İslâm dünyasında yeni bahar özlemi
Ortadoğu’da olup bitenlerin bize öğrettiği gerçek şu ki, İslâm âlemine yeni bir bahar lâzım...
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “reform” isteği de bu paralelde zaten...
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngilizler Ortadoğu’yu öyle paramparça hale getirdiler ki, bilerek ve isteyerek bölgeyi “çıbanbaşı”na döndürdüler...
O gün bugündür aynı milletin ayrı devletleri kendi içine gömülmüş, bu da İsrail’in işine yaramıştır.
İsrail’in en büyük gücü Amerika değil, Arapların şu paramparça halidir.
Derlenip toparlanmaları ise İsrail’in sonu olacaktır. Bunu kendileri de biliyorlar. Bildikleri içindir ki statükonun muhafazası için ellerinden geleni yapıyor, Hüsnü Mübarek rejimi başta olmak üzere, Arap diktatörlere dört elle sarılıyorlar.
Ve Türkiye’den çok korkuyorlar. Doğal, çünkü o dağınıklığı derleyip toparlama potansiyeline sahip tek ülke Türkiye’dir.
Zaten sadece Arapların değil, tüm İslâm dünyasının sahipsizliği Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla başladı...
Osmanlı Devleti dağıldı dağılalı İslâm dünyası sahipsiz!
Sahipsiz olduğu için de gelen vuruyor, giden vuruyor!
Dünyanın hangi bölgesinde yaşarlarsa yaşasınlar, Müslümanlar hem yoksuldur, hem geri kalmış, hem de sahipsiz...
Ya dıştan sömürülüyorlar, ya içten...
Hüsnü Mübarek’in başta İsviçre olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerindeki bankalara yetmiş milyar dolar kaçırdığı iddiası bile soygunun boyutları hakkında bir fikir veriyor.
Halk sadece sömürülmüyor, ayrıca başlarındaki diktatörler tarafından dövülüyor, aşağılanıyor, horlanıyor...
Eskiden böyle değildi. Osmanlı halifeleri, İslâm dünyasına sahip çıkıyordu. Hattâ en karmaşık dönemin padişahı Sultan II. Abdülhamid bile İslâm dünyasını ihmal etmiyordu...
Sultan II. Abdulhamid çoktan bir kenara ittiğimiz “Halife” sıfatının yanı sıra ecdadından miras aldığı itibarı da kullanarak, bütün Müslüman devletler ve topluluklarla iletişim kurmuştu.
Vaktiyle Sultan II. Selim’in yaptığı gibi, Hindistan Müslümanlarıyla bile irtibata geçmişti.
Sultan II. Abdülhamid bir yandan ülkesindeki fitneyi bastırırken, diğer yandan Orta Asya Müslümanları, Çin Müslümanları, Rusya Müslümanları, Filipinler, Malezya, Endonezya ve Singapur Müslümanları ile temasa geçmiş, önemli destekler vermişti... Bu gerçeği Osmanlı arşiv belgelerinden öğreniyoruz.
Endonezya’nın Açe bölgesindeki bazı kasaba ve köylerde hutbenin hâlâ Sultan II. Abdülhamid adına okunmasına ve hâlâ Osmanlı bayrağı kullanılmasına şaşmamak lâzım.
Kısaca söylemek gerekirse, “hasta” döneminde bile Osmanlı ceddimiz, İslam dünyasının itilip kakılmasını engelliyor, Avrupa hâlâ Osmanlı’nın gölgesinden korkuyordu!
Bu korku yüzünden yüzyıllar boyu Afrika’yı ve Uzakdoğu Müslümanlarını sömüremediler. Avrupalı sömürgecilerin Afrika ve Uzakdoğu’ya her saldırısı Osmanlı Devleti’nin sert müdahalesine toslayıp tuzla buz oldu. Bu yüzden de Osmanlı’ya düşman kesildiler: Osmanlı’yı parçalamak için elbirliği yaptılar.
Neticede Osmanlı Devleti dağıldı... O gün bugündür hiçbir devlet onun yerini alamadı. Bu yüzden Osmanlı’dan kalma boşluk aynen duruyor...
Görev yeni sahibini bekliyor... Buna en güçlü aday da Türkiye’dir... Hem tarihi birikimi buna müsaittir, hem de hâlihazır durumu ve konumu...
Müslüman milletler büyük ölçüde hazır. En yakın “model” olarak şimdiden Türkiye’yi görüyorlar. Bu çerçevede vizeler arka arkaya kalkıyor ve Türkiye etrafında giderek güçlenen bir “ittifak” hâsıl oluyor.
Artık sıra, başlarındaki ceberut diktatörlerden kurtulmaya geldi. Bu istikrarlı gidiş devam ettiği takdirde önümüzdeki on yıl içinde Türkiye yeniden “önder ülke” olarak öne çıkabilir ve hayallerimizi bile zorlayan gelişmeler yaşanabilir.
Zaten bu Türkiye’nin tarihten gelen yükümlülüğüdür!
Tarih bize böyle bir sorumluluk yüklüyor: Sâhibiyet ve sorumluluk duygusu içinde eski etki alanlarımıza ve medeniyet ufkumuza yeniden açılmamızı zorunlu kılıyor.
İşte o zaman, İsrail askerleri Filistinli kardeşlerimizi sahipsiz bulup katledemeyecek. İşte o zaman ne Amerikan oyunları girebilecek Ortadoğu’ya, ne Batı emelleri, ne de Moskof cinliği...
Geçmişte bizi biz yapan değerlere yeniden sarılıp adeta yeniden dirileceğiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.