İslam nereye?
ARAP halklarının dindarlığı, İsrail’e karşı tepkide İslam’ın oynadığı rol, Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler’in, Tunus’ta Nahda hareketinin geniş toplumsal tabana sahip olması gibi gerçekler ister istemez İslam konusunu gündemin ilk sıralarına yerleştiriyor.
Diktatörler gidecek de ne gelecek?
İhvan’ın değişim ve demokratikleşme sürecinde olduğunu, İhvan’ın kurucusu Hasan El Benna ile torunu Oxford’lu Prof. Tarık Ramazan’ın bu değişimi simgelediğini yazmıştım.
Ben İran yolundayken, dostum Cüneyt Ülsever haklı olarak sormuştu: Tek örnekle sonuca varılabilir mi? Başka bulguların olması gerekmez mi? (Hürriyet, 13 Şubat)
İhvan’ın değişimi
Değişimin en önemli bulguları, diktatörlere karşı yapılan mitinglerin İslamcı değil, demokratik niteliğidir. “Takiye” mi yapıyorlar?! Ama coşkulu kitleler bu kadar ince oyun oynayamazlar.
Hasan Cemal’in gerçek bir gazetecilik başarısı olan mülakatında, İhvan liderlerinden Saad el Huseyni’nin açıklamaları da İhvan’ın devrim değil, demokratik katılım peşinde olduğunu gösteriyor. (Milliyet, 21 Şubat)
Daha önemlisi İhvan, İsrail’le Mısır’ın yaptığı anlaşmalara “temelde bir itirazlarının bulunmadığını” açıklamıştır.
Bunlar ‘ince hesap’lar olabilir, ama asla totaliter ve devrimci zihniyet olsaydı böyle dikkatler gelişmezdi. Zaten demokrasinin rolü, radikalleri seçim ve denge hesaplarına sokarak ılımlılaştırmaktır!..
İhvan tek tip değildir; farklı eğilimler vardır. Bu bile değişimin kanıtıdır.
Burjuvalaşma faktörü
Oliver Roy, 1990’larda siyasal İslam yükselirken Siyasal İslamın İflası kitabını yazan siyaset bilimcidir. Roy’a göre, Arap sosyalizminin çöküşünün ardından büyük coşku yaratan siyasal İslamcılık, ekonomik ve siyasi program ortaya koyamamıştı. Ekonomik ve siyasi alan İslam düşüncesinde kaçınılmaz olarak sekülerleşecekti...
Öyle de oluyor, işte bugün İhvan açıkça “piyasa ekonomisi” diyor; Seyyid Kutupların “faizsiz ekonomik sistem”i artık gündemde değil.
Oliver Roy’un son olarak NewStatesman’da çıkan analizi de çok önemlidir: “İhvan artık alternatif bir ekonomik ve sosyal sistem savunmuyor. İhvan moral değerlerde muhafazakâr, ekonomide liberal hale gelmiştir...”
Roy’un geliştirdiği “İslamcıların burjuvalaşması” (embourgeoisement of Islamists) kavramı, karmaşık değişim sürecini analiz etmede kesinlikle bir ‘anahtar’ değerindedir.
Özetle, İslam gayrisiyasileşiyor ama toplumsallaşıyor, sosyal hizmetler alanındaki başarısı bundandır ve iyidir. (http://www.newstatesman.com/religion/2011/02/egypt-arab-tunisia-islamic)
Dede ve torun farkı
Arap dünyasındaki değişimin temelinde “küresel güçlerin gizli planları” değil, toplumlarda eğitimin, şehirleşmenin, orta sınıflaşmanın ve iletişim araçları sayesinde dünyadaki refah ve özgürlükler konusunda ‘farkındalığın’ gelişmesi vardır.
Böylece “burjuva değerler” yani bireysel özgürlük, kadın eşitliği, ekonomik rasyonellik, demokrasi gibi kavramlar, sokakların özlemi olarak kalmayıp İslami düşüncelere de girmektedir.
Bizde AKP bu sürecin ürünüdür ve temsilcisidir.
Hasan el Benna’nın Mısır’ı bu değerlerle tanışmamıştı. Torunu Tarık Ramazan ise bu değerlerle iç içe bir Müslümandır, Oxford profesörüdür.
Elbette tek örnek karmaşık süreçleri tümüyle sembolize etmez ama o ‘tek örnek’ değişime yol açan faktörleri yansıtıyorsa konuyu anlatmada ‘ideal model’ olarak kullanılabilir.
Sosyolog Max Weber’i gayet iyi bilen Ülsever dostumun da bu bakış açısını, en azından üzerinde durulmaya değer bulacağını umuyorum.
Adalet Ağaoğlu, Star’da çıkan açıklamasında bu gelişmeleri “İslam rönesansı” olarak nitelemişti; katılıyorum... Arap İslam toplumları bir rönesans sürecine girdiler, ‘Devrimci İslam’ süreci değil... Zor, sıkıntılı ama sonu iyi olacak bir süreç...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.