Kimse bankalara vs kızmasın…
Merkez Bankası geçen hafta ilan ettiği son düzenlemeler ile bankaları nihayet pes ettirmişe benziyor. Düzenlemelerin ilanından sonra bankalar kendilerinden beklenen tepkiyi gösterdiler ve birer birer kredi oranları arttırmaya başladılar. Ekim 2010’dan beri neredeyse her ay zorunlu karşılıklar ile ilgili düzenleme yapan Merkez Bankası, bu düzenlemelerle bankaların faizleri arttırmasını istiyordu ancak her şeye rağmen bankalar bu isteğe direniyorlardı. Nihayet son düzenleme ile bankalar direnişi bırakarak Merkez Bankası’nın istediği doğrultuda hareket etmeye razı oldular. Bankaların faiz artırımı ekonomi haberlerinde manşetten “bankalar Merkez Bankası’nın restini gördü, faizleri artırıyorlar” şeklinde verildi.
Merkez Bankası’nın temel amacı ülkemizdeki fiyat istikrarını temin etmek ve bunu sürdürmektir. Banka bu doğrultuda kararlar alıp geçtiğimiz 3–4 ayda piyasadaki en önemli fiyat yapıcı oyuncuları olan bankaları yönlendirmeye çalışırken bankalar adeta kulaklarının üzerine yatarak mesajı anlamazlıktan geldiler ve bildiklerini okumaya devam ettiler. Bunun üzerine Devlet Bakanı ve başbakan yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası başkanı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu başkanı ve Hazine müsteşarıyla birlikte Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 49 bankanın genel müdürleriyle Ankara’da bir toplantı yaptı. Toplantının akabinde Merkez Bankası’nın düzenlemeleri ilan edildi ve bankalar nihayet resti görüp otoritenin istediği şekilde hareket etmeye başladılar. Otorite kararlılığını gösterince, isteyince oluyormuş demek ki…
Bankalar kendi açılarından haklıydılar Merkez Bankası’nın yönlendirmeleri karşısında ağırdan almakta, çünkü kendilerine açık açık “kredi oranlarınızı artırın, kredi taleplerinde daha titiz olun ve frene basın” deniyordu. Bu telkin mal satan bir esnafa “sattığın mallara zam yap, fiyatları arttır ki eskisi kadar çok mal satılmasın” demekten farksızdı. Daha az para kazanacakları bir sürece girdiler bankalar bu süreçte. Bankaların pasif bir direnişten sonra otoritenin restini görüp geri adım atmaları aslında sürpriz değil. Sonuçta “güç”, bu piyasaları düzenleme ve denetleme yetkisi olan resmi kurumlarda ve gayet iyi kazançlar elde eden bu şirketler otoritenin dediğinden çıkmak gibi bir hataya asla ve asla düşmezler. Bu resmi kurumlar, sorumluluğu altındaki kuruluşlara bir şey yaptırmak istediklerinde bunu öyle ya da böyle yaptırırlar çok rahat, bu süreçte bunu açıkça görmüş olduk. Gönül isterdi ki aynı otorite, haksız ve insafsız uygulamaları ayyuka çıkan sektörlerdeki kuruluşlara da dur desin, çeki düzen versin. Bugün, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun oluru olmadan, kağıt üzerindeki tüm şartları sağlasa da, hiç kimse bir bankanın genel müdürlüğüne ve hatta genel müdür yardımcılığına atanamaz, aynı BDDK istese hiç bir banka etik olmayan 5 kuruşu dahi müşterisinden almaya da cesaret edemezdi, Telekomünikasyon Kurumu müdahale etse iletişim şirketleri müşterilerinden tek kuruş haksız sabit ücret de alamazdı.. gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Hiç birimiz gerçek amaçları sadece ve sadece daha çok para kazanmak olan şirketlere (bankalara, petrol şirketlerine, iletişim şirketlerine…) kızmasın. Onlar daha da çok para kazanmak için her türlü yola gireceklerdir. Burada asıl kızılması gereken, meydanı bunlara bırakan, bu kuruluşlardan sorumlu resmi kurum ve kuruluşlardır. Bu resmi kurum ve kuruluşlar korumacılıklarını büyük ve güçlü olan sermayeden yana değil de bunlar karşısında savunmasız olan halktan yana kullandıkları zaman bizim birçok sorunumuz da çözülmüş olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.