Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Danıştay’ın Türk Milleti hangi galakside yaşıyor?

Danıştay’ın Türk Milleti hangi galakside yaşıyor?

Şu “Türk Milleti Adına” ifadesi yok mu, inanın fena halde gıcık kapıyorum... Mahkemeler, verdikleri kararların başına, hep “Türk Milleti Adına” ifadesini koyuyorlar ya, bu kararların çoğu da “Türk Milleti aleyhine” oluyor ya; ben merak ediyorum; “uzay”ın boşluklarında bulunan “galaksi”lerden birinde, benim bilmediğim bir “Türk Milleti” yaşıyor da, yargı “onlar adına” mı karar veriyor?..
Öyle ya;
Benim bildiğim Türk Milleti, “inanç”larına bağlıdır... “Beş vakit namaz” kılamasa da, hiç olmazsa “Cuma namazları”nı veya en azından “bayram namazları”nı kaçırmamaya özen gösterir...
Benim bildiğim Türk Milleti;
Yılın 11 ayında “binamaz” olsa da, “Ramazan” geldiğinde “Teravih namazları”na gitmeye gayret eder!..
Benim bildiğim Türk Milleti’nin “içki” içenleri bile “Ramazan ayı”nda içkiye ara verir, “oruç” tutmaya çalışır...
Benim bildiğim “Türk Milleti’nin kadınları”ndan en az yüzde 70-75’i “başörtülü”dür... Kimi “gelenek”ten, kimi “inanç”tan başını örter!.. “Başı açık hanımlar” bile; bir “mevlid”e veya “cenaze”ye gittiklerinde başlarına bir örtü alırlar!..
Sadece “bugünün kadınları” değil, “İslâm’dan önceki Türk kadınları” da başlarını örterlerdi.
BU, NE MENEM BİR MİLLET?
Evet, benim bildiğim “Türk Milleti” böyle bir millettir... “Türk Milleti” ifadesini “ırk” anlamında kullanmıyorum...
Çünkü; bu ülkede yaşayan “Kürtler” de, “Laz”lar da, “Çerkez”ler, “Arnavut”lar ve “Arap”ların çoğu da “başörtülü”dür veya en azından “örtüye saygılı”dırlar!..
O halde;
Yargının “adına karar verdiği” Türk milleti ne menem bir millettir?..
Bu millet nerede yaşamakta, “uzayın hangi galaksisi”nde hayat sürmekte ve ne yiyip, ne içmektedir?..
Her şeyi anlıyorum ve anlayışla karşılıyorum da, şunu hâlâ bir türlü anlayabilmiş değilim:
Mahkemelerdeki bütün “hâkimler” gibi, “Danıştay’ın hâkimleri” de, kararlarının en tepesine “Türk Milleti Adına” yazdırıyorlar!..
Böylece demek istiyorlar ki;
“Türk Milleti Adına karar veriyoruz!”
Öyle mi acaba?..
İşte benim anlayamadığım şey de bu!..
Bu nasıl “Türk Milleti”dir ki; “öz” başka, “söz” başka!..
Benim bildiğim Türk Milleti;
“Başörtüsüne serbestlik” ister!..
Benim bildiğim Türk Milleti;
“Çocuğunun din dersi görmesini, Allah’ını, Peygamber’ini bilmesini” ister!..
Benim bildiğim Türk Milleti; “Zina yapan kadının cezalandırılmasını” ister!..
Gelin görün ki;
“Türk Milleti Adına” karar veren Danıştay’ın hakimleri; herhalde “cahil halkın bir şey bilmeyeceğini” düşünüyorlar ve onun adına ama, “onun taleplerinin hilafına” karar veriyorlar!..
Şahsen ben;
“Danıştay’ın Türk Milleti”nin nerede yaşadığını çok çok merak ediyorum... Bu Türk Milleti, acaba uzayın neresinde, hangi “galaksi”de yaşıyor ki, “başörtüsü”ne de karşıdır, “din dersi”ne de!..
Yoksa, “CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın mantığı” hâlâ geçerli midir?.
CHP’li Nevzat Tandoğan öyle demiş ya;
“Bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz!..”
Demek oluyor ki; birileri, “Türk Milleti Adına karar verme” yetkisini taaa o zaman almışlar ellerine!..
O zamanlar “CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan”ın yaptığını, bugün Danıştay hakimleri yapıyor!..
Evet;
“Türk Milleti Adına” karar veriyorlar!..
Yalnız, adına karar verdikleri Türk Milleti hangi ülkede, uzayın neresinde yaşıyor, ne yiyor, ne içiyor ve neleri düşünüyor, gerçekten merak ediyorum!..
Zira, “benim bildiğim Türk Milleti” ile “Danıştay’ın Türk Milleti” arasında dağlar kadar fark var!..
HANİ HERKES EŞİTTİ?
“Olayın ayrıntıları”na pek fazla girmeyeceğim... Birinci sayfamızda ve haber sayfalarımızda geniş şekilde okuyacağınız gibi; Türkiye sürekli “gerilim” yaşamasın, artık “normalleşme dönemi”ne geçilsin diye düşünen YÖK, sınavlardaki “ayrımcı uygulama”ya son verdi ve özetle ifade edecek olursak; ister “başı örtülü” olsun, isterse “başı açık” bütün “akademik personel”in, “Lisansüstü Eğitim Giriş Sınavı”na “eşit şartlarda” girebileceğini açıkladı...
Ama; sen misin, “kaos” istemeyen?..
Sen misin, “normalleşme” diyen?..
Sen misin, “Anayasa’ya göre, kanunlar önünde herkes eşittir... Kimseye ayrıcalık tanınamaz” diyen?..
“Eğitim-Sen” gibi, “ideolojisi belli” bir sendika, daha önceleri olduğu gibi yine sahneye çıktı ve “YÖK’ün kararı”na anında itiraz etti!..
Öyle ya;
“Eşitlik” de ne demek?!?..
Evet, anayasaya göre “herkes eşit”tir ama burası Türkiye’dir ve bu ülkede “bazıları daha eşit”tir!..
Yani; bu “tedaviye muhtaç kafa”ya göre, “başı örtülüler” ile “başı açıklar” asla eşit olamazlar!..
Bu kafaya göre;
Başörtülüler “zenci”dir, başı açıklar ise “Beyaz Türk!”
Hiç;
“Zenci”ler ile “beyaz”lar bir olur mu?..
Uzatmayalım; bu “ayrımcı kafa” Danıştay’a itirazda bulundu!..
Hem de; “kargaları bile güldürecek” komik bir gerekçeyle!..
Neymiş;
“Kadınların başları örtülü olursa, onların kadın mı, erkek mi oldukları ayırt edilemez”miş!..
Kafanın böylesine yuh!..
Merak ediyorum, bu adamların kafalarında “göz” mü var, “ağaç budağı” mı?..
Söyleyecek söz çok ama edebimi bozmak istemiyorum... İşin tuhaf tarafı, Danıştay 8. Dairesi de; Eğitim-Sen’in bu itirazına, dün, “haklısın” dedi; “Kadın-erkek ayrımı yapmak zor!”
O halde;
“19 Aralık 2010’da yapılan ALES kılavuz hükümlerinin durdurulmasına oybirliği ile karar verilmiştir!”
Bu da demektir ki;
“Sınav da iptal edilmiştir!”
ÖRTÜ KÖTÜ, ZİNA İYİ Mİ?
Gerçekten merak ediyorum;
Bu Danıştay hakimlerinin “örtülüler” ile ne alıp veremediği vardır!..
Çünkü, Danıştay’dan çıkan her karar “başörtülülerin aleyhine”dir!..
Hele hatırlayın;
Danıştay, 2006 yılında da okula geliş gidişlerinde başörtüsü takan Aytaç Kılınç adlı bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını “sakıncalı” bulmuştu.
Danıştay, okul dışında da eğitimin “bir biçimde sürdüğünü” iddia ederek; okulda başı açık görev yapan öğretmenin okul dışında başını örtmesini laikliğe ve başörtüsü yasağına aykırı bulmuştu.
Kararda, öğretmenin “dışarıda da en iyi örnek olması gerektiği” ileri sürülerek; başörtülü olmanın öğrencilere “kötü örnek” olduğu ima edilmişti.
Ne garip değil mi;
"Başörtülü öğretmen"in, sokakta bile olsa, "öğrencilere kötü örnek" olacağına hükmeden Danıştay’ımız; “erkeklerle düşüp kalktığı, onlarla zina yaptığı” gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan S.O. adlı öğretmenin göreve tekrar dönmesinde hiçbir sakınca görmemişti!..
Sizin anlayacağınız;
Başörtülü öğretmen, “sokakta” bile olsa, öğrencilere kötü örnek!..
Başı açık öğretmen, “yatakta” bile olsa, öğrencilere iyi örnek!..
Mi acaba?..
BU KARAR SAÇMA, ÇÜNKÜ!
Danıştay’ın 2006’da verdiği karar ne kadar “abes” ise, dün verdiği karar da o kadar “saçma”dır!..
“Saçmalık” şurada ki;
Bir insanın “kadın” mı “erkek” mi olduğunun tesbiti “Danıştay hakimleri”ne değil, “tıp doktorları”na düşer!.. Ve ayrıca; bu ayrımı yapamayan bir insanın insanlığından, herhalde şüphe edilir!..
Neymiş; “kadın ve erkek adaylarının fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşabilir ve bu da sınavın güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir”miş!..
İnanın, birisi gıdıklasa bu kadar gülmezdim... Sinirden, gülme krizine girdim.
Be adamlar ve madamlar;
“Sınavın güvenliği”ni sağlamak sizin işiniz mi?.. Siz, “güvenlik görevlisi” misiniz?.. Kim verdi size bu görevi?.. Bu yetkiyi nereden aldınız?.. Anayasa ve kanunlarda böyle bir madde var mı?.. Yaptığınız, “yetki aşımı”nın da ötesinde bir “yetki gaspı” değil mi?.. Bu yaptığınız, “görevi kötüye kullanmak” değil mi?..
8. DAİRE’DE KİM, KİMDİR?
Hadi, Eğitim-Sen adlı sendikanın “ideolojik kafa yapısı”nı anlıyorum da; onlara “haklısınız” diyen “Danıştay hakimlerine hakim olan kafa”yı anlamakta hayli zorlanıyorum.
“Acaba nasıl bir kafa yapısına sahipler” diye derin düşüncelere dalmışken, imdadıma, Ankara Temsilcimiz Yener Dönmez yetişti.
“ALES’e örtülü girilemeyeceği”ne karar veren ve bunu da “Türk Milleti Adına” yapan “Danıştay üyeleri”nin kimler olduğunu sorduğumda, Yener Dönmez, şu bilgileri verdi:
¥ Üye Sıddık Yıldız’ın adı İÜ eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun yargılandığı dâvâya karışmıştı. Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun, İstanbul Üniversitesi'ni zarara uğrattığı gerekçesiyle yargılandığı dava ile ilgili CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter'i telefonla aradığı ve Danıştay 8. Daire üyesi Sıddık Yıldız'ı kastederek, “Siyasi görüşü hemen hemen belli. Bi tanesi Alevi, Sıddık denilen bi adam. Sıddık isimli kişi, güçlü bir Alevi kanalıyla etkilenebilir. Moğultay döneminde tayin edilmiş” dediği iddiası basında geniş yer almıştı.
¥ Danıştay 8. Daire Üyesi Tacettin Şimşek de, Tuncelili ve mezhepsel kimliği ile ön plana çıkıyor.
¥ Ergenekon sanıklarının Kent Otel’de düzenledikleri toplantılara katılan Danıştay üyelerinden biri de Atıl Uzelgün’dü!..
¥ Eski bir HSYK üyesi olan Sinan Tunca’yı da bu göreve, 2004’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer getirmişti... Sinan Tunca eski bir YARSAV üyesi. Aynı zamanda 12 Eylül referandumu öncesinde Kadir Özbek ve Ali Suat Ertosun gibi isimlerle “Anayasa değişikliğine hayır” seminerlerine katılmıştı.
¥ Daire Başkanı Ayla Kıvılcım’ın adı da, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun Haziran 2004 tarihli raporunda “TRT eski Genel Müdürü Yücel Yener döneminde usulsüz personel alımları” arasında geçiyor. Raporda Ayla Kıvılcım'ın oğlunun usulsüz bir şekilde TRT’de işe alındığı iddia ediliyor.
İddialar böyle!..
Peki, bu “kafa yapısı”nın verilen kararlarda bir etkisi var mıdır?..
Bunun takdir ve yorumunu da;
Adına karar verilen “Türk Milleti”ne havale ediyorum!..
Bırakalım da;
Kararı “Türk Milleti” versin!..
Zira; “Millet adına ama millete rağmen” karar verenlerden bıktık!..
Durum budur!.. Yorum sizin!..
===============
Türk milletine Fransızlar!
Danıştay 8. Dairesi’nin; dün aldığı “yasak” kararında, “gerekçe” olarak sıraladığı ve hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan “laga-luga”ları bir kenara koyacak olursak, verilmek istenen asıl mesaj şudur:
“Sınava kabul edilen başörtülüler, aldıkları puanları 3 yıl kullanabilecekler, dolayısıyla akademik kadrolara atanacaklar ve bir statü kazanacaklardır!”
Yani, başörtülüler, “devlet kademeleri”nde görev alacaklar!..
O halde; suyu baştan kesmeli, bunları baştan ezmelidir!..
Tamam, bu “ideolojik bakış” açısını anlıyorum!..
Bunu anlıyorum da; bunun “Türk Milleti Adına” yapılmasını anlamıyorum...
İster istemez düşünüyorum; karar “Türk Milleti Adına” verildiğine göre, acaba “başörtülü” hanımlar “Türk” değil mi?!? Başörtülüler, birer “Fransız” mı acaba?..
Yoksa, “başörtülüler aleyhinde” karar verenler mi, “Türk Milletine Fransız?!?”
İkinci şık daha ağır basıyor...
Danıştay hakimleri “Türk Milletine Fransız” olmalılar ki, “başörtülülerin de Türk olduğunun” farkında değiller!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi