Sade hayattan ‘tesettür defilesi’ne
“Tesettür”ün üzerine bu kadar gelmeyip bize, yani dindar kesime bıraksalar, bu işin de üstesinden gelir, kısa bir süre içinde “tesettür”ü “tesettür” olmaktan çıkarırız.
Bir sürü tesettürsüzün, “altı kaval üstü şişane” kıyafetlerle “tesettür” adına ortalıkta dolandıklarını, ayrıca “tesettür” adına defileler yaptıklarını görüp böyle düşünmemek imkânsız.
Yazılarımı okuyanlar bilir: Bendeniz pek “tutucu” sayılmam, ama “tesettür” adına tesettürsüzlüğü, “İslâm” adına yozlaşmayı, “paylaşma” adına gösteri ve gösterişi, nihayet “sade yaşam” adına gözükara israfı da onaylayamam.
Bendeniz bu yüzden “tesettür” ve “moda” kavramlarını hâlâ yan yana düşünemiyorum. Hele de “Tekbir”le “podyum”u asla bağdaştıramıyorum. Kadın kimliğinin çok yönlü istismarının simgesi “podyum”, kadının yüceltilmesinin adı olan “İslâm”la nasıl uzlaşabilir ki?..
Biliyorsunuz, âlişan Efendimiz’den önce kadın alınıp-satılan, horlanıp-aşağılanan, hiçbir hakkı olmayan, hatta bir kısmı “ihtiyaç fazlası” sayılıp diri diri gömülen bir varlıkken, risaletten sonra erkeklerle eşitlenmiş, kadın, imanî ve Kur’an’î boyutta yüceltilmiştir...
Ayrıca “tesettür” değişmeyen kuralların ürünü, “moda” ise sürekli değişimin adıdır... “Tesettür” dünya ötesi bir idrakin tercihi iken, “moda” tümüyle “dünyacı” bir tercihtir.
Bu yüzden “Tesettür modası” sözü, “kefen modası” kadar saçma sapan geliyor bana! O kadar itici, acıtıcı ve incitici buluyorum. Zaten sıra da yavaş yavaş oraya geldi gibi gözüküyor. Bu gidişle bazı “dindar” tüccarların, salt “çok para kazanma” kaygısıyla “moda”yı kefene de bulaştırmalarından korkulur.
Gözlerinizin önüne getirebiliyor musunuz? Meşhur mankenlerimiz “modacı”nın tercihinden çıkma rengarenk kumaşlarından kefenler giymiş halde podyuma çıkıyor. Boy boy tabutlardan oluşan bir dekorda yürüyerek “kefen modası”nı tanıtıyorlar!
Modacı eserini anlatıyor: “Bayanlar baylar, yakasız, dikişsiz ve cepsiz kefenlerimiz cesedinizi hem daha zayıf gösterecek, hem de çözülüp çürümenizi geciktireceğinden cildiniz daha az hırpalanacaktır!”
Neyse.. Yaz modası, kış modası, bahar modası, bayan modası diye diye yola çıktık, “tesettür modası”na kadar geldik...
Bu yol, “kefen modası”na kadar gider! Arkasından gelsin defileler, gelsin satışlar, gelsin paralar...
Hiç merak etmeyin: Biz bu kafayla, “tesettür defilesi”ne alıştığımız gibi “kefen defilesi”ne de alışırız!
“Biz dindarlar”, son zamanlarda, her şeye kolayca uyum ve kafa sallıyoruz nasılsa!..
•
Defilede izlediğimiz son moda kıyafetler içinde ölen birini sorgulamaya gelecek sual meleklerinin ne soracaklarını çok merak ediyorum...
çoğu vatandaşlarımız gibi, “moda”yı ömür boyu ıskalamış garibanlara sordukları “Men Rabbüke... Vema Nebiyyüke” (İnşaallah doğru hatırlıyorum) diye mi soracaklar, yoksa “mevta”ya uygun yeni sorular mı bulacaklar?
Mesela, “Rabbin kim?” sualinin yerine, “Modacın kim?..” gibi... “Hangi dindensin?” sorusu yerine, “Hangi marka giyiyorsun” gibi...
Bazılarımız ancak böyle sorgulanırsak, yırtarız!
•
“Moda” doğru ve kalıcı olanın değil, geçici heveslerin adıdır. “Modanın modası” o kadar çabuk geçiyor ki; maceracı karakteriyle tanıdığımız yazar Oscar Wilde bile bu hız karşısında dayanamamış, “Moda denilen şey o kadar çirkindir ki; onu her altı ayda bir değiştirirler” deyivermişti.
Bu kadar hızlı bir değişkenliği, İslâm gibi bir “ebedi”yetle yan yana yazmak bile abesle iştigal olsa gerektir. Ayrıca her din “ihtiyaç”tan doğar. Modanın karakterinde ise “ihtiyaç” değil, keyif ve aşırı tüketim hırsı yatmaktadır.
Eskiden (fukaralık günlerimizde) dindar Müslümanların, temel ihtiyaçlarla sınırlı, son derece sade, gösterişsiz bir hayat tarzları vardı. Ellerindekini paylaşır, dünya ötesi emellerin hizmetinde harcarlardı. Şimdi ise tam tersi bir hayat yaşıyoruz…
Anlaşılan “para”, cüzdanda durduğu gibi durmuyor. Şundan belli ki; paralandıkça hayat tarzımız değişti. Bizi “dünyacı = seküler” yaptı. Artık zengin dindarların da “moda”ları, “manken”leri, “defile”leri, “balayı”ları, “tatil köyleri” ve “tesettür mayo”ları var.
Eskiden, “takva”mızla değerlenirdik; artık “marka”mızla değerleniyoruz!
Sonuçta herkes kendi hesabını verecek. Bu konuda tek itirazım olabilir: “Moda” merkezli ticaret yapmak isteyen dindar işletmeciler, 1.5 milyar Müslüman'ın ortak paydalarını simgeleyen isim ve kavramları (Zemzem, Mekke, Medine, Tekbir, Elif vs. gibi..) firmalarına isim olarak seçmesinler.
Gerisi kendi bilecekleri...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.