İslamcılık nereye?
TUNUS ve Mısır’da, genelde Ortadoğu coğrafyasında, üç temel faktör göze çarpıyor:
- Halk diktatörlerden bıkmıştır, artık devam etmeleri mümkün değildir.
- Ordu önemli bir faktördür. Hele de İsrail karşısında etkili bir askeri tarihe sahip olan Mısır’da ordu halk tarafından da sevilmektedir.
- Yapılacak hür seçimlerde büyük ihtimalle sandıktan İslamcılar çıkacaktır. Tunas’ta Gannuşi’nin Nahda hareketi, Mısır’da İhvan-ı Müslimin....
Peki ne olacak?.. Askeri diktatörlük kurulacağını veya seçimle gelmiş teokrasiler oluşacağını ya da kolayca demokrasiye geçileceğini söyleyen kâhinleri inandırıcı bulmuyorum.
Kısa vadede neler olacağını kestirmek mümkün değil. Ama uzun vadeli gelişmelerin yönü mutlaka demokrasi olacaktır.
Laik korkular
Seçimlerde sandıktan çıkacak olan İslami partiler teokrasiyi mi kuracak? Bakın, hayatında namaz kılmayanlar bile şimdi Mübarek’i protesto etmek için abdest alıp heyecanla Cuma namazına gitmişler... İran’da da böyle olmadı mıydı?..
Mısır’da liberal El Baradey üzerinde anlaşmış gözüküyorlar, ama İran’da uzlaştıkları ilk cumhurbaşkanı Liberal Beni Sadr değil miydi?!
Yine “takiye” mi yapıyorlar?.. Falan...
Bunlar yüzeysel benzerliklerden kestirme sonuçlara varmaktır. Dip dalgalarını dikkate almadan sırf zahiri benzerliklerle doğru analiz yapılamaz.
Eski totaliter dünya
Humeyni’nin İran devrimi de İhvan’ın Seyyid Kutup’ta simgeleşen radikal dönemi de eski “devrim” çağının ürünleriydi. Yirminci yüzyılın üççeyreğine hükmeden kavramları hatırlayın: “Devrim, ‘sosyalizm’, devletçilik” ve dışa kapalılık anlamında “antiemperyalizm.”
Marksizmden Arap sosyalizmine ve Baas’a kadar uzanan bu geniş yelpazde, İslamcılık da aynı kavramları İslam açısından savunan Mevdudi, Seyyid Kutup, Muhammed Kutup, Mustafa Sıbai gibi radikal düşünürler çıkarmıştı.
“Öncü” bir kadro totaliter devlet eliyle ‘özlenen toplum’u kuracaktı!
Çağımızın kavramları
Zamanımızın dip dalgalarına ise demokrasi, özgürlük, sivil toplum, insan hakları, piyasa ekonomisi gibi kavramlar yön veriyor.
İhvan Hareketi’ni araştıran Doç. Dr. Gökhan Bacık’la dün görüştüm, ‘değişimin işaretleri’ni anlattı: 1990’lardan sonra İhvan’da Essam el Eryan ve Abu el Mehdi gibi isimler “özgürlük ve sivil toplum” konularını işlemeye başlamıştı; artık “Kadın hakları üzerine liberal yaklaşımlar” ortaya çıkıyordu.
Abdül Munim, Ebu El Fütuh, Sayid Habib, Hayrat al Şatir ve İbrahim El Zafarani gibi isimler de böyledir.
Merhum Seyyid Kutup’a göre “sadece iki toplum” vardı, İslami ve Cahiliye!
Bugün ise Essam El Eryan bakın ne diyor:
“Allah insanları farklı yaratmıştır, o nedenle çoğulculuk eşyanın normal tabiatıdır!”
Bundan sonrası?
Bir sabah uyanılmış ki Mısır’a demokrasi gelmiş, İhvan dahil herkes “demokrat” olmuş!
Hayır, Batı’da bile demokrasi yüzyıllar içinde bugünkü düzeyine gelebildi.
Kesin olan şu: Ortadoğu’da artık laik olsun, teokratik olsun diktatörlükler devam edemez.
Tek fikirli ve kapalı toplum ideolojileri bütün renkleriyle iflas etmiştir.
Mecburi istikamet demokrasidir.
İslami düşünceler de laik düşünceler de bu yönde değişim sürecindeler...
Dileyelim de bu dost toplumlar demokrasinin uzun ince yolunda büyük kazalar yaşamasınlar.
Yarın: Tahran, 28 Mayıs 2003
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.