Serdar Arseven

Serdar Arseven

Cumartesi Sohbeti

Cumartesi Sohbeti

-Hüseyin üzmez olayı hakkındaki düşünceleriniz nasıl?.. Bazı gazeteler, Vakit’in kamuoyu açıklamasının çelişkilerle dolu olduğunu, üzmez’in hâlâ savunulduğunu vesaire yazmışlar…
-Komplekse girmeyiz, yaygaralardan etkilenmeyiz. Yanlışı da savunmayız. Hüseyin üzmez; bu tür “komploları” davet eden, bu “komploların” tutmasına sebebiyet veren hareket ve söylemler içindeydi… Mesela, Müslüm Gündüz’e “Fadime Şahin’i siz mi buldunuz?” diye sorduklarında “Bulsam, ona bırakır mıydım!” türünden o an için gülünen ancak daha sonra aleyhinde kullanılma tehlikesi bulunan laflar ediyordu. İşin bu tarafı böyle ama siz bir kişinin önceki söylemlerini bugünkü bir olayın “kesin delili” olarak kullanamazsınız ki!.. Durun bakalım, her şey ayan beyan ortaya çıksın… Sonra söylersiniz ne diyecekseniz… Ancak; ortada “kesin delil” olarak değerlendirilebilecek ne var?.. Bir “iddia.” Onun ötesinde?.. Hiç!.. Mesela, merak etmiyor musunuz, Hüseyin üzmez’i niçin “o işi yaparken basmadılar, kameralarla?..” öyle ya, böyle şeyler gerçekten de vuku bulmuşsa!.. Bakın, “Olmamıştır” demiyorum. Ancak, “Olmuştur” demek, “olmamıştır” demekten çok daha tehlikeli. “Olmamıştır” derseniz en fazla “müstehzi bir gülüşe” muhatap olursunuz. “Olmuştur” derseniz, altından kalkamayabilirsiniz!.. Vakit’in açıklamasının nasıl karşılandığına gelince… Daha ne yapsın Vakit; “Yazdırmıyor” işte!.. Bunun ötesinde, bir yazarına nasıl bir müeyyide uygulaması bekleniyor ki?.. Bakın, Ergenekon sanığı yazar Cumhuriyet’teki köşesinden döktürüyor ama Hüseyin üzmez’in yazısına “Aklanıncaya kadar” ara veriliyor. Bunun ötesinde, “Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim” hadisiyle bu konudaki tutum net bir şekilde ortaya konuluyor. Bunun ötesinde söz mü olur!..
-Gittiğiniz yerlerde size soruluyor mu, bunlar… Yani, Ankara’da, Meclis’te vesaire…
-Geçen bir ünlü politikacı espri yaptı, “Sana yaklaşmamak lazım” filan… Sonra konuştuk… “Bak şimdi ben de şüphelendim!.. Komplo olabilir!” dedi. Yani bu kadar ucuz mu bu işler!.. Demek ki rüzgârdan etkileniyorlar, ne yalan söyleyeyim ben de etkileniyorum. Sonra, soğukkanlılıkla düşündüğünüzde, sadece olaya ve gerçeklere odaklanıyorsunuz.
-O tür insanlarla ne işi varmış üzmez’in?..
-Durun bakalım; ne olacak?.. Hüseyin üzmez de bir konuşsun…
-1 Mayıs çatışmaları için ne diyeceksiniz?..
-Bazı istihbaratçılarla görüştüm, orada sol terör örgütleri kanlı bir provokasyon hazırlığı içindeymişler!.. Bu hazırlıklarla ilgili “gözaltılar” başlarsa sürpriz olmaz. Ben, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını isterdim. Hatta, imkânım olsa, o kutlamaları biraz da sulandırırdım!.. Ne bileyim; birkaç şarkıcı, komedyen filan getirirsin. Magazinleştirirsin!.. Böylesi daha kolay!.. Ancak, hükümet çok ciddi “ihbarlar” almış olmalı ki, bu riski göze alamadı. Taksim kana boyansaydı, ne parti kalırdı, ne hükümet. Olayın bu yönü var. Bir de, düşünsenize Allah aşkına; bu sol sendikalar, sözgelimi Ecevit iktidardayken Taksim için ortalığı birbirine katıyorlar mıydı?.. Ortadaki tezgahı görmek lazım.
-Ne tezgahı?..
-Mesela Bülent Orakoğlu, 28 Şubat’ın beşli çetesine mensup unsurların, Taksim’i provoke ederek darbe ortamı hazırladıklarını ifşa ediyor. önemli!..
-Bir diğer mesele: AK Parti’nin ön savunması nasıldı? Savunmayla ilgili yazınızda beğenip beğenmediğinizden bahis yoktu.
-Klasik bir metin. Daha fazlası da olamazdı zaten. Her tarafı çürük olan bir iddianameyi daha fazla çürütmek mümkün olamazdı!.. Başsavcı, kriter filan takmaksızın; “Vural Savaş ruhu”yla yüklenmiş… Ha bu arada hatırlatmış olayım; Refah’a bir kez uyarıda bulunmaksızın dava açan Vural Savaş, DSP’ye altı defa uyarı göndermiş, -karşı tarafın bu uyarıları dikkate almamış olmasına rağmen- dava açmamıştı. O günlerde, “Ne o, DSP’den aday mı olacaksınız?” diye sorduğumuzda ise, “Beni ne sandınız!” filan diye bağırmıştı. Sonra… Hatırlayın, DSP’den aday olmuştu!.. Geçmiş zaman olur ki!..
-Bu hafta sonu ne olur?.. Fenerbahçe Şampiyonluğu kaçırdı gibi…
-Orası belli değil de… Bu futbol, tamamen tezgâh… Bir takım yükseliyor, diğeri iniyor. Sonra birileri eteğinden çekip yükseleni geriletiyor, diğerini yükseltiyor. Böyle tahterevalli gibi… Biriyle diğerinin mesafesi açılmayacak ki, heyecan olsun. Heyecan olsun ki cepler dolsun!.. Bunlar, rant mevzuları…Birileri de peşinden koşuyor işte!.
-Siz koşmuyor musunuz?..
-Hayır, keyif yapıyorum!.. Böyle boş mevzularla uzaktan ilgilenmek rahatlatıcı oluyor. Şunu ifade edeyim; bu tür işlere para kaptırmıyorum. Sırf maç seyretmek için dekoder filan bağlatanlar var. Ben böyle salakça mevzulara para kaptırmıyorum. Taraftar kartı, takım forması filan almak!.. Salaklık!..
-Geçtiğimiz günlerde bir Paşayla muhabbetiniz vardı, Anıtkabir’de… “Ergenekon’un üzerine gidilmesin” mi diyormuş, ne!..
-Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri Elele Vakfı’nın Başkanı… Kendisiyle, Anıtkabir’de bir araya geldik. Ben orada dolaşmaktan hoşlanıyorum. özellikle İnönü tarafları pek ferah. Ben gittiğimde, Vakfın töreni varmış. Sayın Paşa ile tören sonrasında konuştuk. Ergenekonculardan söz açtım, “Bunların dış tertip olduğunu” söyledi. “Ergenekoncuların üzerine sonuna kadar gidilmesine” dair bir talepte bulunmasını “empoze etmeye” çalıştım. Olmadı, beceremedim!.. Neyse… Aslında, bu Ergenekon lafından da biraz rahatsızım. Yani, keşke başka bir isim bulunsaydı. Ne bileyim; “Anadolu Nazileri” filan gibi… Sayın Paşamla sonrasında da görüştük. “Ergenekon’un üzerine gidilmesin” şeklinde bir talebinin olmadığını söyledi. “Peki gidilsin mi?” diye sorduk. O konuda da bir şey söylemek istemediğini belirtti.
-Ergenekonculuktan yargılananlar sizce suçlu mu?..
-öyle diyemem. Suçlu olduğu kesin olarak ispat edilinceye kadar herkes masumdur. Bu Hüseyin üzmez için de geçerlidir, Ergenekonculuktan yargılananlar için de… Yalnız, Ergenekonculukla suçlananların çevrelerinden, “Eğer bunların milyonda biri doğruysa, onları asla affetmeyiz” gibi bir laf duymuyoruz. Vatan kurtarma ayaklarıyla yaptıklarını “sahiplenir” gibi bir halleri var!.. Hatta açıkça savunuyorlar!.. Hüseyin üzmez’le İlhan Selçuk arasında hukuki durumları bakımından bir fark yok ama Vakit’le Cumhuriyet arasında böyle bir fark var!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi