Fikirtepe; güzel fikir!
Sessiz sedasız ama çok önemli bir gelişme yaşanıyor bugünlerde: 17 Haziran 2010 tarihinde kanunlaşarak yürürlüğe giren 5998 sayılı kanunla ilgili olarak İBB Başkanı Kadir Topbaş, -hiç içime sinmeyen ismiyle- "Kentsel dönüşüm" uygulamasını Fikirtepe'den başlatacaklarını açıkladı.
Karar, 14 Ocak günü belediye meclisindeki bütün siyasi parti temsilcilerinin desteğiyle Belediye Meclisi'nden "oybirliği" ile geçmiş.
Aklın yoluna dönüşümüzün başlangıcı olarak bir kenara yazılsın zira bu kanunu metin olmaktan kurtarıp uygulamaya başlamak medenî dirayet ve kabiliyetimizle doğrudan ilgilidir. Şahsen çok heyecanlandım.
Bugüne kadar "barınmak" için çok kötü şeyler yaptık; bu kanun, kurduğumuz şehirleri, beldeleri, mahalleleri artık beğenmediğimizin, kendimizi daha iyisine layık gördüğümüzün işaretidir. Uygulama esnasında çok patırtı çıkması tabiidir. İktisadi değerleri emek ve üretim yerine "rant"la artırmaya alışan ve alıştırılan bir toplumda, rant paylaşımına kanun düzeni getirilmesi, hani nasıl derler "İnkılap" çapında bir hâdise gibi görünüyor gözüme. Başarabilir miyiz? İnşallah!
Projeyi kısaca anlatalım: Başından beri kötü yapılaşmış, altyapısı yetersiz, imar mevzuatına aykırı ve özellikle depreme dayanıksız olduğu belirlenen semtlerde belediyeler, mevcut yapı ve arsaları yeniden ele alarak barınma ve hayat şartlarını iyileştirecek. Yeni parseller oluşturulacak; yüksek standartlarda yeni binalar, yeşil alanlar, sosyal tesisler yapılacak. Kısaca kötü olan yıkılacak, yerine daha iyisi yapılacak; bu arada bölgedeki rant bir mânâda belediye eliyle kamu havuzunda toplanıp yeniden üleştirilecek. Projenin en netâmeli yeri de burası. Gecekondusunu yıktırmamak için kundaktaki sabîsinin boğazına ekmek bıçağı dayayarak rantını savunmaktan çekinmeyen bir kısım halkımız bundan sonra sadece, rantın reel kıymetiyle yetinmek zorunda kalacak.
Bunları yazarken tedirginim çünkü "rantın reel kıymeti" filan gibi iktisat tekniğine giren lâflar aslında benim boyumu aşıyor; geçenlerde Üsküdar'a yeni bir tarihî cami armağan ettiğimi de hayret ve mahcubiyetle fark ettim: Mihrinûş deyip durduğum câminin adı Gülnûş idi elbette. Yeri gelmişken bütün okuyucularımdan okkalı bir özür diliyorum.
Evet, bu nokta netâmelidir çünkü Topbaş'ın açıklamasının hemen ardından şu istikamette homurdanmalardan çokça duyacağız: "İşte büyük vurgun başlıyor; imarı yükseltip İstanbul'un rantını yiyecekler. TOKİ ile AK Parti'ye verip kurtulalım bütün Türkiye'yi, satsınlar... Yandaşlara yeni iş imkânları, yeni rant alanları, yandaş mütayitlere tatlı ihâleler verilecek, vatandaşın kanı emilecek" vb...
Efendim bu konuda daha çok bilgi edinmek isteyen açıp 5998 sayılı kanunu ve Kadir Topbaş'ın açıklamasına destek veren bilumum Belediye Meclis üyelerinin ne dediğini inceden inceye araştırabilir; benim yerim dar fakat şu kadarını söylemekten geçmeyeceğim; bu projeyi adam gibi uygulayabilirsek büyük bir medenî imtihan vermiş oluruz. Medenîliğin en basit kıstası şehir kurmak ve onu adam gibi işletmektir.
Mevzuat eksikti, tamamlandı; siyasi irade noksandı, o da ikmâl olundu; partiler arasında mutabakat bile sağlandı (ki hayretimi mûcibtir; aşkolsun!) şimdi işin üç nalla bir at faslı kaldı önümüzde. Mevzu Fikirtepe. İstanbul'un köylüsüyüm, Fikirtepe'nin ne halde olduğunu bilmiyorum ama geçenlerde Fevziçakmak Halk Kütüphanesi'nde minik kitapseverlerle sohbet etmek için Esenler'e, Bayrampaşa'ya kadar uzandım da ağzım açık kaldı: Kâbus filmi çevirmek için plato kurmaya gerek yok arkadaşlar; al kamerayı eline, dal ara sokaklardan birine kâfi.
NOT: Yazarın İstanbul ve mücavir alanlarında tek santim yeri olmayıp bu yaştan sonra mütayitliğe soyunmayı da aklından geçirmemektedir.