Gazeteciler ve balinalar
Ergenekon'un 18'inci dalgasını sabahın köründe işe gelirken CNN Türk'te Medya Mahallesi programının sunucusu Ayşenur Arslan'ın telefonuyla öğrendim.
"Şu anda birçok meslektaşımızın evinde arama yapılıyor. Programıma katılıp bir şeyler söylemek ister misin" diye sordu.
Yanıtım şu oldu: "Prensip olarak, yargıya saygı adına, devam etmekte olan soruşturmalarla ve davalarla ilgili görüş belirtmiyorum." Anlayışla karşıladı.
Ardından -çok önceden söz verdiğim- NTV'de Ruşen Çakır'ın Yazı İşleri programına katıldım. O da doğal olarak aynı konuda görüşümü sordu.
Küçük bir eklemeyle aynı yanıtı tekrarladım: "Görüş belirtmiyorum. Ancak meslektaşlarım için üzgünüm. Bazı mensupları Ergenekon'la ilişkilendirildiği için mesleğim adına da üzgünüm."
***
Gelelim konumuza... 8 Temmuz 2010'da bu köşede şöyle bir yazı yayınlandı:
2 Ekim 2007 tarihinde TBMM Başkanlığı'na Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla bir yazı gönderildi:
"Önceki yasama döneminde hazırlanıp Başkanlığınıza sunulan ve İçtüzüğün 77'nci maddesi uyarınca hükümsüz sayılan ilişik listede adları belirtilen kanun tasarılarının yenilenmesi Bakanlar Kurulu'nca uygun görülmüştür. Gereğini arz ederim." Yazının ilişiğinde 75 tasarılık liste yer alıyordu.
Bir önceki yasama döneminde görüşülemediği için "Kadük" olan ve yenilenen tasarıların 65'inci sırasında şu vardı: "Balinacılığın Düzenlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Protokole Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı."
Tasarı tüm çevrecileri, tüm hayvan hakları savunucularını heyecanlandıran bir gerekçeyle taçlandırılmıştı: "Türkiye, 2 Aralık 1946 tarihli Balinacılığın Düzenlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme'ye taraf olmaya ve sözleşme kapsamında oluşturulmuş Uluslararası Balinacılık Komisyonu'na üyeliğe davet edilmiştir.
Nesli tükenme tehlikesi altındaki balinaların avlanmasının sürmesi büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
Ülkemiz bu sözleşmeye taraf olarak, kamuoyunun hassasiyetlerine cevap vermiş olacak ve saygınlığını artıracaktır.
Türkiye balina avcılığı karşıtı ve taraftarı ülkeler arasında halen mevcut sayısal nazik dengeyi, Uluslararası Balinacılık Komisyonu'nda kullanacağı oyla etkileyebilecek durumdadır.
Denizlerdeki ekosistem çok hassas dengeler üzerine kuruludur ve balinalar bu dengenin korunmasında önemli rol oynamaktadır. Türkiye'nin bu sözleşmeye taraf olması, hassas ekosistemlerin korunması yönündeki duyarlılığının önemli bir göstergesi olacaktır.
Sonuç olarak balinaların korunmasını amaçlayan sözleşmeye taraf olmamız, tüm gerekçelere ek olarak gelecek kuşaklara karşı etik sorumluluktur."
Tasarı Meclis'te iki "Tali" komisyondan geçti ama "Esas" komisyon olan Dışişleri'nde 3 yıldır bekliyor. Komisyona yakın bir dostumuza, "Kulis yapılsa tasarının hızla geçip Genel Kurul'a gönderilmesi, oradan da tatil öncesi kabul edilmesi sağlanabilir mi?" diye sorduk. Cevabı: "Bizi sopayla kovalarlar."
Yine sorduk: "Neden?" Cevabı: "Meclis'in bunca önemli gündemi varken, balinaların kurtarılmasıyla kim uğraşır?"
Aradan 8 ay geçti, Meclis tatil, yani seçim havasına girdi... Derken dün Ankara Büromuz'dan bir müjde: "Balinalar tasarısı Meclis kapanmadan yasalaştırılacak." Denizlerin en büyük canlısı adına sevindim...
Derken... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'tan da bir müjde: "TCK'nın 4 maddesinde iyileştirme yapan tasarıyı Meclis'e sevk etmek üzereyiz. İnanıyorum ki bu değişiklikten sonra gazeteci arkadaşlarımız, sadece gazetecilikten dolayı kolayca suçlanmayacak ve yazdıklarından dolayı ceza almayacak."
Sevindim. Hayır, sadece mesleğim ve meslektaşlarım için değil, Türkiye adına da...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.