Böyle bir tarih düşmanlığının tarifi var mıdır?
Bilinir ki İstanbul dünyanın göz bebeğidir. İstanbul’dan söz etmeyen ne tarih ne de tarihçi vardır.
İnsanlık tarihiyle aynı yaşta olan İstanbul, bütün milletlerin ve devletlerin özlem duyduğu bir şehirdir.
İstanbul’un tarihi boyunca ev sahipliği yapmadığı savaş kalmamıştır. Haliyle bu şehrin dostları da düşmanları da çoktur.
Efendiler Efendisi (s.a.v.)’nin hadisi şerifi mucibince, İstanbul bir İslâm beldesi olacaktır ve uzun savaşlardan sonra Fatih Sultan Mehmet’in fethiyle İslâm beldesi olur.
29 Mayıs 1453 yılından itibaren artık İstanbul’un düşmanları aynı safta buluşur, hem İstanbul hem de İslâm düşmanı olurlar.
Yani İstanbul yeniden Bizans olmalıdır, halk da Bizanslaşmalıdır. Fetihten sonraki bu tür gayretler hep boşa çıkmışsa da İstanbul Bizans ruhundan yani iç ve dış düşmanlarından ayıklanamamıştır.
•
Dış güçlerle yıkılmayan İstanbul, iç güçler tarafından önce İmparatorluğun çökertilmesi, sonra halkın aç ve sefil bırakılması, şehrin İttihat ve Terakkiciler tarafından yağmalanması ve tabii yazılı ve sözlü tarihin tahrip edilmesi, yakılması ve yok edilmesiyle, Osmanlı ruhu ve o ruhu besleyen dini İslâm, çift düşmanların takibindedir.
Şimdi bu söylediklerimize bir örnek olsun diye halen aynı kin ve öfkelerini sürdüren CHP ve benzeri zihniyetlerin yaptıklarına dair bir anekdot aktaralım.
Önceki gün Türk Edebiyatı Vakfı’nda Ahmet Kabaklı hocanın anılma programına katıldıktan sonra tarihçi Dursun Gürlek ile vakıf binasından çıkıp Sirkeci’ye doğru yürüdük.
Dursun hoca vakıf binasından çıkar çıkmaz, kapının üzerindeki bir kitabeye dikkatimizi çekti.
II. Mahmut zamanında Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi olarak yapılan bu binanın kitabesinde okulun adı yazıyormuş.
•
Tek Parti döneminde İsmet’in adamları burayı okul yapmışlar. Daha sırası bile olmayan, öğretmeni bulunmayan ama müdürü olan okuldaki müdür kişi, iki hamala bir merdiven getirtmiş, eline de çekiç ile murcu alarak çıkmış merdivenin başına ve başlamış kitabeyi kazımaya.
Gelen giden insanlar şaşkınlıkla izliyorlarmış olup bitenleri. Allah rahmet eylesin, tam o sırada İbrahim Hakkı Konyalı ile Muallim Cevdet de oradan geçiyormuş.
İbrahim Hakkı Konyalı kitabeyi kazıyan müdürü görünce çekmiş altından merdiveni, düşürmüş yere ve kitabenin kazınmasına engel olmuş. Yarım da olsa bir ihaneti önlemiş.
Eğer yolunuz Türk Edebiyatı Vakfı’nın önünden geçerse, mutlaka kitabenin olduğu yere bakın. Kitabenin yarısının kazındığını, yarısının da durduğunu göreceksiniz.
Bunlar ne ki, daha neleri var malum zihniyetin. Sarığa benziyor diye on binlerce mezar taşını kırmadılar mı, camileri ahır yapmadılar mı, Fatih Camii’ni bombalamaya kalkmadılar mı?
Allah böylesi CHP’lilere ve onların izinden gidenlere başlarını kaşıyacak tırnak vermesin. Yoksa memleketin de milletin de hali nice olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.