Kahire’den, 25 Ocak Devrimi’(*)nden... (6)

Kahire’den, 25 Ocak Devrimi’(*)nden... (6)

Ekonominin gerçekleri ve avanta düzeni, devrimi karşı devrime çevirebilir!

KAHİRE
Mısır’daki otoriter rejimlerin kalesi El Ahram gazetesine giderken arabadan inip arka sokaklara sapıyoruz.
Yoksulluk manzaraları... İnsanlar, evler, kahveler, arabalar...
İçler acısı, her taraf dökülüyor.
Adım başı dilenciler, işportacılar, işsizler... Toz toprak içindeki çocukların hali...
Bir hastane kapısında bekleşenlerin yüzünden akan çaresizlik... Bakışlarda insanın içini burkan o hüzün...
Mısır’da yoksulluk ve adaletsizliğin ne kadar derine gittiği, aş ve iş sorununun ne kadar büyük olduğu göz ucuyla bile hemen anlaşılıyor.
Cumhurbaşkanı adayları arasında adı geçen, Nobel Barış Ödülü’nün sahibi el Baradey’le geçen cuma günü sohbet ederken, Mısır’ın dünyada ne yazık ki sınıfta kalmış, başarısız ülkeler arasında yer aldığını söylemişti.

2 DOLARLA YAŞAMAK
80 küsur milyonluk bir ülke...
Nüfusun yarısı yoksulluk sınırının altında, yani günde 2 dolarla yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Nüfusun yüzde 44’ünün okuma yazması yok.
Ekonominin yüzde 54’ü kayıt dışı.
İşsizlik, özellikle gençler arasında olağanüstü. Her yıl 700 bin kişiye iş bulmak zorunda Mısır.
Kişi başına milli gelir ancak 2800 dolar.
Gelir dağılımında adaletsizlik, eşitsizlik ve de rüşvet her adım başı kendini belli ediyor.
Daha vahimine gelince...
Mısır ekonomisi bin yıldır ayağını yorganına göre uzatmadan, devletin sırtından ya da devlet babanın ağzının içine bakarak hayatını idame ettirme çabası içinde.
Devletten maaş alanların sayısı 6 milyon kişi civarında.
Ekonomide çalışan nüfusun yüzde 35’i son derece verimsiz olan devlet ve kamu işletmelerinde istihdam ediliyor.
Devlet sübvansiyonları 20 milyar dolarla bütçenin sırtındaki en büyük kambur.
Ekmek, un, şeker gibi temel gıda maddeleri bedava gibi... Elektrik, su, benzin, doğal gaz neredeyse sudan ucuz...
Bütün bunlar devlet kesesinden destekleniyor.
Peki ama nereye kadar?..
Türkiye’yi, bizim 1980 yılının 24 Ocak’ını anımsayın. Türk ekonomisi karaya oturmuş, devletçilik iflas bayrağını çekmişti.
Ekonomi ‘acı reçeteler’le rekabete ve dünyaya açılırken, her şeyin fiyatı bir anda havalanmış ve Türkiye 12 Eylül askeri yönetimine toslamıştı.
Büyük iş dünyasının o zamanlar pek sevdiği deyişle, 24 Ocak + 12 Eylül formülü uygulamaya sokulmuştu, silah zoruyla...

EKONOMİ ÇIKMAZDA
Mısır ekonomisi bugün Türkiye’nin 1980 öncesiyle mukayese edilemeyecek kadar kötü bir durumda, çok büyük bir çıkmazın içinde.
Devrim günlerinin heyecanı şimdilik bu çıkmazı perdeliyor, geri plana itiyor.
Bugün Mısır’da herkes maaşına, ücretine zam istiyor. Askeri yönetim de bol keseden dağıtmaya çalışıyor.
Ama nereye kadar?
Yani değirmenin suyu meselesi...
Mısır eğer ekonomisini düze çıkarmak, aş ve iş sorununa gerçekten el atmak istiyorsa, ekonomide devletten geçinme devrine paydos demesi, acı reçeteleri gündeme getirmesi lazım.
Başka çaresi yok.
Bir düğüm bu, hatta kördüğüm.
Bunu çözmeye koyulmak için önce işsizliğin zıplamasını, fiyatların havalanmasını, devletteki avanta kapılarının kapanmasını göze almak gerekiyor.
Ama devlet sübvansiyonlarını azaltmaya, ekmeği, unu, şekeri, suyu pahalılaştırmaya başladığın vakit halk ayaklanabilir.

GENERAL VALİLER
Bir zamanların ekmek isyanları yine kapıyı çalabilir.
Devletten geçinen 6 milyon maaşlıyı tırpanlamaya başladığında, koca bir kitle sokaklara dökülebilir.
Ekonomide devleti çaresiz küçültmeye, emekli generalleri kamu kuruşlarından temizlemeye, ordunun ekonomideki avanta kapılarını kapatmaya başladığında bu kez asker sesini yükseltebilir.
Asker sadece ekonomide de yok değil. Mısır’da vilayetlerin çoğunu emekli general olan valiler yönetiyor. Yerel yönetimlerin hemen hepsinin başında emekli subaylar var.
Ayrıca Mısır ordusu, ekonominin üçte birini doğrudan ve dolaylı biçimde işletiyor. Mülkiyet ilişkisini de içeren büyük bir avanta kapısı bu...
Öte yandan Mısır’da özel sektör devlete bağımlı kılınmış durumda. Mübarek ve yakın çevresi devlet gücünü kullanarak kendi zenginlerini yaratmış, o zengin sınıf da diktatörlüğün payandası olmuş, siyasal gücüne aracılık etmiş...
Otoriter rejimdeki bu çıkar ortaklığı da, ister istemez ekonomiyi verimlilik rayından gittikçe daha çok uzaklaştırmış...
30 yıllık diktanın ekonomik açıdan Mısır’ı içine çekmiş olduğu cehennem çukuru böyle...
Yarın öbür gün seçim sandığından çıkacak sivil bir iktidar, boğayı boynuzlarından yakalayabilecek mi?..
Bu çetin meseleyi düşününce akla bir soru daha takılıyor:
Müslüman Kardeşler acaba ilk dönem iktidardan uzak durmayı, muhalefette kalmayı bu yüzden mi istiyor? Çıkmaz daha derinleşir, o zaman ikinci seçimde gümbür gümbür geliriz planı var kafalarda?..
Olabilir.
El Baradey, bu Mısır gerçeğine daha tepeden bakan bir yeni siyasetçi...

1 YILLIK GEÇİŞ
Onun için de, Mısır’da demokrasiye geçiş döneminin en az bir yıl olmasını, ekonomi dahil temel sorunlara hep birlikte el atılmasını, yani geçiş döneminde herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini söylüyor.
Bu önemli bir nokta.
Nasır döneminin efsanevi gazetecisi ve El Ahram’ın uzun yıllar başyazarı Muhammed Hasan el Heykel önceki gün Mısır TV’de uyarısını yapıyordu:
“Yoksa 25 Ocak Devrimi, karşı devrime dönüşebilir.”
Kahire’den dönüyorum ama yorumlar birkaç gün daha sürecek.
* Daha önce ‘11 Şubat Devrimi’ diyorduk, Mübarek’in devrildiği günü esas alarak. Ama sonra anlaşıldı ki, halk ayaklanmasının başladığı 25 Ocak devrim için daha çok kabul görüyor. Evet, 25 Ocak Devrimi’ne ilişkin Kahire izlenimleri birkaç gün daha devam edecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi