Mısır ve camilerimiz!..
Mısır’daki “halk hareketi”ne Anadolu’dan büyük destek var.
İsrail taşeronu Hüsnü Mübarek’e duyulan nefretten kaynaklanıyor bu.
Filistin davasına ihaneti görev belleyen İslâm karşıtı, elitist Mübarek yönetimine, Anadolu’dan yükselen tepki bu topraklardaki ruha da işaret ediyor...
Bu topraklarda hayat var!..
Buradan, esas meseleme geliyorum...
Diyanet camiasından bir arkadaş...
Dedi ki bana...
“Mısır’daki halk hareketinin en önemli kaynağı... Belki de tek kaynağı internet medyası olmuştur...”
Evet doğru...
Facebook, Twitter şu bu...
Milyonlar oralardan ateşlendi...
İnternet medyası olmasaydı, Hüsnü Mübarek’in tahtını sallamak mümkün değildi.
Peki...
Buradan nereye geleceğiz?..
Onu da misafirimiz şu ifadelerle dile getirdi:
“Maalesef...
Bizim camia bu bakımdan çok fakir!..
Yani...
İnternet kullanımı noktasında büyük sıkıntılarımız var!..”
•
Burada müdahale ettik:
“Ne yani siz de mi devrim istiyorsunuz?..”
El cevap:
“Hayır!..
Böyle bir maksadımız yok.
Ancak, bizim camiamız mensupları da bu toplum içinde yaşıyor.
Bizim camiamız mensupları da bu sistemde para kazanıyor, para harcıyor, ev alıyor, ev satıyor, bilgi alıyor, bilgi veriyor... Ve en önemlisi de toplumu irşad gibi çok önemli bir görevi üstlenmiş bulunuyor!..”
Dolayısıyla?..
“Eğer internet medyasının gücü olmasaydı, Ergenekon operasyonlarının bu noktaya gelmesi mümkün olmazdı.
Balyoz operasyonlarının bu noktaya gelmesi mümkün olmazdı.
Dokunulmaz gibi görünen kişi ve kurumlara dokunulması mümkün olmazdı.
İnternet medyası çok büyük bir kaynak.
Hayati bir kaynak.
Bilgi akışı için çok büyük imkânlar sunuyor...”
Misafirimiz bu noktada bir oran verdi:
“Bilir misiniz ki, bizim cami görevlilerimiz içinde internet kullanan en fazla yüzde 10!”
İlginç...
Peki bu bilimsel bir rakam mı?..
“Bir tespit... Arkadaşlarımı arıyorum... Yüzde 90 ‘Ben o işlerden anlamam’ cevabıyla karşılaşıyorum...”
Doğrusu...
Ben “diyanet camiası”ndaki internet kullanımına ilişkin bir tespite sahip değilim...
Şu kadarını biliyorum ki bana o camiadan yazan çok sayıda dostum var...
Ve çoğu internetle haşır neşir.
Misafirim aynı görüşte değil:
“Siz işiniz gereği daha çok internet kullananlara muhatapsınız. Ancak ben hepsine muhatabım. Bizim hocaların çoğu, internet bağlantısına verilecek aylık 25 lirayı boşa harcanmış para olarak görüyor. Böyle bir ihtiyaç hissetmiyor.”
•
Bu görüşe hemen karşı çıktım:
“Öyle diyorsunuz ama özellikle büyük şehirlerde görev yapan diyanet personelinin, bilhassa cami görevlilerinin geçim sıkıntısı malûm... Bir de internet parası mı ödesinler?..”
Bizim misafir oralı değil...
Şöyle karşılık veriyor:
“Bu arkadaşlar içinde sigara içenler var. Bir dolu yere gereksiz masraflar yapanlar var. Evet, siz medya mensubu olarak onların özlük haklarının iyi hale gelmesi için yazıp, çizeceksiniz. Ancak bütün mesele para değil. İhtiyaç hissedip hissetmemek meselesi işin esasını oluşturuyor... Hem sonra...”
•
Hem sonra?..
“Ben kirada oturuyorum. Ellerinizden öperler üç evladım var, üçü de okuyor. Ancak yine de internete para ayırıyorum...”
“Peki ya gazeteye?..”
“Bir Yeni Akit alıyorum... Bir de internet giderim var. Bunları karşılamak için bazı kısıntılar yapıyorum.”
“Mesela?..”
“Sigara içmiyorum. Televizyonu fazla açmıyorum... Aynı anda iki ışık yakmıyorum. İnterneti kullanmam telefon masrafımı düşürüyor. Kısa mesafeleri yürüyerek kat ediyorum...”
•
“Ve” dedi bitirirken...
“Hergün en az bin kardeşimle bilgilerimi paylaşma imkânını elde ediyorum!.. Bütün camianın bu imkandan faydalandığını bir düşünsenize!..”
“Düşünemiyorum!..”