Yazdıkları yüzünden mi tutuklandılar?
Anlata anlata dilimizde tüy bitti. Fikri-düşüncesi yüzünden mahkeme kapılarında sürünen gazetecilerin haklarını en fazla savunan yayın organıyız. İhtiyacımız olduğu günlerde yanımızda kimse olmamasına rağmen, haksızlığa uğrayan her gazeteciye sahip çıktık. Eğer gazetecilik yapıyor olsaydı, emin olun yürekten söylüyorum, Soner Yalçın için de emniyetin önünde, cezaevinin önünde sabahlardık. Damdan düşenin halinden anlayabilecek durumdayız çok şükür. Abdurrahman Dilipak’ın, Güven Erkaya’ya hakkını helal etmediği için, Vakit Gazetesi’nin iki generalin cehaletini ortaya koyduğu için başına gelenleri anlatmaya gerek bile yok aslında. Hatırlayalım; iki generalimize eksik bildikleri bazı konularda bilgi desteği sunmuştu Vakit. Kamu hizmeti yani.. Aytaç Yalman, “Kuzey Irak dağlarında Mussogorski’yi damarlarımda hissederim” demişti.. Asım Yenihaber de, o damarlarında hissettiği Rus bestecinin, Kars’ın işgali için marş besteleyen aşırı milliyetçi bir Rus olduğunu hatırlattı Paşa’ya.. Çetin Doğan ise “Mehmetçiğin kanını Yemen’de niçin akıttık? Hâlâ soruyoruz” şeklinde bir tahlilde bulunmuştu.. Vakit de, tahlilin doğruluğunu sorguladı. Kim olsa aynı şeyi yapardı.. Dolayısıyla bu şekilde yapılan bilgilendirmeden dolayı (TSK’da 300 general bile olmadığı halde), 312 General tarafından (!) dava açıldı. Daha geçen hafta gazetenizin sorumlu müdürü, yazdığımız haberler nedeniyle 7 ayrı davadan hakim karşısına çıktı.. Bakın ısrarla neyi vurguladığımı fark ediyor musunuz? Yazdığımız haberler ya da yaptığımız analizler nedeniyle çıkıyoruz biz hakim karşısına. Fikrimizden, düşüncemizden dolayı yani. Açıklanması yürek isteyen meseleleri açıkladığımız için yani. Çeteci olduğumuz, bir örgüte üye olduğumuz için falan değil..
•
Hakkını savunduğumuz gazetecilerin durumu da böyle.. Yaşananların bir çifte standart olduğunu düşünmüyorum mesela ben. Yani Başbakan gibi düşünmüyorum. Soruyor ya Erdoğan; “Oda Tv için bugün yazan-çizenler, sahip çıkanlar, aynı cesareti Metiner ve Miroğlu için neden göstermediler?”… Mesele öyle değil.. Açık söylüyorum asla ve asla demem ki; “bugün Soner için ortalığı ayağa kaldıranlar, daha evvel 312 General Davası’nda neredeydi?”.. Çünkü benim için iki mesele birbirinden çok farklı iki mesele.. Yani Soner için açıklama yayınlayan TGC’nin, benim için yayınlamaması beni üzmüyor, aksine mutlu ediyor. Hem Soner için hem de benim için basın hürriyeti savaşı verseydi bir meslek örgütü, bunu kabul etmezdim. Aynı kefeye konmak istemezdim. Çünkü Soner Yalçın, yazdığı haberler ya da yazılar nedeniyle tutuklanmadı.. Hürriyet Gazetesi’ndeki yazıları ortada. Hangisi hakkında soru sorulmuş emniyette ya da savcılıkta Soner Yalçın’a? Oysa bu adını saydığımız yazarların başına ne geldiyse fikirlerinden dolayı geldi. Metiner’in, bir Kürt olarak PKK aleyhine yazı yazıyor olması soktu başını derde. Abdurrahman Dilipak’ın evine haciz memurları düşünceleri yüzünden geldi. Vakit Gazetesi, gerçekleri anlattığı için yok bugün. Nokta dergisi basılıp Alper Görmüş yargılanırken, bugün ODA TV yaygarası yapanlar “oh” çekiyordu.. Ne yaptı Nokta? Gazetecilik yaptı beyler.. Oda Tv ile aynı cümlede adının bile anılması ne büyük ayıp..
•
Bir de; “Soner kanal kuruyordu, sesini kısmak için tutukladılar” diyenlere bir çift sözüm var. Bilgi toplamakla meşgulüm. O yüzden açık açık yazmayacağım. Ama şu kadarını söyleyeyim ki, Soner zaten medyada kudretli bir konumdaydı. Daha evvel, Genel Yayın yönetmenini bile tayin ettiği bir televizyon vardı zaten elinin altında. Bugün Ergenekon’un en azılı savunuculuğunu yapıyor o kanal. Dosyamı tamamlayayım, onu da, bağlı bulunduğu vakfı da yazacağım. Hiç merak etmeyin. Kalın sağlıcakla...