Faruk Çakır

Faruk Çakır

Yeni Asya’lı yıllar

Yeni Asya’lı yıllar

Nasip oldu ve gazetemiz Yeni Asya’nın 42. yayın yılını da hep birlikte idrak ediyoruz. 21 Şubat 1970’de ilk sayısı yayınlanan gazetemiz, pek çok sıkıntıyı geride bırakarak bu günlere ulaştı. Bu çetin yolculuğun, en başta Allah’ın yardımı ve okuyucularımızın ihlâslı duâları sayesinde mümkün olabildiği kanaatindeyiz.
Yeni Asya’nın bu yolculuğunda 1976 yılı itibarıyla okuyucu, 1984 sonlarından itibaren de değişik birimlerinde çalışarak bulunmak nasip oldu. En zor anlarda okuyucularımızın samimî ve ihlâslı duâlarını yanımızda gördük ve o sayede sıkıntıları aşmak mümkün oldu.
Elbette her gazetenin kendine has okuyucu kitlesi vardır ve o gazeteler için de okuyucuları vazgeçilmezdir. Ancak Yeni Asya okuyucusu biraz daha farklıdır. Çünkü onlar, okudukları gazeteyi kendi gazeteleri gibi bilir. Ona gelebilecek bir sıkıntıyı kendi sıkıntısı gibi görür ve o sıkıntının aşılması için duâ eder.
Peki, Yeni Asya’yı farklı kılan nedir? Yeni Asya, “iman kurtarma dâvâsı”nda nefer olmak isteyen bir yayın organıdır. Aynı zamanda “Risâle-i Nur’un medyadaki dili” olma iddiasıyla yola çıkan gazetemiz, geride bıraktığı yıllarda hep bunu yapmaya çalıştı. Bu maksada ne ölçüde ulaşabildiği ise, okuyucularının takdirindedir.
Medyadaki bozulma göz önüne alınırsa, ‘hakikatin gür sesi’ olma idealiyle yola çıkan gazete ve benzeri yayın organlarına ne kadar muhtaç olduğumuz daha iyi anlaşılır. Günümüzde medya organları, evlerimize müstehcenlik taşıyan vasıtalar haline gelmiş durumda. Yeni Asya’nın en hassas olmaya çalıştığı konulardan biri de budur. Çünkü müstehcenlik, kalplerde tedavisi zor yaralar açmakta ve kalplerin kararmasına sebep olmaktadır.
Sadece ülkemizin değil, bütün insanlığın Kur’ân hakikatlerine muhtaç olduğu, bugün daha iyi anlaşılıyor. İşte, Kur’ân’ın hakikatli bir tefsiri olan ve günümüz insanının aklını meşgul eden sorulara cevap veren Risâle-i Nur Külliyatının “medyadaki dili olma” niyeti, Yeni Asya’nın hedefinin büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Malûm olduğu üzere İslâm ülkelerinde de kabul gören ‘müsbet hareket’ anlayışı, Risâle-i Nur’un üzerinde durduğu önemli prensiplerden biridir. Türkiye’nin bugün İslâm âlemine ‘örnek’ gösteriliyor olması da, Risâle-i Nur’un bu vatanda bıraktığı tesir sayesindedir. Talebelerine her zaman ‘müsbet hareket’ etmeyi tavsiye eden Bediüzzaman, ortaya koyduğu hizmet metoduyla İslâm âlemine de güzel bir misal olmuştur. Geçmişte ‘kavga’ ile başarıya ulaşacağını düşünen bazı İslâmî hareketlerin, yılların tecrübesi sonrasında ‘müsbet hareket metodu’nu tercih etmesi İslâm âlemindeki diktatörlerin sonunu getiriyor.
Yeni Asya’nın yayınlarıyla ortaya koyduğu tavrın haklı olduğunu artık dünyadaki gelişmeler de tasdik ediyor. İslâm ülkelerini ‘esir’ alan diktatörlere karşı mücadele verenler, vaktinde ve zamanında ‘müsbet hareket’i şiâr edinmiş olsalardı, muhtemeldir ki bu ülkeler çok daha önce hürriyetlerine kavuşabilirdi.
Yeni Asya’nın 42. yayın yılına adım attığı bu gün, “Yeni Asya’lı yıllar”ın Türkiye’ye neler kazandırdığının da farkında olunması lâzım. Türkiye, her türlü olumsuz şarta rağmen ‘kırmadan ve dökmeden’ İslâm ülkelerine örnek gösteriliyorsa, bunda Risâle-i Nur prensiplerine uygun yayın yapma gayretinde olan Yeni Asya’nın da ‘önemli bir tuz’u vardır diye düşünüyoruz.
Duâlarınızla daha nice yıllara inşâallah...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi