İçki Ceza Ve Demokrasi
İslam ile demokrasinin örtüştüğü yer kadar örtüşmediği yer de vardır. O yüzden biz İslam’a “İslam” deriz, onu bir başkası ile eşdeğer kılmayız. “İslam da bir demokrasidir” asla demeyiz.
Aslına bakarsanız demokrasi İslam’dan çok ilkeler almıştır, ama bunu inkar etmiştir malesef. O yüzden benzeyen birisi varsa, ona demokrasi demeliyiz. Bu konuları “İslam’da Devlet ve Siyaset” kitabımızda geniş açıklamıştık.
İşte demokrasi ile İslam arasındaki bir fark da içki konusundadır. Demokrasi içki içmeyi bireysel bir tercih sayarak kişilerin özgürlüğüne bırakır. İçene de içmeyene de saygılıdır. İçkiye saygı duymayana kendisi de saygı duymaz.
Demokrasinin zinaya, livataya, çok çeşitli seks çılgınlıklarına da bakışı budur. Zina yapanları da, eşcinselleri de yasaklamaz demokrasi. Hatta kınamaz bile. Kınayanları da hoş karşılamaz, hatta onları kınar üstelik.
Ya İslam?
İçki içmek, tıpkı zina ve eşcinsellik gibi, Hz. Adem’den beri İslâm Dininde yasaktır. Bozulmadan önceki semavî dinlerde de (ki bunların bugün adı ne olursa olsun aslında ilk geldiklerinde isimleri hep İslam’dır) bu konuda bazı yasaklar getirilmiştir. Şamil İslam Ansiklopedisi şu bilgileri verir:
“Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat'ta şu cümleler dikkati çeker: "Ve Rab Hârun söyleyip dedi: Sen ve seninle beraber oğulların, toplanma çadırına girdiğiniz zaman, ölmeyesiniz diye şarap ve içki içmeyin, nesillerinizce ebedî kanun olarak, tâ ki, kutsalla, bayağı şeyi ve murdarla temiz olanı birbirinden ayırdedesiniz" (Tevrat, Levililer, Bab, 10, A. 8, 9-11)
İncil'de bu konuda şöyle denir: "Onlar yemek yerlerken, İsa ekmek aldı, şükran duası edip parçaladı ve tâbilerine verdi ve dedi ki: Alın, yiyin, bu benim bedenimdir. Ve bir kâse şarap alıp şükretti ve onlara vererek dedi ki, bundan içiniz. Çünkü bu benim kanım, günahların bağışlanması için birçokları uğrunda dökülen ahdin kanıdır. Fakat ben size derim: Babamın melekûtunda sizinle taze olarak onu içeceğim o güne kadar, ben asmanın bu ürününden artık içmeyeceğim" (İncil, Matta, bab, 26, A:26-29, Yuhanna, A:30:vd.).
İslâm, içkinin içilmesini yasakladığı gibi, müslümanlar arasında ticaretini de yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Peygamber (s.a.s) içki konusunda on kişiyi lanetlemiştir: Sıkan, kendisi için sıkılan, içen, taşıyan, kendisi için taşınan, içiren, satan, parasını yiyen, satın alan ve kendisi için satın alınan..." (Tirmizî, Büyû', 59; İbn Mâce, Eşribe, 6).
Mâide suresindeki kesin içki yasağı bildiren ayet geldikten sonra Allah Resulu uygulama ile ilgili olmak üzere şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah içkiyi haram kılmıştır. Bu ayeti haber alıp da yanında içki bulunan kimse, ondan içmesin ve satmasın..." (Müslim, Müsâkât, 67; bk. Buhârı, Megâzî, 51; Büyû, 105, 112; Müslim, Büyû, 93; Fer', 8; İbn Mâce, Ticârât, 11; Ahmed b. Hanbel, II, 213, 362, 512, III, 217, 324, 326, 340; İbn Kesîr, Muhtasaru Tefsîri İbn Kesîr, Beyrut (t.y), I, 544-547).
İslam içkiyi yasaklamış ve içene pratik bir ceza vermiştir. Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İçki haddi için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kırk, Hz. Ebû Bekir kırk, Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) seksen sopa vurdular. Hepsi de sünnettir. (Bu bana daha hoş geliyor)." [Müslim, Hudud 38, (1702); Ebû Dâvud, Hudud 36, (4480, 4481).]
Sevr İbnu Zeyd el-Dîlî anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh), hamr için uygulanması gereken haddin miktarı hususunda (Ashabla) istişarede bulundu. Hz. Ali (radıyallâhu anh): "Seksen sopa vurulmasını uygun görüyorum" dedi. Çünkü kişi, içince sarhoş olur, sarhoş olunca hezeyana düşer (saçmalar), hezeyana düştü mü iftira atar. (İftiranın cezası ise 80 sopadır). Böylece Hz. Ömer (radıyallâhu anh) içki içenler için haddi 80 sopa takdir etti." [Muvatta, Eşribe 2, (2, 842).]
“Hz. Ömer'in artırmasının sebebi, gittikçe artan refah sebebiyle içki istihlâkinin fazlalaşması, Hz. Peygamber zamanındaki haddin küçük görülerek kaale alınmamasıdır. Halkın verimli arazilere gidip, bağ bahçe işlerini geliştirdiği, bu sebeple içenlerin çoğaldığı ve hatta Halid İbnu Velid'in bu mevzuda mektup yazdığı belirtilir. Hz. Ömer, bunun üzerine meseleyi istişare konusu yapar. Muhacir, Ensar ve Ashab'ın fikirlerini alır. Abdurrahman İbnu Avf: Kur'ân'da zikri geçen haddlerin en hafifi olan 80 darbeyi tavsiye eder.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Benim sünnetime ve benden sonra da Hulefâ-i Râşidin'in sünnetine sarılın" hadisini esas alan İslâm ulemâsı, bu meselede Hz. Ömer zamanındaki icmayı esas almıştır.
Aynî, değişen şartlara göre, Hz. Ömer'in hadd-i hamrı artırdığını belirttikten sonra: "Eğer Ömer bu zamana yetişseydi, muasırlarımız için onun iki misline hükmederdi" der.”( Bkz. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:6/279-280.)
Bir Müslüman için Kur’an-ı Kerim vazgeçilmez ve üstüne söz tanınmaz bir kitaptır. İçkiye haram demişse, haramdır. Buna inanma ve uygulamada müslümana muhayyerlik yoktur. Müslüman ise Allah Teâlâ’nın kanunlarına teslim olacaktır.
Sıradan bir demokrat “ne demekmiş, ben dilersem içerim, dilemezsem içmem, kime ne?” diyebilir, ama işte bir Müslüman bunu diyemez. Dediği an İslam dininden çıkar, kafir olur. Yok, böyle demez de, “evet, günah ama ben maalesef içiyorum” derse, asi, fasık ve günahkar da olsa dinden çıkmaz, Müslüman kalır.
Bu açılardan bakıldığında bu ülkede yaşayan müslümanların imanlarını yeniden gözden geçirmeli gerekmektedir.
Neden mi?
Görüyorsunuz, laik bir hükümet anayasa gereği içkiden insanımızı korumaya çalışan bir çalışmayı başlattı, hemen bir gurup insan “ne oluyor? Şeriat mı geliyor? Bizim yaşam biçimimize mi karışılıyor?” diyerek yeri göğü inletmeye başladı. İman ile bu feryat nasıl bağdaşır?
Bunu hiç düşündük mü acaba?