Haham Tuncay Güney ve Şamanist Ergenekoncular
Adı: Tuncay Güney... İkametgâhı: Türkiye’den kaçıp yerleştiği Kanada... İşi ve mesleği: HAHAMLIK!...
Kanada’ya kaçtıktan sonra sahte Müslümanlığı bırakıp gerçek kimliğini ilan eden ve hahamlığa başlayan bu zat, 2001’de İstanbul’da polis sorgusunda verdiği ifadelerle ve bürosunda ele geçirilen, gizli arşivinden çıkan belgelerle ERGENEKON soruşturmasının odağı haline gelmiş bulunmaktadır.
çok önemli olan husus şudur: Türk ve Müslüman görünerek gizli kapaklı işler yapan bu kişi aslında Yahudidir ve işi de hahamlıktır. Her Yahudi Yahudidir ama her Yahudi haham olamaz. Haham olmak için özel tahsil görmüş, Musevî teolojisi sahasında uzmanlaşmış bulunmak gerekir.
Haham Tuncay Güney’in mutlaka, ille de Yahudice bir ismi daha vardır ve bu isim onun asıl ismidir ama nedense medyamız bunu araştırmamaktadır.
Bu zat, Kanada’dan Sabah gazetesine beyanat vermiş ve çok önemli şeyler anlatmış.
2001 yılında İstanbul’da yakalanmış, 11 saat ifade vermiş, kanuna göre kesinlikle suç olan çok şey anlatmış ama herhangi bir tahkikat, operasyon yapılmamış.
Aksine, onu sorgulayan Emniyet Müdürü, 9 günlük işkenceden sonra, emniyetteki odasında pasaportunu bizzat eliyle ona vermiş ve ‘Hiçbir bir işlem yapmadan dolaylı şekilde yurt dışına kaç’ demiş. O da kaçmış, iğreti Türklüğü ve Müslümanlığı bırakmış ve hahamlığa başlamış...
Haham Tuncay Güney, Ergenekon gizli teşkilatının resmî dininin Şamanizm olduğunu söylüyor. Sahte Türkler, sahte Müslümanlar... Gerçek Yahudiler, Hahamlar... Şamanistler... Tam bir Dinlerarası Diyalog!...
Haham Tuncay’ın iddiasına göre General Veli Küçük, Ergenekon teşkilatının hiyerarşi bakımından 8’inci sınıf adamıdır. Onun üzerinde yedi sınıf daha vardır ve bunların üzerine gidilememektedir.
Ergenekon tahkikatı fos çıkarsa, fos çıkartılırsa ne olur? Seyr eyleyin ondan sonra gümbürtüyü...
Acaba Türkiye’mizde dıştan Türk ve Müslüman gibi görünen, gerçek kimliği ise Yahudilik ve Hahamlık olan başka kaç kişi var? Bence çok var çok var...
Şu, İslâm’a ve Şeriat’a saldıran ilahiyatçı da bunlardan biri olmasın? Malum, bunların dedelerinden biri, Moiz Kohen, Yahudi ismini gizleyip, buram buram Oğuzluk kokan takma TEKİN ALP ismiyle kitaplar yazmış, bunlardan birine “KAHR OLSUN ŞERİAT!..” diye bir fasıl koymuştu...
Ya Rabbi ne Günlere Kaldık!..
BİLENLER zaten iyi bilir de, bilmeyenler için söylüyorum. Bendeniz tarikatlara ve tasavvufa taraftar bir Müslümanım. Tek şart: Şeriata, dinin zahirine bağlı olacaklar; Kur’an, Sünnet ve icmâ yolundan ayrılmayacaklar.
İslâm’da çoğulculuğa da taraftarım. “ümmetimin çeşitliliği geniş bir rahmettir” hadîsini biliyorum.
Lakin kabul etmediğim olumsuz şeyler var.
ümmet şuurunun kaybolup, dehşetli bir hizip, fırka, parça asabiyeti, militanlığı, fanatizmi (bağnazlığı) sergilenmesini asla kabul etmem ve hoş görmem.
Bütünü parça ile özdeşleştirmek, hele bütünü parçanın içine sığdırmaya çalışmak mantıksızlığını ve geri zekalılığını kabul etmem.
Peygambere hakaret edilip saldırılınca ses çıkartmayan, kendi Hazreti tenkit edilince kızılca kıyamet kopartanlara sapık ve dengesiz derim.
Salih ve muttaki din kardeşlerini dışlayıp, kafirleri dost ve velî edinenlere nasihat ederim.
İslâmî kesimde birtakım şeytanlar ve ahmaklar var.
Şeytanlar temiz, saf, cahil Müslümanları kaz gibi yoluyor, inek gibi sağıyor.
Din, iman, şeriat, fıkıh elden gitmiş, bazıları ne saçma şeylerle uğraşıyor.
Sıcak, bunaltıcı bir yaz yaklaşıyor ya, birilerinin aklı fikri camilere klima cihazı, vantilatör (yellengeç), buzlu su sebili koymak... ümmet-i Muhammed bir ölüm-kalım savaşı içinde, onların dertleri soğuk hava, soğuk su, konfor, serinlik
Humeka-i kiramdan bazıları ellerine binlik tesbihler almışlar “Hazret Hazret Hazret” diye çekiyorlar.
Kendisini birinci sınıf mücahid, süper İslâmcı gösteren şu adama bakınız. Onu vakit namazlarında camide gören yoktur. Zaten namaz kılıp kılmadığı da bilinmiyor.
Şu ribacı, rantçı, nemacı, hortumcu, ihalelere fesat karıştırıcı adamın günahı çoğaldı. Ne yapacak? Yedi yıldızlı otelde konaklayarak bir umre yapar, Zemzemle yıkanmış gibi pîr ü pak olur, anasından doğmuş gibi tertemiz geri döner. Koca münafık!
En basit ilmihal bilgilerini bilmeyen, Allah’ın sıfatlarını say denilince bakakalan şu sözde dindara bakınız. Faydalı, değerli, kalıcı bir kitap okumaz, her gün basında ve tv’de birkaç saat dedikodu, zevzeklik, polemik takip eder.
Ya Rabbi, ne günlere kaldık!..
Râşid ve Sâlih Halifelerin Sünnetlerine Uymak
BüYüK müctehid imamlardan (İslâm önderlerinden) Mâlik bin Enes hazretlerinin şöyle dediği rivayet olunuyor: âdil halife ömer bin Abdülaziz buyuruyor: Allah Resulü ve O’ndan sonraki râşid (olgun ve sâlih) yöneticiler yollar/sünnetler çizdiler. Bu sünnetlere uymak Allah’ın Kitabını tasdik, O’na itaati kemale erdirmek ve din konusunda güç kazanmak olup hiç kimse bu sünnetleri kaldıramaz, hiçe sayamaz, değiştiremez ve onlara aykırı bir düşünce ve tavır takınamaz. Kim onlara uyarsa doğru yolu bulur. Onlardan yardım alan muzaffer olur. Onlara karşı çıkan ise mü’minlerin yolundan başkasına uymuş olur.
İbn Rüşd, el-Beyan ve’t-tahsil adlı kitabında “Onların çizdiği yola uymak, Allah’ın kitabına uymaktır” demiştir,
(Et-Teratibu’l-İdariyye, Kettanî, c. 2, s. 539)
İlim erbabı, Resûl-i Kibriya sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin “Benim ve râşid halifelerimin sünnetine uyunuz” buyruğunu bilirler.
Hiç şüphe yoktur ki, İslâm’ı en iyi anlamış, bilmiş, uygulamış kimseler Peygamber Efendimizin râşid halifeleri olan Hz. Ebubekir, Hz. ömer, Hz. Osman, Hz Ali efendilerimizdir. Radiyallahu aleyhim...
Emevî halifelerinden ömer ibn Abdülaziz de râşid bir halifedir.
Ashab-ı kiram içinde nice büyük zatlar vardır ki, onların sünnetleri (yani İslâm’ı, Kur’an’ı, Peygamberi anlamaları ve ilahî dinin hükümlerini hayata uygulamaları) biz Müslümanlar için hidayet kaynağıdır.
Zamanımızda uğursuz bir taife, “Peygamber bir postacı idi, dini tebliğ ettikten ve vefat ettikten sonra işi bitmiştir. İslâm’ın tek kaynağı Kur’an’dır, biz başka kaynak bilmeyiz...” mealinde laflar ediyor. Bunlar, hem kendileri sapıtmıştır, hem de başkalarını sapıtmaktadır. Böylelerinin tuzaklarına düşülmemelidir.
Hulefa-i Râşidîn’in, Ashab-ı Güzin’in, Selef-i Sâlihîn’in yollarından/sünnetlerinden ayrılanlar Mevlâ’yı değil, belâyı bulurlar.
Hazret-i Ebubekir servetini, Allah yolunda harcaması için Resulullah Efendimize getirmişti. Efendimiz sormuştu: Ailene ne bıraktın? Sıddîk şu cevabı vermişti: Allah ve Resulü onlara yeter...
Hazret-i ömer’den alacağımız ne büyük dersler var.
Hazret-i Osman zengindi, Tebük seferinde orduya bin binit (deve, at) temin etmiş, her asker için bir dinar vererek bin kişiyi savaşa hazırlamıştı.
Hazret-i Ali Efendimiz ilim şehrinin kapısıydı. Onun hikmetli nasihatlerinden yararlanan ebedî mutluluğa erer.
Abdurrahman ibn Avf, bir keresinde bin develik ticaret kervanını; develer, üzerlerindeki mallar, semerleri ve kolanları ile birlikte Allah yolunda tasadduk etmişti.
Onların Kur’an, Peygamber, Sünnet, ahlâk ve fazilet yolundaki hizmetleri saymakla bitmez.
Bizi onların İslâmî anlayışı ve uygulaması kurtarır.
Peygamberimiz “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız, doğru yolu bulursunuz”! buyurmuşlardır.
Onları bırakıp da birtakım bid’atçilerin, maceraperestlerin, Mason sarıklıların, din sömürücülerinin ve bezirganların peşlerine düşenlere şaşılır. öyleleri hidayeti bırakıp dalalete sapmışlardır.