Cehalet, inadın çocuğudur
Selçuk Bey / Almanya;
“Ben Almanya’dan Selçuk” diye başlayan mektubun sahibi, “Ben sizin gibilerin önemsemediği cahil Müslümanlardanım..” diye başladığı mektubunu hakaretlerle doldurmuş…
özellikle bazı siyasi yazılarıma köpürüyor. Açıkçası, kendi “varlık sebebi” saydığı partisine, kendisi gibi eleştirisiz ve kayıtsız-şartsız destek vermediğim için kızıyor.
Yine de, hakaretlerinden ziyade, “Ben sizin gibilerin önemsemediği cahil Müslümanlardanım..” demesine üzüldüm.
çünkü “İslâm”la “cehil”, tıpkı “iman” ve “inkar” gibi, asla bir arada bulunmaları mümkün olmayan kavramlardır.
İslâm'ın kendisi zaten derin bir ilimdir…
Kaldı ki; İslâmiyet'i vaaz eden Yaratıcı’nın bir adı da “âlim”dir…
Onun en sevgilisi âlişan Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm, kendisini “ilmin şehri”, Hz. âli Efendimiz’i de “İlmin kapısı” olarak tanımlamış, ayrıca “çin’de bile olsa” ilimle buluşma gereğini emretmiştir:
“İlim çin’de bile olsa, gidiniz alınız” buyurmuştur…
Bütün bu karinelere rağmen, “Ben cahil Müslümanlardan biriyim..” diyerek, kendine İslâm'ın ve Müslümanların amansız düşmanı Ebu Cehil’in “cehil” sıfatını lâyık görmek, şuurlu Müslüman'a yakışmaz.
Hele de bu sıfatla övünüp “âlim Müslüman”larla “entel Müslüman” denilerek dalga geçmeye kalkışmak, eskilerimizin “cehl-i mürekkep” dediği katmerli cehaletle ancak izah edilebilir.
Şunu herkes bilsin ki; Müslüman yalnızca Müslüman’dır…
“Solcu Müslüman”, “Sağcı Müslüman”, “İslâmcı Müslüman” olmayacağı gibi, “Türk İslâmı”, “Arap İslâmı” da olmaz!
Ayrıntıdaki bazı meşru yorum farklarıyla birlikte bir tane İslâm vardır, o da âlişan Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm’ın vahye dayalı hayatı ile çerçevelenmiş İslâm'dır. Bunun dışında bir “İslâm” aramak, “sapmalar”la buluşmayı göze almak anlamına gelir.
Müslüman'ın “sapma”larla işi yoktur.
“Bilmemek” de mazeret değildir.
çünkü Allah, “Bilenle bilmeyenin bir olamayacağı” gerçeğinin altını çize çize, kullarını okuyup öğrenmeye teşvik ediyor…
Kur’an ilme çağırıyor…
Peygamber, âlimin mürekkebini şehidin kanıyla tartıyor…
Bu durumda Müslüman ilimden kaçamaz…
İlmin getirilerinden kaçamaz…
âlimi küçümseyemez…
En azından cehaletle övünemez…
Yani, “Ben sizin gibilerin önemsemediği cahil Müslümanlardanım..” diye yazan okuyucum, pek çok yönden yanılgı içinde…
Bir kere ben insanları önemsemek için kariyerlerine değil, insanlıklarına bakarım.
Açıkçası benim dünyamda her türlü insana yer vardır…
Cahillerle, cehaletini fazilet sayanlar hariç…
“Okuyamadım” anlamında “cahilim” deniyorsa, her okuyanın âlim olmadığını hatırlatmak isterim.
Pek çok üniversite bitirmiş cahillerle, okuyamamış âlimler tanıdım.
önemli olan “ilmî merak” içinde kendini yetiştirmeye çalışmaktır.
Kendini bilmemeye mahkûm etmemek, öğrenmeye karşı direnmemektir.
Unutmayalım ki; pek çok olumsuz şey gibi, “cehalet” de inadın çocuğudur.
•
Oğuz Berk;
“Ethem Beyle ilgili yazınızdan dolayı teşekkür ederiz. Web sitemizde sizin de bu konuda daha önce beyan ettiğiniz görüşlerinizin yer aldığı bir imza kampanyası başlatılmış olup, kampanya ile "Ethem Beye iade-i itibar ve mezarının getilmesi" dilekçesi TBMM'ye sunulacaktır. Şu an da 5000 imzaya ulaşmıştır, konuyla ilgili hassasiyetinizden ve samimiyetinizden dolayı teşekkür ederiz.
İmza kampanyasının başarıya ulaşması, sizlerin konuyu köşe yazılarınıza taşımanız ile mümkün olacaktır, kampanyaya destek verirseniz, bizleri onurlandırmış olursunuz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.