Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Kaç avukat, Yargıtay/Danıştay üyesi ile işi için konuşabilir?

Kaç avukat, Yargıtay/Danıştay üyesi ile işi için konuşabilir?

Ülkemizde serbest çalışıp da akşam ekmek parası elde edemeden evinin yolunu tutan on binlerce avukat var. Hangisi işi için Yargıtay veya Danıştay üyelerinden biri ile dosyası hakkında rahat görüşebilir?
Veya davasına bakan hakim ile...
Bu tip bir olgu ayrıcalık konusu değil mi?
Her avukata nasip olmaz.
Son gündem...
İş bitirme formülü.
CHP Mersin Milletvekili ile Danıştay’dan bir üyenin dosya hakkındaki görüşmesi yine salladı. Adalet yanıkları geliyor burnumuza...
Daha önce Yargıtay üyesi ile karışık işlerden sorumlu birisi konuşurken dinlemeye takılmıştı. Ondan öncesi de yok değil...
Üye, CHP’li milletvekiline şöyle yol gösteriyor:
“Yürütmeli, yani şimdi lehinize gözüküyor fakat temyiz dilekçesine cevap vereceksiniz ya, şey yapın yani vereceğiniz cevapta hatta fotoğraf ekleyin, fotoğraf yok galiba o alanın fotoğraflarını ekleyin, fotoğraf çok etkili oluyor. Temyiz dilekçesi size gelecek, siz cevap verirken bunları eklerseniz iyi olur.
Ben başkan beye de söylerim.”
Hani Kılıçdaroğlu ikide bir diyor ya “iktidar yanlısı yargı.”
Sevsinler seni Tunceli kaçağı...
Niye “Dersim katilleri” demesin de hep iktidar yanlısı yargı dersin?
Dilin mi takılıyor, aklın mı ermiyor?
İşte görüyorsunuz bu casus dinleme cihazları da aksini söylüyor.
“İrtica geliyor” derken, Yargıtay’da dinlemeye takılanlar CHP’li.
Hatta birisi Cumhuriyet Gazetesi yazarı...
Ben şimdi müvekkilime desem ki “davanı ilgili dairenin üyesi ile konuşup halledeceğim, ancak şu kadar yüklü para istiyorum.”
Dara düşen ne yapar?
Çıkarır verir.
“Haksızlığımı haklı çıkar, helal olsun” der...
Diğer türlü “mesleki kariyerimi ortaya koyarak davanı takip ederim” desem, müşteri tasını tarağını topladığı gibi çeker gider.
Gider, çünkü diğer köşede tezgah kurulmuş...
Öyle ya, garantisi varken tesadüfe neden pabuç bıraksın ki?
İşte aç kalanlarla, tok yatıp kalkanların hikayeleri bu telefon görüşmelerinde deşifre oluyor. Üye ile temas kurmasını beceremeyen avukat aç, beceren tok.
Hem de Karun gibi tok.
Ne çıkıyor bu “al ver” dümeninden biliyor musunuz?
Şu çıkıyor:
Bağımsızlık tamam da sorumluluk illa ki gerekli.
“Kimselere hesap vermek mecburiyetinde değilim” diyebilen bir kurumdan sürekli keyfilik çıkar. Her akıl mutlaka bir yerde hesap vermeli...
O bakımdan, bu mahkemelerden verilen kararları hem burnu iyi koku alan, hem de insan hakları yönünden inceleyecek uzman hukukçular kurumuna şiddetle ihtiyaç var.
“Yüksek yargı” veya “Yüce Divan” demiyorum, adalette yükseklik alçaklık olmaz. Adalet adalettir, anlı şanlı yükseltmeye kalkıştığınızda biliniz ki kısalacak...
Sulanırsa, alıcıları da en çok bağırıp ortalığı karıştıranlar olur.
Tuzu kurular...
Davayı alıyor, ertesi gün üye ile hem de telefonla konuşarak işi bağlıyor.
Vatandaşın ki raflarda tozlanıyor...
“Garanti” veremeyen avukatlar da aç kalıyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi