Promil!

Promil!

Hürriyet'in başlığını görünce, zihnim beni yıllarca öncesine götürdü.


*

Sene kaç olmalı? (Yazar burada cüzdanından ehliyetini çıkarıp tarihine bakmaktadır.) Ha, evet, hatırladım; 1994 yılının Ramazan'ı. Genellikle onbeş-yirmi sene evvel olup bitmiş şeyleri bu kadar ayrıntısıyla hatırlayamam ama o gün başıma gelenler, Hürriyet'in haberiyle dolaylı da olsa ilgili olduğu için aklıma geliverdi birden.

Aylardan Ramazan fakat mevsimlerden ya ilkbahar, ya güz olmalı; belki de yaz. 94 Ramazan'ı hangi aya gelmişse o.

İftara bir saat filan var. İş çıkışı otomobille ablamla eşimi bulundukları yerden alıp eve götürmekteyim ki, sofra kurabilsinler.

Yüz metre çapında sinyalsiz, lambasız bir kontrolsüz kocaman, tarla gibi kavşak var; oradan geçerken, solumdan sinsi bir solbek gibi yaklaşan bir başka araç sol kapıya bindirivermez mi? Çarpmanın şiddetiyle bir müddet sürüklendikten sonra durabildim.

Bana çarpan aracın sürücüsü eski bir tanıdık ama kaza mahallinde gözü tanıdık filan görmüyor, bildik alışıldık atmalar, tutmalar, "Gözün görmüyor mu koca arabayı, burnunun dikine gidiyorsun; insana sağına soluna bakar vs..."

Arabayı yeni almışım (İkinci el ama olsun; bir zamanlar ikinci el arabalar altın gibi prim yapardı durduğu yerde...) şoförlüğüm taze; ürktüm, "Tamam" dedim, "Polis gelsin, kabahat kimdeyse söylesin; hatalıysam, vereyim hasarının tazminatını!"

Neticede polis geldi; duruma baktı ve bana çarpan arabayı kusurlu gördü. Soldan vurmuştu çünkü. Az önce yukarlarından esip gürleyen eski arkadaşın gardı düştü: "Acelem vardı, bir yere yemek yetiştirecektim vb..."

-E, öyleyse biz gidelim mi dedik polis arkadaşa, "Malum, iftara dakikalar var; mübarek saat..."

-Yoo dedi, öyle kolayca çekip gitmek yok; sizi şimdi hastaneye götürmemiz lazım. Tutanak için lâzım.

-Niçin memur bey, çok şükür kimsenin burnu kanamadı; bıraksanız de evimize gitsek; iftar topuna on dakika kaldı!

-Olmaz efendim; mevzuat böyle emrediyor. Hastaneye gidecek, alkol testi yaptıracaksınız!

-Alkol testi mi; Ramazan günü?.. İftara on dakika kala?..

-Evet, aynen öyle... Buyrunuz şimdi arabaya!

Arabaya bindim, hastaneye gittim, sıraya girdim. Acildeki doktor, alkol muayenesinde kullanılan balon şişirme emziğine benzeyen o âleti üflememi istedi. Üfledim.

Doktor, âletin kadranına bakmaya başladı; bakıyor bakıyor...

Aldı mı beni bir korku? Ya "Bilmem kaç promil alkollüdür bu herif; tutun kaçırmayın!" derse bu âlet, ne yaparım ben?

Doktor hâlâ bakıyor, ekranda birşeyler yazıyor ama ben görmüyorum; başını bir sağa bir sola büküyor, "Vay canına" der gibi...

Kâğıda bir şey yazıp imzaladı; bana bilgi vermek lütfunda bulunmadı. Kâğıda baktım, bir şey anlamadım. Polis, "Tamam, alkol yokmuş" deyince içim ferahladı.

Yahu mübarek Ramazan ayı... Yahu iftara kalmış bir saat bir şey... Yahu ne alkolü, ne muayenesi?

*

Gelelim Hürriyet'in o haberine; istirham ederim; şöyle bir başlık görseniz, ardının nasıl geleceğini nasıl tahmin edersiniz? Aynen şöyle:

"Alkollü sürücülere iyi haber!"

Meğer yeni uygulama ile alkollü araç kullanma sınırı 1.00 promile yükseltilmiş; daha önce bu sınır 0.50 promilmiş.

Promil nedir, 1.00 ne demektir; kaç duble içkiye tekabül eder bilemem.

Sınır yükseltmenin gerekçesi şöyle: 1.00'ın üstünde alkol alanlar, araçlarını sevk ve idarede güçlük çektikleri yeni bilim deneyleriyle tesbit edilmiş olduğundan AB standartlarına göre...

Bilim verileri deyince akan sular durur bizim ülkemizde; AB standartları deyince değil akan sular, akmayan sular bile kaskatı kesilir; dolayısıyla bu uygulamaya itiraz edecek halimiz, bilgimiz, tecrübemiz ve cesaretimiz bulunmuyor.

Şeriatın kestiği parmak da acımaz üstelik; kaç promil demişlerse odur.

Bu arada bugüne kadar trafik denetimlerinde kanında 0.50 ilâ 1.00 promil arasında alkol bulunduğu için ceza yiyip suçlu sayılan vatandaşlara olmuştur olan. Daha düne kadar suçlu, alkollü, hatta düpedüz sarhoş muamelesine tâbi tutuldukları halde, kanun yürürlüğe girdikten sonra yollarına devam edip gidecekler.

O kadarcık kusur, kadı kızında da bulunur; bilim yeni araştırmalar ve bulgularla ilerler, yeni paradigmalar üst üste gelerek bilim binasını yükseltirler. Düne kadar zilzurna sarhoş sayılıp mücrim muamelesi görürken bugün sayın vatandaş oluverirsiniz, çünkü bilim öyle demiştir. Yıllarca hepimizi yumurtaya yaklaştırmayan, "Kolesterol yapar, zinhar uzak durun." diye ödümüzü patlatan ilm-i tebâbet, bugün, "Yiyiniz be yav yevmiye bir tane; faydası var zararı yok; haydi yine iyisiniz, bu güzelliğimizi de unutmayın" diyor.

Hele bir tereyağı faslı var ki, ne ben söyleyim; ne de siz duymuş olunuz!

*

Okuyunca güldüm; o iyi haberi vermek için geciktiniz arkadaş dedim kendi kendime; 17 sene önce lâzımdı o iyi haber.

*

Gelelim, "İyi haber bu işin neresinde?" faslına...

Öyle demeyelim, bu haberin resmen ve alenen "iyi" geleceği nice vatandaşımız var; onların hayat tarzında alkollüyken araba kullanma sınırının % 100 artırılması, elbette onlar açısından hayatı kolaylaştıran bir yeniliktir.

Hürriyet haklı.

Bana mübarek Ramazan günü, iftara bir saat kala alkol testi yaptıran mevzuat hazretleri de haklıydı.

Neyse, aralarında okuyan, okusa da hak veren çıkar mı bilmem; siz siz olunuz, "İki fırttan ne çıkar; 1.00 promil sınırını geçmedim; bana bir şey olmaz." diye güvenerek başınız hoşken direksiyona yaklaşmayınız efendim.

Gözünüz yolda, aklınız başınızda olsun; şirketimiz herkese iyi yolculuklar diler!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi