Seçimler ve Emanetler
Seçimler yaklaşıyor ya, liderlerin söylemleri de değişmeye başladı. Bundan sonraki konuşmalar çok renkli geçeceğe benziyor.
Bizi ilgilendiren daha çok din dilidir. Artık bugünden sonra liderler konuşmalarında daha çok “Allah” diyecekler, “inşallah” diyecekler, “Allaha ısmarladık” diyecekler. Belki ayet ve hadis de okuyacaklardır meydanlarda. Bizde de bıyık altından gülerek dinleyeceğiniz bunları.
Yılın onbir ayında dinle imanla mücadele eden medyanın, ayların efendisi Ramazan gelince birden dini imanı hatırladıklarına benziyor bu mesele. O zamanda da bıyık altından gülüyorduk. Her zaman böyle olmalarını diliyorduk aynı zamanda.
Ne diyelim, hadis-i şerifte vardır, bazen Allah bu dini facir ve fasıklarla da te’yid edermiş.
Bu konuda aklına bir fıkra geldi. Milli Şef İnönü seçimlerde Konya’ya varınca ilin parti başkanı kendisine özellikle rica etmiş. “Efendim Konya halkı dindardır. Konuşmanızda bol bol “Allah” deyiniz. Bu bizim menfaatimize olacaktır.”
“Tamam” demiş İnönü. Ve ertesi gün konuşmasını yapmış meydanda. Ama “Allah, maşallah, inşallah” filan dememiş. Nihayet “Allah’a ısmarladık” diyerek konuşmasını bitirmiş ve gitmiş.
Zavallı başkan sızlanmış: “Hani efendim çok Allah diyecektiniz”.
Kendisini “Kadiri şeyhi” zanneden zavallı parti başkanına dönmüş İnönü ver demiş ki: “Allaha ısmarladık dedik ya!”
Onun dinle imanla işi ancak bu kadar olabilir. Daha fazlası zarar getirir. Ne olur ne olmaz, bakarsanız “irticacı” diye onu da suçlarlar. Devir öyle bir devirdir çünkü.
Bunla yadırgayanlara hatırlatırım, Kemalist Darbeci Evren’e aynı şey söylenmedi mi?
Şaka bir yana, insan içten olmalı. Her yaptığını ihlas ve samimiyetle yapmalı. Nabza göre şerbet vermemeli. Ne ikiyüzlü olmalı, ne de ikiyüz yüzlü olmalı.
Bizi kim okur kim dinler onu bilemem ama, biz yine de doğru bildiğimizi söyleyelim:
Bir önceki yazımızda da dediğimiz gibi makamlar ve görevler önemli emanetlerdir. Allah Teâlâ emaneti verdiği herkesi sorumlu tuttuğunu, bir peygamberi örnek vererek insanlığa şöyle bildirmiştir:
"Ey Davud! Biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. O halde insanlar arasında hak ve adaletle hükmet. Hükmünde heva ve hevese (duygu, istek ve arzularına) uyma ki bu, seni Allah yolundan saptırır. Çünkü Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için, onlara pek çetin bir azap vardır."( Sad, 26)
Peygamberimiz de şu hadisinde bu azabı açıkça bildirmiştir:
“Cenâb-ı Hakk’ın, yönetici yaptığı bir kimse, yönettiği insanları aldatarak ölürse, Allah Teâlâ ona cennet yüzü göstermez.”(Buhârî, Ahkâm 8; Müslim, Îmân 227-228, İmâre 21)
Bir başka rivayette: “Onlara sahip çıkıp korumazsa, cennetin kokusunu duyamaz”, şeklindedir.( Buhârî, Ahkâm 8)
“Müslümanların işlerini üstlenip de onlar için çalışıp çabalamayan hiçbir yönetici, onlarla birlikte cennete giremez.”( Müslim, Îmân 229, İmâre 22)
“Kesinlikle cenneti haram kılan hile – aldatma” hakkında alimler şöyle söylerler:
"Bu âmirin, raiyyenin malını almak, kanını dökmek veya ırzını lekelemek veya haklarını engellemek, dinî ve dünyevî meselelerden öğretmesi vacip olan şeylerin öğretilmesini terk etmek, aralarından hududun (İslam ceza hukukunun) uygulanmasını, müfsitlerin cezalandırılmasını ihmal etmek, halka göstermesi gereken himayeyi terk etmek gibi zulüm kelimesiyle ifade edilebilecek davranışlarıyla hasıl olur."(İbrahim Canan, Kütüb-ü Site, 6/425)
Şimdi bu bilgiler ışığında bakacak olursak, acaba yeni veya eski bu seçilen insanlar, nasıl bir yükün altına girdiklerini, nasıl ulu bir imtihanla karşı karşıya kaldıklarını, hatta diyelim nasıl bir belaya düçar olduklarını biliyorlar mı?
Bunu anlıyorlarsa, ne mutlu onlara! Kurtuluş ve mükafat için durmadan çabalar ve kendilerini sürekli kontrol ederek hesaba çekerler. İyi insanları yanlarında barındırır, sorumsuz laubalileri çevrelerinden uzaklaştırırlar. Kendilerini, tıpkı Hz. Ömer gibi “kurban” görürler.
Hatırlar mısınız, o ölüm döşeğindeyken, “yerine oğlunu tavsiye et, o buna layıktır” diyenlere, “bir evden bir kurban yeter” demişti.
O kendini öyle görür ve “mükafat şöyle dursun, yarın hesapta el elde, baş başta kurtulursam, o bana yeter” derdi.
Ey seçimlere hazırlanan vatandaşlarım, eğer siz böyle düşünmüyorsanız, kendinize yazık etmeyin ve bu işe daha baştan girmeyiniz. Bırakın, cehenneme kim gitmek isterse gitsin, aman siz gitmeyiniz.
Evet, bizden uyarması…