Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Adlarımız

Adlarımız

Şair dostum Aydil Erol, ADLARIMIZ isimli önemli eserinin 4. baskısını da masamın üzerine koydu.
Kitabın birinci baskısı, 1989 yılında yapılmıştı ve üç binden fazla isimle ortaya çıkmıştı.
İkinci baskısı 1991 yılında beş bin isimle boy göstermişti. 1996 tarihli üçüncü baskısında yedi bin beş yüz adımız vardı. 2010 tarihli dördüncü baskısı, bütün Türk dünyasında kullanılanlar on yedi bin beş yüz otuz dokuz adımızla gülümsüyor. Biz, Türk milleti olarak 950 yılında Müslüman olduk. Tabii olarak, Müslümanlıkla birlikte, Arapça asıllı isimleri de aldık. Ama Müslümanlıkla şereflendikten sonra, eski isimlerimizi de kullanmaya devam ettik. Bu bakımdan ADLARIMIZ kitabında, hem Türkçe asıllı isimlerimiz, hem de Arapça, Farsça, İbranice, Moğolca, Yunanca, Süryanice, İngilizce, İtalyanca dillerinden doğan adlarımız var. 17.539 ismin sadece 9.314’ü Türkçedir.
Mesela: Ceren, Cebe, Giray Moğolca’dan, Cebrail, Danyal, Eyüp, Hâbîl, Kâbil, Hârun, Havva... İbranice’den, Efendi, Efes, Eflâtun, Hülya, fındık... Yunanca’dan, fora, Fulya, gönder, pırlanta... İtalyanca’dan, eylül ise Süryanice’den dilimize girdi.
Biz, yeryüzünde büyük devletler, büyük imparatorluklar kuran bir milletiz. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim: Kurduğumuz devletlerin sayısı 117’dir ve o devletlerin en uzun ömürlüsü, en muhteşemi Osmanlı İmparatorluğudur. Cumhuriyetimizi kuranlar ve yaşatanlar, Osmanlı’nın son paşaları, son münevverleridirler. O bakımdan, bizim dilimiz imparatorluk dilidir. Nihat Sami Banarlı‘nın ifadesiyle: “Her milletin dili, imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz” Ârif Nihat Asya üstadım, bir şiirinde diyor ki:
“Ben ki; ateşle konuşurdum
Selle konuşurdum
Tuna’yla, İtil’le, Nil’le
konuşurdum
Sangaryos’u Sakarya yapan
İkonyum’u Konya yapan dille
konuşurdum”
Şimdi Türkiye’mizde Sakarya’yı yeniden Sangaryos, Konya’yı yeniden İkonyum, Anadolu’yu yeniden Anatolia... haline getirmek isteyenler var. Vay o gafillere!
Büyük şehirlerimizde işyerlerimizin ve mağazalarımızın kapılarında, İngilizce, Fransızca, Lâtince... kelimeler her gün biraz daha çoğalıyor. Türkiye’de çıkan yüz dergiden yetmişinin ismi Türkçe değil. Artık, at yarışlarında koşan atlarımızın isimleri bile İngilizce, Fransızca, İtalyanca! Neden? Niçin acaba? Türkiye bir sömürge devleti midir? Bu köksüzlüğün, bu aşağılık ruhunun önüne geçmek için.
Devletimiz, Fransa’da olduğu gibi bir kanun çıkarmalı ve o kanunun birinci maddesi mutlaka şöyle olmalı: “Türkiye’de yabancı isimlerle işyeri açılamaz, dergi, gazete çıkarılamaz.”
Aydil Erol, çok zor, çok önemli, çok faydalı bir iş başarmış.
Daha önceleri Murat Uraz‘ın küçük bir çalışması olmuştu. Sonra 1997 yılında, Erk Yurtsever 2.700 Türkçe ismi: TÜRKÇE ADLAR DERLEMESİ başlığıyla bir araya getirmişti. Şimdi Aydil Erol, 17.539 adımızla karşımıza çıkıyor.
Çocuklarına güzel isimler koymak isteyen analarımız, babalarımız, iş yerlerimizi Türkçe isimlerle süslemek isteyen iş adamlarımız ve yeni sokaklarımıza, caddelerimize, meydanlarımıza Türkçe levhalar asmak isteyen idarecilerimiz, Aydil Erol’un o güzelim ADLARIMIZ kitabına bakmalıdırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi