Yiğit Bulut ve Sevilay Yükselir’le gündemi konuştuk
“Ucube” ve “içki” tartışmalarının köpürtüldüğü, “Arena Stadı”ndaki “organize eylem”in tırmandırıldığı ve bunların “hükümeti yıpratma” amaçlı bir “kampanya”ya dönüştürülmek istendiği bir dönemde, dün Akmerkez’deki Papermoon’daydım... Başbakan’ın Lübnan gezisinde beraber olduğumuz Yiğit Bulut’un davetlisi olarak... Yanımızda, Sabah yazarı Sevilay Yükselir de vardı... Birlikte yemek yedik, çay-kahve içtik...
BİZ BURALARIN YABANCISIYIZ!
Öncelikle şunu söyleyeyim; “Akmerkez” veya “Papermoon” gibi mekanlar, benim “tamamen yabancısı” olduğum yerler... O “kültür”e, o “yaşam biçimi”ne o kadar “yabancı”yım ki; “tatlı” olarak ne almak istediğimi sorduklarında, “kadayıf” dedim, iyi mi?..
Meğer, bir “sosyete mekânı” olan bu gibi yerlerde, “kadayıf” veya “baklava” bulunmazmış!.. Bu yaşımda, bunu da öğrendim.
Dedim ya;
Biz “köylü”ler, biz “Anadolu çocukları” bu mekânların “yabancısı”yız!.. Ne bileyim oralarda “Türk damak zevki”ne hitap edilmediğini...
Biz oralara yabancı!..
Oralar bize yabancı!..
Size bir itirafta bulunayım;
1976’dan beri, yani 35 yıldır İstanbul’dayım ama bir defa olsun Akmerkez’in içine girmiş değilim... Önünden çok geçtim ama içini bilmem...
Dün “ilk defa” girdim...
Az kalsın kayboluyordum...
Neyse ki, kaybolmadım...
“Sora sora Bağdat bulunur” misali, ben de sora sora Papermoon’u buldum ve Yiğit Bulut’un davetine icabet ettim... Çünkü Yiğit, bana göre “gelecek vaad eden” başarılı bir gazeteci... Hem Habertürk Televizyonu’ndaki “program’larında, hem de gazetedeki yazılarında “dik bir duruş” sergiliyor!..
İçi neyse, dışı da o!..
“Erdoğan’ın yalakası!.. Yandaş!” şeklindeki saldırılara rağmen, yine de Erdoğan’ı seviyor ve onu Türkiye için bir “şans” olarak görüyor...
Sabah yazarı Sevilay Yükselir de öyle... “Dobra” bir hanım... “Masada oturmak” yerine “arazide koşmayı” seviyor.
Meselâ, orada bile, masadan kalktı, az ilerimizdeki masada oturan Gaziantep eski Belediye Başkanı Celal Doğan ile, ayaküstü “CHP’nin durumu”nu konuştu...
BUNLAR CHP’NİN PARANOYALARI!
Bize gelince...
“Gündemdeki her konuyu” konuştuk yemek yerken... “Medyada neler olup-bittiğini” konuştuk, Başbakan Erdoğan’ın “ucube” dediği “Kars’taki heykel” mevzuunu konuştuk, “Arena’daki yuhalamayı” konuştuk, “içki” mevzuunu konuştuk...
Erdoğan; 14 Ocak 2011’de, AK Parti İl Başkanları toplantısında şöyle demişti ya;
“Herkesin yaşam tarzına saygılıyız.
Kimsenin giyim kuşamına, yeme-içmesine, inancına, ibadetine kısıtlama getirmeyen, tam tersine bu noktada en geniş özgürlükleri savunan ve bunun gereklerini yerine getiren bir partiyiz.
8 yıldır bu noktadaki samimiyetimiz test edildi.
8 yıldır, en küçük, en marjinal hadiseler büyütülerek adeta bir rejim meselesine dönüştürülüyor.
Birileri, ısrarla ve inatla bize gizli niyetler, gizli hedefler, gizli ajandalar izafe ediyor.
8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık?
8 yıldır kimin yaşam tarzına müdahale ettik?
Kimin yaşamına, giyimine kuşamına müdahale ettik?
Herkes istediği gibi giyiniyor, istediği gibi eğleniyor, istediği gibi içiyor. Hangisine dedik ki, ‘Sen ne kadar viski içiyorsun, şarap içiyorsun, ne kadar bira tüketiyorsun?’
Böyle bir derdimiz oldu mu?
Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar.
Trafik polislerinin, trafik kazalarında yakaladıkları kimler, bu kazalarda yakaladıkları kimler?
Her tür var, onları da yakalamasınlar mı?
Kazayı yaptıkları halde, bunlara karşı herhangi bir şey ödetmesinler mi?
Bunların yaptıklarını ölümle mi, yaralanmayla mı ödeyeceğiz?”
İşte bu sözlerin değerlendirmesini yaptık kendi aramızda... Yiğit de, Sevilay da, “Başbakan haklı” dediler; “Başbakan; bugüne kadar kimin yaşam tarzına müdahale etti ki?”
Hiç kimsenin “yaşam tarzı”na veya “içki”sine müdahale edilmediğinin en büyük kanıtı, bulunduğumuz mekân olsa gerek...
Çünkü orada herkes “şarap” da içiyordu, “viski” de!..
Kimsenin, kimseye karıştığı yoktu!..
O halde, nereden çıkıyor bu suçlamalar?..
Bu “paranoya” hangi kafanın eseri?..
Öyle sanıyorum ki;
Birileri, “CHP’nin güçlenmesi” için, özellikle yayıyor bu söylentileri!..
Baktılar ki;
Kılıçdaroğlu havagazı!.. Kılıçdaroğlu’ndan ne köy olur, ne kasaba!..
Bir “kamera kazası” ile “CHP”nin başına gelen ve kendisine büyük ümitler beslenen Kılıçdaroğlu’ndan, olsa olsa “çarkçıbaşı” olur!..
O halde ne yapmak lâzım?..
Madem “CHP’nin yapacağı bir iş” yok, o halde rakibe “çamur” atalım ki, onun “oy”ları düşsün!..
Hani, “kör” biri dilekte bulunmuş ya...
“Allah’ım gözlerimi aç” diye dua edeceği yerde, “Benim gibi, herkesi kör et” diye dilekte bulunmuş ya; CHP’nin yaptığı da bu...
“Madem biz iktidar olamıyoruz, o halde AK Parti de iktidar olmasın!”
İşte “siyaset üretemediği” ve elle tutulur bir “proje sunamadığı” içindir ki; habire “iftira” üretiyorlar, “yalan” üretiyorlar, “hakaret” ve “çamur” üretiyorlar!..
ASIL MÜDAHALE BİZE!
Neymiş, AK Parti “içkiyi sınırlamak” istiyormuş da, bu da “yaşam tarzına müdahale” imiş!..
Allah’tan korkun be adamlar!..
Gittiğim mekânda “kadayıf” veya “baklava” yiyememek, benim “damak zevkime müdahale” değil mi?..
O mekânlarda “içki”nin her çeşidi satılıyorken, hangi “müdahale”den söz ediyorsunuz Allah aşkına?..
Eğer bir “müdahale”den söz edilecekse, o müdahale “bana” yapılıyor... Ben, bir “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olarak, bu mekanlarda kendimi “yabancı” ve “öteki” hissetmişsem, bundan alâ “müdahale” ve bundan alâ “mahalle baskısı” mı olur?..
Açık ve net söyleyeyim;
Eğer “Yiğit ve Sevilay’ın hatırı” olmasaydı, bu davete gitmezdim... Bundan sonra da gideceğimi hiç sanmıyorum...
Biz “yabancı”yız arkadaş!..
“O dünyanın yabancısı”yız!..
Ama, içen içer!..
Kusan, kusar!..
Orası, kendi bilecekleri iş!..
ARENA’DA ORGANİZE EYLEM!
Yiğit ve Sevilay’la, “Türk Telekom Arena Stadı”nın açılışında Başbakan’a yönelik “protesto”yu da konuştuk...
Onlar da, son derece “ayıp” ve “kaba” bulmuş bu eylemi!..
Gerçekten de; bu protesto, “Besle kargayı, oysun gözünü” türünden bir “iğrençlik”tir, “çirkeflik”tir!.. Kendini bilmez bir güruhun bu eylemi, “ekmek veren eli ısırmak”tan farksızdır!..
Düşünebiliyor musunuz;
Başbakan, “600 trilyonluk bir hediye” veriyor ama Galatasaray camiasını da zor durumda bırakan “organize” bir güruh, bu iyiliğe, protesto ile karşılıkta bulunuyor!..
Başbakan, yine “olgun bir adam” ki; bu “güruh” ile “Galatasaray camiası”nı ayrı tutuyor.
Biz, tam bunları konuşurken, Sevilay’a bir “kulis bilgisi” ulaştı... “Eylem organize” dedi Sevilay; “Galatasaray Lisesi’ndeki gençler organize etmiş eylemi.”
Öyle olmalı!..
Çünkü, gazeteye geldikten sonra, Galatasaray Kulübü eski başkanlarından Mehmet Cansun’un, AA’dan geçen bir demecini okudum.
Bir ziyaret için gittiği Kahramanmaraş’ta, stadyum açılışında yaşananları değerlendiren Mehmet Cansun demiş ki;
“Başbakan’ın bu stadyumun her karışında, her çakıl taşında katkısı vardır... Bu, Başbakan’a yapılan hem büyük ayıp hem de çok büyük haksızlık... Ayrıca herkese örnek gösterilen Türk misafirperverliği açısından da yapılan son derece ayıptır. Misafirperverliğimizi göstermek gerekirdi, çünkü Başbakan orda misafirdi.”
Yapılan protestoyu “organize bir hareket” olarak değerlendiren Cansun şöyle devam etmiş konuşmasına:
“Küçük de olsa bir grubun protestoyu teşvik etmek için uğraşıp çaba harcadıklarını bizzat kendim gördüm!.. Polis ve stat kamera kayıtlarında da bu açıkça görülüyor ve ortaya çıktı!.. Bu adamları, bu protestocuları kim yönlendirdi bilemiyorum ama bunlar bu camia içerisindeki adamlar değil!.. Bu camiadan hiç kimse Başbakan’a bu davranışı göstermez, gösteremez çünkü; Başbakan’ın camiaya olan bakışını ve desteğini, bu camiadaki insanlar bilir.”
Görüyorsunuz ya; “Olayı yaşayan” biri de, bu gösterinin “organize bir hareket” olduğunu söylüyor!..
Yiğit Bulut, “Başbakan’a yönelik bu tür eylemlerin artacağından” endişeli... “Şubat’tan, özellikle Mart’tan itibaren eylemleri tırmandıracaklar” dedi...
Peki, “kimler” yapacak bu işi?..
Ve, niye?..
Elbette, “AK Parti’nin yeniden iktidar olmasını istemeyenler”in kışkırtacağı, gençleri bir “piyon” olarak kullanacağı gruplar!..
BÖYLE OY ARTAR MI?
Şu hâle bakın;
Başbakan nelerle meşgul, onun karşıtları hangi “küçük hesaplar”ın içinde!..
Başbakan, sadece “Türkiye’ye” değil, “bölgenin geleceğine yön vermeye” çalışıyor, dün gittiği Suriye’de olduğu gibi; Suriye Devlet Başkanı ve Katar Emiri ile “Lübnan’daki kaosu” çözmeye çalışıyor ama Türkiye’deki birileri, “itibarlı Türkiye”nin önüne takoz koymaya çalışıyor!..
Ne için?..
“CHP’nin oyları artsın” diye!..
İyi de, böyle oy artmaz ki!..
Oyunu arttırmak için, merdivenin basamaklarını tek tek tırmanacaksın!.. Merdivenin üst basamağındaki adamın paçalarından aşağı çekerek yukarıya çıkılmaz ki!..
Bunları ve benzeri konuları konuştuk Yiğit Bulut ve Sevilay Yükselir’le...
İki saatlik sohbetin sonunda, hepimizin ortak kanaati şuydu:
“Erdoğan, Türkiye için bir şans!”
=================
Kılıçdaroğlu, CHP’yi tarif ediyor!
Hani; “Kişi başkalarını da kendisi gibi bilirmiş” diye bir söz vardır ya; Bay K.K. da, galiba öyle...
Dün “Twitter”dan bir mesaj yayınlayıp, “Arena Stadı’ndaki protesto”yu değerlendirmiş!.. Tabiî; “pire”yi, “deve” yaparak!..
Stattaki “bir avuç güruh” için demiş ki; “koca bir stadyum dolusu insan, Başbakan’ı ıslıkladı!”... El insaf!..
Sonra, bu eylemi tahlil etmiş, aklınca... Bu eylemin, Başbakan’ın; “Her şeyi ben bilirim, sizin için iyi olan bir şey varsa, onu da ben bilir ve yaparım” tavrına tepki olduğunu söylemiş!..
Yani, aslında “CHP’yi” anlatmış...
Çünkü böyle bir tavır; “CHP’nin genleri”nde vardır!..
Bilirsiniz;
CHP’nin Ankara İl Başkanı, CHP’nin Ankara Belediye Başkanı ve aynı zamanda CHP’nin Ankara Valisi olan Nevzat Tandoğan; merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye aynen şöyle hitap etmişti:
“Ulan öküz Anadolulu!.. Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var?.. Milliyetçilik lazımsa, bunu biz yaparız... Komünizm gerekirse onu da biz getiririz... Sizin iki vazifeniz var:
Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek...
İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!!!”
Demek ki, neymiş; “kimin ne iş yapacağına” sadece ve sadece CHP karar verirmiş!.. Kılıçdaroğlu, “kendilerinin ne kadar despot olduğunu” gayet iyi biliyor ki, Başbakan’ı da kendileri gibi sanıyor!..