Adaylara Uyarımız
Seçimler yaklaşıyor. Şimdi Allah bilir kimlerin içi kıpır kıpırdır. Aday adaylığı aşaması, seçim aşaması, vazife aşaması… Bir sürü macera ve heyecan.
Oysa yöneticilik öyle koşa koşa gidilecek bir şey değil, her şeyden önce büyük bir emanettir ve mutlaka ehline verilmelidir. Ama bakmayın siz, insan emanete karşı Kur’an-ı Kerim’le sabittir ki “zalûmen cehûlen”dir.
Peki ehli kim?
Ehli, bedeni görevi yerine getirmeğe elverişli olacak kadar sağlam, işiyle ilgili bilgi ve tecrübesi yerinde, ahlak ve erdem açısından faziletli bir insandır. İslam Devleti söz konusu olunca “göreve talip olmama, bu konuda hırs göstermeme” de bu arada sayılmıştır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)in hadislerini incelediğimizde idareciler ve hakimler için çok büyük sorumluluklar ve o nispette de mükafatlar verildiğini görürüz.
Peygamberimizin idareci seçerken aradığı ilk özellik, kişinin o işe ehil, yani o işi yürütecek donanımlara sahip olmasıdır. Bu aynı zamanda Allah'ın kesin bir emridir de.( Bkz. Nisa, 58)
Onun için İslam’da usul ve gelenek, yönetime talip olmamaktır. Görev, isteyene özellikle verilmez. Bu prensip şüphesiz ki, devlet başkanı ya da ona niyabeten atama yapacak olanların işini kolaylaştırmıştır.
Konuyla ilgili şu hadisleri örnek verebiliriz: Abdurrahman ibnu Semure (ra.) anlatıyor: "Resullullah (a.s) buyurdular ki:
-Ey Abdurahman! Emirlik isteme. Eğer senin talebin üzerine sana emirlik verilirse, istediğin sorumluluğun şeyi sana yüklenir. Eğer sen talibi olmadan sana emirlik verilirse, o işte yardım görürsün. Bir iş için yemin eder, sonra da aksini yapmakta hayır görürsen, daha hayırlı gördüğün ne ise onu yap, ettiğin yemin için de keffarette bulun." (Buhârî, Ahkâm 5, 6, Eymân 1; Müslim, İmâret 19, (1652); Ebü Dâvud, Harâc 2, (2929); Tirmizî, Nüzür 5, (1529); Nesâî, Adâbu'l-Kudat 5)
Hadîs-i şerîfte sözü edilen yöneticilik, valilik, kaymakamlık, belediye başkanlığı, hakimlik gibi devleti ve milleti temsil etme görevidir. Peygamber Efendimiz devletin gücünü kudretini temsil edecek kişilerin bu göreve lâyık, şahsiyetli, bilgili ve işinin ehli kimseler olması gerektiğine işaret buyurmakta, makam ve mevki heveslisi değersiz ve şahsiyetsiz kimselerin böyle önemli mevkilere getirilmemesi icap ettiğini hatırlatmaktadır.
Zira koltuk sevdasına kapılmış olan menfaatçiler, o makamlardan hesapsız çıkarlar elde etmeyi umdukları için, araya hatırlı kimseler koyarak, hatta gerekirse büyük rüşvetler vererek göz diktikleri mevkileri elde etmek isterler.
Sonuçta bir kimse böyle önemli görevlere lâyık ise ve bu hizmet devleti yönetenler tarafından kendisine teklif ediliyorsa, görevi kabul edip devletine hizmet etmelidir. Kendisi tâlip olmadığı halde lâyık görülerek iş başına getirilen kimse, Peygamber Efendimiz’in belirttiğine göre, Cenâb-ı Hakk’ın yardımını görür ve işinde başarılı olur.
Şahsî arzusu ve hırsı sebebiyle bir görevi kendisi isteyip yönetici olan kimseler ise Allah Teâlâ tarafından desteklenmezler. Onlar karşılaştıkları meseleleri şahsî yetenekleri ile halletmek zorunda kalırlar.
İdarecilik görevine ehil olsa bile, bir kimsenin içindeki ihtirası dışarı vurarak bu görevi istemesini Peygamber Efendimiz doğru bulmamış, böyle kimselere görev vermemiştir.
İnsanın geçimini temin etmek için yöneticilerden yapabileceği bir iş istemesi, elbette bu yasağın dışında kalır. Hatta kendi kabiliyet ve kıymeti bir bölgede tanınmadığından dolayı görev verilmeyen adamın, kendini tanıtmasında ve görev istemesinde bir zarar yoktur.
Çağımızda olduğu gibi ehliyetten uzak insanların elinde gittikçe bozulmağa yüz tutan devlet çarkını, bilgisiz, beceriksiz, zayıf ve çıkarcı ellerden kurtarmak için, bilgi, beceri ve ilkeli olmak gibi özellikleriyle ehliyetine güvenen olgun Müminlerin, görev için kendini tanıtması yadırganmaz.
Hz. Yusuf (a.s) da böyle yapmıştı değil mi? "Yusuf: "Beni memleketin hazinelerine memur et. Çünkü ben korumasını ve yönetmesini bilirim" dedi.”( Yusuf; 55)
İşte yetkililer bunu iyi değerlendirerek aday seçiminde titiz olmalıdırlar. Başarmanın mutluluğu kadar, kaybetmenin acı hüznü de buna bağlıdır değil mi?
Her neyse, birisine “adayımızsın” denildiğinde benden tavsiye, iki kere düşünsün. Bu işin sonunda saçlarından Süreyya yıldızına asılmak da vardır.
Evet, Hadis-i Şeriflerden öğrendiğimize göre, layık olmadığı halde görev isteyen kadar, layıkları varken görevlere başkalarını seçenler ve atayanlar da Allah Teâlâ’ya, Resulullah Sallallahu aleyhi veselleme ve ümmete ihanet etmiş birer haindirler.
Bizden uyarması…