Herkes Bir Beklentide
Evet, herkes bir beklentide…
Ortalık ısınmaya başladı.
İktidar ve muhalefet sahaya inmeye başladı.
Evet, ne kaldı seçimlere şunun şurasında…
Evet, herkesin bir beklentisi var demiştik.
Mesela iktidarın ve muhalefetin beklentisi açık. Ama bir de PKK nın, cuntanın, Ergenekonun, mafyanın, çetelerin, derin devletin ve bunlarla işbirliği halinde çalışan iç ve dış destekçilerinin beklentileri…
Her şey göründüğü gibi arı duru değil, net değil malesef.
Bizim de beklentilerimiz var elbette. Biz sıradan Müslümanların beklenrileri öyle büyük de değiller. Bizimkiler küçük beklentiler, mütevazi istekler.
İstek de değil, hak aslında.
Ne istiyoruz?
Zaten hakkımız olan şeyleri. Mesela insan hakları ve hürriyetleri olarak altına imza attığımız hakları. Din ve vicdan hürriyetini. Dinsizlik olarak uygulanan çağdışı laiklik uygulamasının kalkmasını. Dinimizi rahatça öğrenecek, yaşayacak ve yaşatacak imkan ve ortamın sağlanmasını. Bu yüzden kınanmaların, aşağılanmaların, fişlenmelerin, tehdit edilmelerin bitmesini…
Hukukun üstünlüğünü, adalet ve eşitliğin teminini, sosyal refahın adil paylaşımını istiyoruz.
Bunlar zaten hakkımız. Ama bunlarla avunmaya bizi razı edecek zamanlardan geliyoruz biz. Hatta bu kara zamanların hala sürdüğünü görüyoruz biz.
İşte bu yüzden biz sıradan Müslümanlar partilerden bir İslam devleti, vahyin buyruğunda sosyal bir yapılanma talep etmiyoruz. Bunu yapamayacaklarını biliyoruz. Konjöktürün buna izin vermediğini bildiğimiz için bunu istemiyoruz. Fakat herkese layık görülen hukukun bizden esirgenmesini de istemiyoruz. İnancımızdan ve hayat tarzımızdan ötürü aşağılanmayı da istemiyoruz. İşte bunu yapabilir oldukları için onlardan bunu istiyoruz.
Partiler bunu bilerek gelsinler bize. Bunu vaat ederek gelsinler. Bunun şartlarını ve imkanlarını ortaya koyan taslaklarla gelsinler.
Bizden söylemesi, bizi aldatan bizden değildir. Bu kadarcık hakkımız olan taleplerde de bizi aldatacaklarsa, cehenneme kadar yolları var.
Hiç şüphe yok, eninde sonunda oraya da girecekler.
Öyleyse asıl mesele, siyasetçilerin nasıl bir ateşten gömlek giydiklerinin farkına varmalarıdır. Kararlarını buna göre vermeleridir
Evet, yeni seçilecek olanlar, yapıp ettikleriyle işlerini ya Cennetin Kevserlerine ulaşma vesilesine dönüştürecekler, ya da Cehenneme daha fazla odun taşıyacaklardır.
Artık hangisini isterlerse kendilerine kalmıştır.
Bunu biraz açalım isterseniz.
Kendisine içinde yaşayanlarıyla beraber koca bir ülke veya şehir, belde, mahalle, köy teslim edilen idareciler, yüklendikleri sorumlulukların pek büyük, aldığı görevlerin gerçekten zorlu olduğunu düşünerek idaresi altındaki canlı cansız her varlığa karşı hak ve hukuku üstün tutarak adaletli, itidalli ve dengeli davranmaya gayret etmelidirler. Sorumlu oldukları yerde hiç kimsenin bir başkasına zulmetmesine, bir başkasının hakkını yemesine asla izin vermemelidirler.
Makamlar ve görevler önemli emanetlerdir. Allah Teâlâ emaneti verdiği herkesi sorumlu tutacaktır.
Bu sorumluluktan korkmak gerekir.
Bunu biraz açalım mı?
Ama gelecek yazıda.