Alkol Bir İman Sorunudur
İslam içkiyi “hamr” adıyla haram kılmış ve yasaklamıştır. Bu haramlık Kur’an-ı Kerim’le sabit olduğu için onu helal görmek, veya bu haram oluşu beğenmeyerek bu yasağı çirkin görmek, ya da bu harama inanarak içmeyenleri kınamak, bir müslümanı kesinlikle dinden çıkarır, mürted, yani dinden dönmüş bir kafir eder.
Müslüman nefsine yenilerek içki içse bile, bunun haramlığını kabul ederek içmeli ve yaptığı işin Allah Teâlâ’ya karşı asilik, fasıklık ve günahkarlık olduğunu, bunun dünyada ve ahrette bir cezasının bulunduğunu itiraf etmelidir. Derhal tevbe etmesi de ayrıca tavsiye edilir.
“Hamr” kelimesinin ifade ettiği anlam ise “aklı örterek devre dışı bırakmasıdır.” İnsanı diğer varlıklardan üstün kılan, aklı ve iradesidir. Bu olmayınca çok zavallı, çok vahşi, çok çirkin bir varlık olur insan.
Bunu ilk defa 1973 yılında bir gurup arkadaşla gittiğim Elazığ’da “Akıl Hastanesini” ziyarete gittiğimizde anlamıştım. Hastaneden çıktığımda nasıl ruhumu ezen bir duygu yaşadığımı hala hatırlar ve üzülürüm.
İslam içkiyi haram kılmıştır. Bunu topluma kabullendirmede aşamalı bir yol izlemiş ve başarmıştır. İslam toplumunda bundan sonra Cumhuriyete kadar alenî içki içilmemiştir. İçenler olmuş ise de hep özelde kalmış, bunu umuma göstermekten hep kaçınmışlardır.
“İçki bütün kötülüklerin anasıdır” der Sevgili Peygamber Efendimiz. Bunu gençliğinde her zaman ve zeminde içen bir toplulukta yaşamış olmanın tecrübesi ve nübüvvetten sonra ilahi hikmetin kalbinden diline akmasıyla söylemiştir kuşkusuz. Ne kadar da doğru bir sözdür!
Hz Ebu Bekir Efendimiz Müslüman olmadan evvel de içmezmiş. Sebebini soranlara, “beni hayvandan farksız yapanın gereği yok” dermiş.
Evet, içki insanın aklını almakla insanı sıradan bir “hayvan”, yani “canlı” yaptığını geçen iki yazımızda belirtmiştik. Ben gördüğümü söyleyeyim: Bir komşumuz içer ve her gün hanımını döver ve “üçten dokuza boşsun” saçmalığı ile hanımını boşardı. Kadının çığlıkları aklımdan hiç gitmez. Merhum babam, anamın da bitmez istekleri karşısında dayanamaz, gider yatıştırırdı bazen. Bu arada din, iman, kitap kalmaz, küfre konu olurdu. Neûzübillah ana avrat dümdüz giderdi.
Fakat ayıldığı zaman o adam gitmiş, yerine uysal, saygılı bir adam gelmiş olurdu. İnsanın akşam duydukları aklına gelince “cehennemin dibine! Saygısı batsın,” diyesi geliyor. Çoğu zaman evde ağlarmış da utancından. Ama bırakamazdı da.
İşte işin en kötüsü de burada zaten, yani alışkanlık ve bağımlılık yapmasında. Bir müddet sonra bırakamıyor insan, belki tıptan yardım alarak ancak tedavi olabiliyor.
Yine babamın memur olduğu bir köyde içen bir devlet memuru komşumuz vardı. Bir gece içmiş arkadaşlarıyla, nihayet sarhoş kafayla eve gelirken yolda dişi bir eşeğe musallat olmuş. Köylüler kurtarmış eşeğin namusunu. Evet, sabahleyin herkes bu olayı konuşuyordu. Ve o adam o köyde yaşamaya devam etti. Demek akıl gibi haya ve benzeri gibi duygular da gidiyor içki sayesinde…
"İçki içen, mü'min olduğu halde içki içmez", “İçki içen puta tapan gibidir” gibi hadislerde, imanın nefyi kastedilmediği, kemâli kastedildiği ifade edilir. Yani o ifadede Resûlullah : "İçki içen kâfir olmuştur" demek istememiş, "Kişi kâmil bir imana sahip olarak içki içmez. İçki, imanı zayıflatır, derecesini düşürür" demek istemiştir.
Bir Müslüman içki içmişse, derhal bu günahtan arınmalıdır. Bunun için yapması gereken, bu günaha düşmüş olmasına pişman olması ve kendisine hadd tatbik edilmesidir. Böylece bu günah belki ondan silinir. Bu zamanda ona şer’î cezayı verecek makam olan İslam Devleti ve İslam Yargısı olmadığına göre, geriye günahı terk ve tevbe kalıyor.
Böyle yapmadığı, bu veya başka günahları kalbten temizlemediği takdirde, kalbinin haramları tekrarlaması sebebiyle o günahlar üzerinde karar kılacağından korkulur. Çünkü, başka hadislerde her işlenen günahın kalpteki iman nurunu azalttığı, siyah lekeleri artırdığı belirtilmiştir. Giderek imanın bütün bütün kaybedilmesinden korkulur elbette. Yukarıdaki hadisler de bu tehlikeyi bildirmektedir.
Şunu kabul edelim ki “içki” dediğimiz “alkol”, öncelikle bir iman sorunudur ve sağlıktan evvel imanı tahrip etmektedir. Zaten bugün içki ve alkol yasağına karşı çıkanlar, aslında dine, dinin emir ve yasaklarına karşı çıkmaktadırlar.
Esas soru(n) şu; nasıl oldu da bu denli dinden nefret eden ve her fırsatta onunla kavga eden bu kadar “Sözde Müslümanlar” yetiştirebildik?
İşte bu zalim sistemin en büyük başarısı da budur maalesef!
Bizim öncelikli vazifemiz de bu insanları yeniden Müslümanlaştırmaktır.
Biz ümmet olarak bütün dünyaya İslam’ı götürme ve anlatmaya mecbur iken, bakın nelerle uğraşmak zorunda kalıyoruz Allah aşkına!