Bocalayan Müslümanlar
Dindar Müslümanların büyük kısmı tesettür konusunda büyük bir bocalama içindedir. Bu benim şahsi fikrim değildir. Kur'an'daki, Sünnetteki, Şeriattaki, fıkıhtaki, tesettür hükümlerini bilen her Müslüman bu bocalamayı kabul edecektir.
İki türlü tesettür vardır: (1) Şer'î tesettür (2) Şer'î olmayan, belki biraz ağır kaçacak şeytanî tesettür...
Müslüman bir hanım veya kız, daracık, vücut hatlarını gösteren, bazısının eteği yırtmaçlı elbiseler giyiyor, başına rengârenk parlak bir kumaşı sarıyor, kimisi saçlarını deve hörgücü gibi topuz yapıyor, topukları yüksek ayakkabılar, bazısı makyajlı, birtakım açıkgözler de makyaj yapıyorlar, sonra biraz siliyorlar. Böyle kadınlar, erkeklerin şehevî bakışlarını açıklardan daha fazla çekiyor. Olur mu böyle tesettür?..
İslamî tesettürün ölçüleri vardır.
Birincisi: Erkeklerin şehevî nazarlarından saklanıp gizlenecek.
İkincisi: Elbiseler vücut hatlarını belli etmeyecek, bol olacak.
Üçüncüsü: Renkler cırtlak ve parlak olmayacak. Sade, pastel renkler...
İslam kadın ve kızlarının yabancı erkeklerle ihtilat etmemeleri, onların arasına karışıp onlarla laubali şekilde görüşmemeleri gerekir.
Tesettürlü üniversiteli kız, kantinde beş altı arkadaşıyla oturmuş, çay içiyorlar, bir laubalilik, bir serbestlik ki sormayın. Kahkahalar, gülüşmeler, mimikler, el kol hareketleri, böyle şeyler tesettürlü bir öğrenciye kesinlikle yakışmaz.
Tesettürlü bir İslam hanımı sokakta, çarşıda, pazarda, toplu taşıma vasıtasında, şurada burada bırakın çıngıraklı kahkahalar atmayı, dişlerini gösterecek şekilde gülmez bile. İslam ahlâkında bir kadının namahrem erkekler arasında gülmesi çok ayıptır, kötü şeylere dalalet eder.
Tesettürlü İslam hanımı veya kızı, iffetin, ciddiyetin, vakarın, ismetin mücessem heykelidir.
Her şeyde olduğu gibi tesettür konusunda da din ile ticareti, mukaddesat ile rantı birbirine karıştırdık. Aklı fikri para kazanmak olan birtakım sözde modacılar, tesettür yoluyla büyük servetlere sahip oldular ama tesettürün de canına okudular, cılkını çıkarttılar.
Bir tesettür defilesi... Kulakları sağır eden çılgın ve cehennemî bir müzik... Podyuma genç mankenler, sözde tesettür kıyafetleriyle çıkıyorlar, maşaallah hepsi boylu poslu, endamlı, çekici hanımlar. Özel bir yürüyüşleri var, hızlı hızlı, tak tak, yeri titretircesine çalımlı bir şekilde yürüyorlar. Bütün kıyafetler Avrupaî... Tayyör, pardösü, tunik, pantolon... Başlarında birer örtü... Bu defilenin ismi de İslamî tesettür defilesi. Yahu kimi kandırıyorsunuz siz? Bu kıyafetlerin içinde bir tek İslamî, yerli, millî kıyafet yok.
Merzifon, Gümüşhane ve civardaki bazı şehirlerde Müslüman hanımların büründüğü ihramlar vardır. Niçin tesettür ticareti yapanlarımız ihramı gündeme getirmiyorlar?
Şu 73 milyonluk Türkiye'nin uleması, fukahası, meşayihi, âkil Müslümanları, muhteremleri, hazretleri tesettür konusunu gündeme getirseler, ümmeti uyarsalar ne iyi olur?
Resulullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, sahih bir hadis-i şerifinde "Saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar cennetin kokusunu alamayacaklardır" buyurmuşlardır. Bari bu konuda kadınlar ve kızlar uyarılsın.
Çok yazık... Müslümanlar başıboş kaldılar... Karanlık gecede fırtınaya yakalanmış, yağmura tutulmuş, kurtların hücumuna uğramış çobansız bir koyun sürüsü gibi... Müslümanların başında bir İmamü'l-müslimin, bir Emirü'l-müminin olmazsa olacağı budur.
Yaz aylarında Sultanahmet Meydanında başı örtülü, kolu açık kızlar görüyorum. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...
Yine sakallı genç bir erkekle, başörtülü kız el ele tutuşmuşlar, herkesin arasında laubali şekilde yürüyorlar. Böyle bir şey Sultan Abdülhamid zamanında görülseydi, çift birbiriyle nikâhlı olsa bile, erkek tutuklanır, kız da ağır şekilde azarlanırdı.
Allah sonumuzu hayreylesin!
*(İkinci yazı)
HİKMETSİZ CUMHURİYET ve DEMOKRASİ OLMAZ
Bazıları durumu toz pembe gösteriyorlar ama Türkiye'de büyük krizler, bozukluklar vardır. Vaktiyle CHP başbakanlarından Dr. Refik Saydam "Bu memlekette A'dan Z'ye kadar her şey bozuktur" demişti. Bu bozukluklar azaldı mı, yoksa artarak mı devam ediyor, bu husus tartışılabilir ama ülkemizde bozukluk, kopukluk, kokuşma, her çeşit kriz olduğu gerçeği tartışılamaz.
Bizdeki bozuklukların ana sebebi nedir acaba? Bendenize sorarsanız hikmetsizliktir. Hikmetin uyduruk Türkçede karşılığı, bilgeliktir. Hikmet sahibi kimselere, hakim bilge denir.
Yusuf Kamil Paşa'nın söylediği şu beyit devlet ve ülke idaresinde hikmetin ne kadar önemli olduğunu ifade ediyor:
"Hükümet hikmet ile müşterektir,
Vezir olan hakim olmak gerektir."
Devlet ve ülke idaresiyle ilgili ne kadar fazilet/erdem varsa bunların hepsi hikmetin içindedir.
Hikmet adaleti, doğruluğu, dürüstlüğü, insafı, güvenliği, disipline zarar vermemek şartıyla halka şefkat göstermeyi tavsiye eder.
Bir ülkenin idarecileri hikmet sahibi olursa, asla yalan söylemezler, iftira etmezler, halkı aldatmazlar.
Hikmet sadece idareciler için gerekli değildir. İdareye, sisteme, düzene, rejime muhalif olanların da bilge olması gerekir.
İktidar hikmetli, muhalefet hikmetli... Böyle bir ülkede derin ve vahim krizler olmaz.
Hikmetli bir muhalefet hiçbir zaman yıkıcı hareket etmez.
Hikmet sahibi bir iktidar ülkeyi nasıl idare eder?
1. Kendisini ülkenin ve halkın efendisi olarak değil, hizmetkârı olarak görür.
2. İktidarın imkân ve fırsatlarından yararlanarak zengin olmayı düşünmez.
3. Büyük veya küçük hiçbir işin mevkiin, makamın başına ehliyetsiz kimseleri geçirmez. Emanetleri ehil elemanlara verir.
4. Faaliyet ve hizmetlerin şeffaf olmasını sağlar.
5. Büyük bir yanlışlık yaptığı vakit iktidardan çekilir.
Demokrasi, cumhuriyet deyip duruyoruz. Hikmet olmadan demokrasi de, cumhuriyet de dejenere olmaya mahkûmdur.
Son yüz yıllık tarihimize bakalım: İkinci Meşrutiyet ve 31 Mart darbeleri... Jön Türklerin devleti batırmaları... Milli mücadeleden sonra Milli kimliğe ve kültüre ihanet edilmesi... Tek parti diktatörlüğü... Akla ve mantığa aykırı yenilikler... 1946 seçimlerinde hile yapılarak milli iradenin ayaklar altına alınması... 1950-60 arasında Celal Bayar'ın kraldan daha kralcı, Atatürk'ten daha Atatürkçü fanatizmi ile statükoculuk yapması... 27 Mayıs 1960 darbesi... Bir yığın zulüm, rezalet, kepazelik, soytarılık... 12 Mart 1971 darbesi... 12 Eylül 1980 darbesi... Beyinsizce zulümler, halkın temel haklarının ve hürriyetlerinin zorbaca çiğnenmesi... 28 Şubat post-modern darbesi... Ergenekonlar... Yeni darbe planları... Güneydoğu'da bir köy halkına insan pisliği yedirilmesi... Yargısız infazlar... PKK terörünün gölgesinde, tozu dumanı içinde 100 milyarlarca dolarlık uyuşturucu kaçakçılığı... Diz boyu hıyanet, rezalet, kepazelik, cellâtlık, gaddarlık...
Türkiye'de kriz mriz yok, her şey yolundadır, pembe ufuklara dörtnala koşuyoruz diyenlere soruyorum: Her sene dünya çapında temizlik ve şeffaflık anketleri yapılıyor, Türkiye şu ana kadar hep 5'in altında not almıştır. Yani sınıfta kalmıştır. Buna ne buyurursunuz?
Türkiye'deki bütün bozuklukların sebebi hikmetsizlik; hikmetsizliğin ana sebebi İslam'a cephe alınmış olmasıdır.
Türkiye bir İslam ülkesidir. Orada İslam'ı yıkmaya çalışırsanız, ülkeyi, devleti, halkı yıkmış olursunuz.
İslam doğru anlaşıldığı, doğru yorumlandığı, doğru uygulandığı takdirde devlete, ülkeye ve halka adalet, güvenlik, medeniyet sağlar.
Medeniyet sağlar dedim, şu anda dünya üzerinde 10'dan fazla medeniyet türü vardır. İslam'ın sağlayacağı medeniyet kendi medeniyetidir. Batı medeniyeti dünyanın ve insanın yapısına, fıtratına, boyutlarına uygun bir medeniyet değildir.
Medeniyet denilince Batı medeniyetini anlayanlar ve İslam medeniyetini istemeyenler farkında olmadan bir intihar hareketi içindedirler.
Türkiye, nasıl hikmetli bir ülke olacak? Hem iktidar, hem muhalefet nasıl hikmetli olacak? İdare edenler ve idare edilenler nasıl hikmetli olacak? Hikmetli bir eğitim sistemi nasıl kurulacak?
En hayati soru: Türkiye Müslümanları nasıl hikmetli Müslümanlar olacak?