Üçlü koalisyon!..
Tunus'ta yaşanmakta olanlar, özelliklere de benzer bir yönetim altında bulunan ülkelerdeki insanlara ümit verdi ve vermeye de devam edecek anlaşılan.
Ancak Tunus'ta bundan sonra neler olacağı ve işbaşına gelen insanların, toplumun memnuniyetsiz kesimlerinin şikayetlerini ne ölçüde giderebileceklerini zaman gösterecek. Çünkü Tunus'ta yıllardan beri oluşturulan yapı, öyle bir fiskede yıkılabilecek kadar zayıf bir yapı değil anlaşılan. İşin başındaki kişi feda edilmiş olsa da, sistemin bundan sonra da benzer şekilde sürdürülebilmesi için çok önceden kafa yorulduğu ve gereken tedbirlerin bir şekilde alındığı, gelişmelerden anlaşılabiliyor.
Tam tabiriyle yaşanan şu: Sömürgeci zihniyet, yani ülkeyi sömürenler ve bu sömürüye bilerek ve isteyerek aracı olanlar, Tunus'ta yaşanması muhtemel istenmeyen gelişmelere karşı nasıl bir yol izlenebileceğine dair, (B), (C), hatta belki de bir (D Planı) bile oluşturmuş gibi gözüküyorlar.
Ülkeyi terk etmek mecburiyetinde kalan diktatörün gidişinin ardından, aynı zihniyeti bir şekilde sürdürecekleri hususunda kimsenin şüphesi olmayan bir ekibin işleri ele almaya çalışmalarının izahı bu olsa gerek.
Tunus ve benzeri Arap ülkelerinin ortak özellikleri şöyle: Milli gelir kaynaklarını tekellerinde tutan azınlık bir sınıf ve bu seçkin azınlığın, milli geliri yağmalamak yönündeki çıkarlarını sürekli olarak korumak için oluşturulan hakim otorite. Tabii ki bu hakim orotite de Batılı güçlerce korunuyor ve kollanıyor.
Bu tesbiti yapan, Sudanlı yazar Ahmet Amrabi.
Ambari, 'Tunus'ta değişim rüzgarı esti mi?' başlıklı makalesinde, (B. A. E. gazetesi El Beyan'dan tercüme; Zaman/Yorum, 23.01.2011) tesbitlerini şöyle sürdürüyor:
"Arap toplumlarındaki büyük çoğunluk ise sefalet içinde ve bu üçlü koalisyonun kurbanı. Arap dünyasındaki ekonomik ve mali yapının çoğunluğunda döviz bütçesinde kronik ve sürekli bir açık var. (...) Paralar (...) yabancı şirketlerin hesaplarına (...) bu şirketlerin yerli acentelerinin hesaplarına gidiyor. Ki bu acenteleri oldukça zengin bu küçük azınlık kesim oluşturuyor. (...) Yüksek iktidar kurumunun adamlarının görevi, bu operasyonun akışını şu iki yolla kolaylaştırmak: İlki gerekli yasaları çıkarmak ve düzenlemeleri yapmak. İkincisi iktidarın ve güvenliğin çeşitli araçlarıyla muhalefetin sesini susturmak ve bastırmak."
Sonrası malum; ekonomide bozulma, gelir dağılımında adaletsizlik, pahalılık, işsizlik, fakirlik...
Amrabi'nin tesbitleriyle devam edelim: "...Oldukça zengin sömürgeci sınıf ile iktidardaki siyasi otoritenin organları ve Batılı güçler arasındaki üçlü koalisyon değişmedikçe veya dağılmadıkça Tunus ve diğer Arap ülkelerinde köklü değişim yaşanmayacağı kesin. Sömürgeci sınıf kendi kazanımlarına dokunacak bir değişime müsaade etmez. Hakim iktidar zaten bu sınıfın ortağı. Batılı güçlerin ise iki gündemi var. İlki Batılı şirketlerin yaptığı servet yağmalama operasyonlarını korumak. İkincisi Arap ülkelerinin İsrail karşıtı etkin siyaseti benimsememesini garantiye almak. Her iki durumda da Arap rejimlerinin demokratik dekorla birlikte diktatör rejimler olması gerekiyor.(...)"
Bütün bu anlatılanlar, sadece Arap ülkelerinin değil benzer durumda olan birçok ülkenin derdi.
Üçlü koalisyon, hemen her yerde işbaşında...
Bu ülkede yaşanan ve bundan sonra yaşanacak olanlar, istenen yönde olsa da olmasa da, benzeri durumda olan ülkeler için tecrübe mahiyetinde olacak anlaşılan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.