Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hem YAŞ mağduru diyeceksin, hem de hakkını vermeyeceksin!

Hem YAŞ mağduru diyeceksin, hem de hakkını vermeyeceksin!

Hükümetin YAŞ mağdurlarına yönelik çalışması sevindirici, ama gel gör ki attığın taşlar ürküttüğün kurbağalara değmiyorsa ne önemi var?
1500’e yakın subay ve astsubay, adını “disiplinsizlik” koydukları, aslında başörtü ve namaz (irtica) yüzünden parasız pulsuz ordudan atıldı...
Resmi ideolojinin baronları “kovduk” deyince yüzlercesi kovuldu.
Kovuldular neyse de, arkasından cehennemi takip başlatıldı.
Kerbela kuşatması gibi; su yok, ekmek yok, iş yok...
Mağdurlar hangi kapıyı çaldılarsa karşılarına takip komiteleri dikildi. Emekli ama olsun, yüzünde sakal varsa askeri tesislere girer girmez peşine bir takipçi.
Tuvalete gitse kapısında bir er, takipçi!..
Bir avuç zorba zihniyet, bir arpalık babalarının çiftliği...
Böylesi bir kıyım dünyanın hiçbir ülkesinde görülmedi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen mağdur edilen subay ve astsubaylar vakarlı. Ayakta durmak için yıllarca parasız pulsuz direndiler, beklediler, sabrettiler. Onların taraftarları, onların okul arkadaşları Balyozcular gibi hiç olmadı!
Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları onları hiç tanımadı, hiç görmedi!
“Sabır, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler ve beklediler.
Şimdi geldik yaraları sarmaya.
Yara sarması deyince iyileştirme akla gelir, yoksa yüzeysel pansuman değil.
Ne var ki çıkacak yasa dosyalarını inceleyip alınacaklara karar verecek kişiler aynı zihniyetin sütkardeşleri olunca iş baştan bozuluyor.
Kanun taslağı şu anda Meclis gündeminde. Milletin vekillerine tarihi bir görev düşüyor. Bu yasanın adil bir şekilde çıkarılmamasında vebal var...
Madem konu ele alındı; sonuç adil ve kalıcı olmalı.
Adaleti Savunanlar Derneği Başkanı Sayın Adnan Tanrıverdi’nin yapmış olduğu önemli açıklamalara milletvekilleri kulaklarını tıkamamalıdır.
Bakın Başkan neler söylüyor. Bu söylemler önemli...
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ile Milli Savunma elbette ki taraftır.
Bir hak gözetilecekse sonucu bu kurumların kararlarına bağlamakla doğru bir iş yapılmış sayılmaz. Bu kişiler YAŞ kararları ile atıldılar, yine dönüp aynı kişilerin eline mağdurları teslim etmek sonucu çözmez.
Kurbanı kasaba teslim etmek gibi...
Yasa, mahkeme kararları ile mahkum olup da görevden atılanların dışındakileri tümden kapsamalı. 12 Eylül ile 28 Şubat mağdurlarının bu yasanın kapsamı dışında tutulması, eşitlik ilkesi ile bağdaşmaz. Keza irtica gerekçesi ile Harp Okulu’ndan atılan öğrenciler de mağdur. Annesi namaz kılıyor veya babası sakallıdır diye okulundan atılan öğrencinin suçu ne? Devlet veriyorsa herkese eşit verecek, alıyorsa herkesten eşit alacak.
Değil mi ya?
Bu insanlar haksızlığa uğramadılar mı?
Bana kalsa, kim hangi masadan kaldırılmışsa gerisin geriye o masaya oturttururum. Beyni sulanmışların yakasına yapışırım. Tazminatları onlardan söke söke alırım.
Doğrusu da bu değil mi?
“Yok eşin mayolu plaja gelmiyor, yok namaz kılıyor, yok başı kapalı” diyerekten görev mağduru yapılan bunca subay ve astsubayın ahı şayet birilerinin insaf ve merhamet duygularında hiçbir değişiklik yapmıyorsa vay halimize!
Demek ki ne kadar da zalim olmuşuz.
Öyle oldu nitekim, Balyoz belasından ele geçen plan ve projeler hayata geçmiş olsaydı yer gök deşilecekti. Belki de nice masum insanın kolu kopacaktı, ayağı havaya uçurulacaktı.
Acımasızlara Allah (c.c.) fırsat vermedi...
Bu planların sahipleri maalesef hem maaşlarını tıkır tıkır alıyorlar hem rütbelerini koruyorlar, hem de Anıtkabir gibi bir mekanı ağlama duvarına çeviriyorlar.
Aydınlar kıyımı imiş!
Ya inancı gereği mağdur edilenler ne kıyımı?..
Pırasa mı?!
Gel de bu zalim dünyanın adaletine ana avrat giydirme...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi