Kur'an Müslümanı Yaftasıyla
"Kuranda birleşmek ama nasıl?" başlıklı bir yazı yazmışım, /memurlar.net/ sitesi bunu iktibas etmiş, okuyan biri de "Kuran Müslümanı" takma adıyla şu yorumu yapmış:
"Kanlı pazar öncesi yazdığı kışkırtıcı yazıdan 20 gün sonra, commerzbank'da adına Amerikalılar 350.000 dolar yatırıldığı iddia edilir; yine 12 Mart 1971 de Arabistan'a kaçıp aramco'da (Amerikanın Suudi Arabistanla ortak petrol şirketi) misafir edilmiş, zaman aşımından sonra dönmüştür; yani bu sünni patriği adam Amerikanın sünnisidir!!!
Kendisine en güzel cevabı, zamanında, tam zamanında, kanlı pazar zamanında, has bir müslüman vicdan, Nurettin Topçu vermiştir. (İslamcılık'la sağcılık'ın iki farklı şey olduğunu ihsas edilmesi dikkatten kaçmamış olmalı.)
Türk sağının temel bir özelliğidir herhalde, İslam ayet hadis bilmezler, bilseler de anlamazlar, anlasalar da tutarlı bir şekilde düşüncelerini buna göre şekillendir(e)mezler.Anti-komünizm denen saçma oyuna bu kadar meyil verebilmişlikleri, hâlâ da verişleri, bundandır herhal.
Eygi ayrıca estetik fetişizminden faşizme giden kısa yolu gösteren bir figürdür kanımca.
Topçu'nun kanlı pazar sonrasında yazdığı, Türk sağına yönelik ağır eleştiri mahiyetindeki yazısında atıf yaptığı, Türkiye'de yaşayan herkesin bir şekilde hayatında en az bir defa duyduğunu sandığım âyet de şudur: Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir."
Bu Kuran Müslümanı, beni Amerikalılardan 350 bin dolar almakla, Arabistan'da Aramco'nun misafiri olmakla itham ediyor. "Sünnî Patriği, Amerikan Sünnîsi" diyor.
350 bin dolar hikâyesi tamamen yalan ve iftiradır. Derin Devlet ve Ergenekoncular tarafından uydurulmuştur. Belki yüz defa yazdım: Bunu ispat ederseniz, gazetelerimi (o zaman İstanbul'da iki günlük gazetem vardı) ve tesislerimi size hibe edip basın ve yazarlık hayatından çekileceğim dedim. Utanmaz haysiyetsiz yalancılar, iftiracılar ispat edemediler, ortaya en ufak bir belge koyamadılar.
En son, bundan birkaç yıl önce bu iftira bir kitapta tekrarlandı. Mahkemeye verdim, müfteriler kıvırttılar, kıvrandılar, Hollanda'da böyle bir banka var mıdır sorulsun dediler. Mahkeme resmen sordu, Hollanda hükümetinden gelen cevap şu oldu: "Hollanda da böyle bir banka yoktur!.."
Bu konuda hiçbir belge yoktur.
Yalancıların ve iftiracıların prensibi şudur: "İftira et, karala, pislik at, çamur dök... Mutlaka bir izi kalır."
Olmayan bir belgeyi ben bulacak değilim.
Müfteriler arasınlar, bulurlarsa artık gazetem ve tesisim yok, oturduğum bir daire var, küçük bir yayınevim var, kitaplarım, eşyalarım var. (Bulurlarsa) bunları onlara hibe edeyim, kalemimi kırayım, gazeteciliği bırakayım.
İnternette yoğun şekilde dezenformasyon yapılıyor.
Dinsizler, Müslüman kılığına giriyor, bizden görünerek yalan söylüyor, iftira ediyor, şaşırtıyor.
Kendisine Kur'an Müslümanı diyen yalancı ve müfteri, merhum Üstad Nurettin Topçu'dan bahsetmiş.
Nurettin Topçu Bey, sahibi ve yayın müdürü olduğum haftalık Yeni İstiklâl Gazetesine yazılar lütfederdi. Kendisi bizim büyüğümüzdü, üstadımızdı. İmanlı ve salih Sünnî bir Müslümandı, beş vakit namaz kılardı, son derece doğru, dürüsttü, ahlâk ve fazilet timsaliydi. Nezih, asil, kibar bir mü'mindi. Yüksek kültür sahibiydi, Fransa'da doktora yapmıştı.
Bazen Üstadın Pierre Loti Caddesine açılan Şatır sokaktaki evine giderdim. Çalışma odasında Hitler'in resmi asılıydı. Kendisinin bütün fikir ve görüşlerine katılmazdım ama ona hürmette asla kusur etmezdim.
Bir gece Ali Fuat Başgil Hocanın evine davet edilmiştim, Üstad Nurettin Topçu da oradaydı, yemekten sonra kahve içilirken sohbet esnasında, Üstad Nurettin Beyle bendeniz arasında İslam'da bütünlük olduğu, dünyevî uhrevî ayrımı bulunmadığı konusunda ihtilaf olmuştu. Başgil Hoca bendenize hak vermişti. Bu, Topçu Hocamızın kadr ü kıymetine halel getirmez.
Nurettin Topçu, çok ihlâslı bir kimseydi, yazılarından dolayı telif ücreti kabul etmezdi. Temiz yaşadı, temiz vefat etti, Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele buyursun.
Bizim müfteri ve sahte "Kur'an Müslümanı", "Eygi ayrıca estetik fetişizminden faşizme giden kısa yolu gösteren bir figürdür kanımca" diyor. Mimarlıkta, şehircilikte, meskenlerde, dekorasyonda, hayatın her vechesinde güzellik olmasını istemek fetişizm midir?
"Sünnî patriği", "Amerikan Sünnîsi" ne demektir? Bizim Kur'an Müslümanı Şiî midir, Alevî midir acaba?..
Faşizm demiş, baltayı taşa vurmuş... (Nurettin Topçu'nun odasındaki Hitler resmi...)
12 Mart 1971'de Suudî Arabistan'a kaçmışım... Yalan!.. 1969'un Ocak ayında normal pasaportla Hacca gitmiştim, bir daha da dönmemiştim.
Aramco'nun misafiri olmadım.
Kanlı Pazar denilen hadiseyle de bir ilgim yoktur.
Kur'an Müslümanı rümuzlu yalancılara ve iftiracılara karşı uyanık olalım. Bana saldıran adam, şerefli ve namuslu bir insansa asıl ismiyle ve kimliğiyle ortaya çıksın ve mertçe tartışsın.
"Kur'an Müslümanı" yaftası altında yalan söyleyen, iftira atan bu adamcağız kimdir acaba?
* (İkinci yazı)
İSLAM'DASANATKÂRAHLÂKI
TAM tarihini hatırlamıyorum, 1960'lı yılların ortalarındaydı, Sahhaflar çarşısında büyük boy bir besmele levhası almış, Cağaloğlu Şeref Efendi sokağındaki yazıhaneme (Yeni İstiklal idarehanesi) getirmiş, masanın üzerine koymuştum. Yazının altında Tevfik imzası vardı. O gün Merhum Hattat Hamid bey gelmiş, levhayı görmüş, "Bu Tevfik beyi tanırım" demişti. Tevfik bey birinci sınıf, büyük ve ünlü bir hattat değildi, yazısında belki tenkit edilecek taraflar vardı ama o zamanda Hattatların Sultanı olan Hamid bey onu küçükseyen bir kelime sarf etmemişti.
Zamanımızda maaşallah hattatların, tezhipçilerin, ebrucuların sayısı hayli çoğaldı. Ülkemiz belki de, bu üç İslamî sanatta dünya birincisi oldu. Seviniyoruz, iftihar ediyoruz.
Lakin hepsi için söylemiyorum, bazı kimseler birbirinin aleyhinde konuşuyor. Duyduğum vakit şaşırıp kalıyorum.
Bundan on sene önce birisi, "Ebru benim yaptığımdır, ötekilerinki bulaşık suyu ebrusudur..." mealinde bir laf etmişti, doğrusu hiç yakıştıramamıştım...
Hattatlarımız Kur'ana, Sünnete, İslam'a sanat yoluyla hizmet ediyorlar. Bu, kutsal bir hizmettir, hattatlık camiasında gıybet, çekememezlik, kötüleme olmamalıdır.
Hattatların ve diğer Müslüman sanatkârların dereceleri bir değildir. Onların da tabakâtı vardır. Herhangi bir hat, hat sanatına uygun olarak yazılmışsa, saygıya ve takdire layıktır. İster birinci sınıf hat olsun, ister ikinci sınıf...İster beşinci sınıf... Hiçbir hattatı üçüncü sınıf hat yazdığı için kötülemeye, aşağılamaya, hor görmeye hakkımız yoktur.
Tezhip ve ebru da öyledir. Diğer sanatlar da...
Gıybet, haset, çekememe, birbirinin kuyusunu kazma Müslümana yakışmaz. Hele hattatlara, müzehhiblere, ebruculara hiç yakışmaz.