Tiyatro
Çok bilinen bir tiyatro efsanesi vardır, hatırlayacaksınız...Bir gece oyunun önemli aktörlerinden birinin başına beklenmedik bir kaza gelir. Perdenin açılmasına ise çok az bir süre kalmıştır. Sinirler gerilir, panik başlar, oyun mutlaka devam etmeli, seyirci yüzgeri edilmemelidir. Telâş artar; tam o esnada birisi, oyunda yıllardır figüran rolü oynadığı halde ezberi ve tiyatro disiplinine güvenilir bir oyuncunun varlığını hatırlar; "Niçin olmasın ki?"dir.
"Yapabilir misin?" sorusuna "Tiyatro için canım fedâ" cevabını veren figüran heyecandan bacakları titrese de büyük bir cesaretle sahneye çıkıp ezberini okur. Seyirci pek bir şey anlamadıysa da nezaketen alkışlar, perde iner; kuliste tebrikler başlar. Figüran mutludur, hayatında bir kere olsun başrol oynayabilmiştir işte.
Gün kurtarılmıştır; ertesi gün tiyatroda herşey yine eskisi gibi devam edecektir nasıl olsa, fakat yine umulmadık bir şey olur. Temsilin baş aktörü, ertesi sabah banyoda duşunu alırken bu defa yerdeki ıslak sabuna basıp da düşünce ayağını kırar. Haber duyulunca tiyatro yöneticileri derin bir şokla sarsılırlar. Ne olacaktır?
Gözler yeniden figürana döner...
Figüran, bir önceki akşam pekâlâ durumu idare edebildiği inancıyla kendisine yönelen bakışları büyük bir özgüvenle cevaplandırır. Yıllardan beri içinde gezdirip durduğu "Hayır, olmaz; ben yapamam; başrol büyük oyuncuların işi" inancı artık "Ben de yapabilirim; meğer ben ne büyük tiyatro kabiliyeti imişim de farkında değilmişim"e dönüşmüştür. Alelacele afişlerde isim değişikliği yapılır.
Hani hep söylendiği gibi "Oyun devam etmektedir". Görünüşte değişen bir şey yoktur; tam aksine tiyatroda, "Aa, oldu vallahi; gelen gideni aratmadı" iyimserliği yaygınlaşmaya başlar. Ne var ki bir süre sonra çiçeği burnunda yeni aktör, oyundaki diğer karakterlerden sızlanmaya, kapris yapmaya başlar. Tiyatro eleştirmenleri sırf tiyatro aşkına, "Evet evet, adam haklı; oyunun ekibi değişirse daha güzel olur" diye tiyatro yöneticilerini yüreklendirirler; nitekim değişiklik yapılır. Ekip değiştirilir fakat o da ne? Tiyatronun müşteri sayısında gözle görülür bir artış gözlenmemekte, koltuklarının 4'te üçü eskiden olduğu gibi yine her gece boş kalmaktadır.
Artık yapılacak bir şey yoktur, çünkü büyük tiyatro festivalinin yapılacağı günler hızla yaklaşmaktadır ve dere geçerken at değiştirilmeyeceği gerçeği bir kere daha kahırla hatırlanır.
Bu arada yeni ekibin yeni oyuncuları başrol oyuncusundan replik ve sahne çalmaya, rol tırtıklamaya başlamıştır. Başrol oyuncusu, oyun arkadaşlarına "Ne oluyoruz efendiler, metne sadık kalınız" diyeceği yerde, metni değiştiren yeni oyuncuların repliklerini boşa çıkarmamak için yeni tuluâtlar, yeni emprovizasyonlar, yeni yeni replikler geliştirmeye koyulur, çünkü o zekidir, çünkü o büyük bir oyuncudur, çünkü tiyatro basını hâlâ kendisini anlaşılmaz ve büyük bir sadâkatle desteklemektedir. Yaptığı her tuluât, "Aferin, büyük tiyatro dehâsı yine döktürdü" diye alkışlanmakta, sahnede düştüğü tutarsızlıklar görmezden gelinmekte, hatta tiyatro basınına mensup kalemlerden bazıları figürasyon kadrosuna alınarak taltif edilip göğsüne törenle tiyatronun amblemi iliştirilmektedir.
Bazıları bu gidişatı ümitsiz bakışlarla izlerken "Heyhât" dercesine kafasını gözünü sallasa da iş işten geçmiştir. Geçici ve sahte tiyatro yıldızı, artık kifayetsizliğinin ve olmayan liyakatinin en tepesinde etrafını kendinden emin gülücükler, afacan bakışlarla seyretmekte, çevresine, "Bakın ne kadar şirin, ne kadar akıllıyım" mesajları vermektedir.
Onun kısa sürmesi muhtemel tiyatro kariyerinin sanata tek katkısı, günün birinde herkesin star olabileceğinden ibaret kalacak galiba.