Başbakan, ağzını bozup kime 'tekerlek' dedi?!
Bi'saniye, bi'saniye hemen klavyeye sarılmayın; yazının lütfen tamamını okuyun. Evet bu yazıyı yazarken şunu düşünmedim değil; o da şudur:
Bu yazıyı yazarken ya “Erdoğan yalakası” denileceğini düşünerek yazmaktan vazgeçecektim ya da vicdan denilen o muazzam duyguya itibar ederek “hakkaniyet” kriterini gözetecektim..
Yani kendi kendime “Fikri sen vicdansız bir insansın..” demektense, birilerinin bana vicdansızca saldırıp “Yalaka Fikri..” demesini tercih ettim.
Başbakan Erdoğan'a atfedilen ve ömrünün sonuna kadar alnına “yapıştırılacak” olan iki sıfat ne yazık ki ahlaksızlıklardan reyting ve tiraj devşiren bazı isimlerce sürekli gündemde tutuldu.
Bunlardan biri, “Şehitlere kelle diyen Başbakan..” nitelemesi; diğeri ise “İşçilere ayak takımı diyen Başbakan..” yaftasıdır.
Erdoğan “kelle” sözcüğünü hangi cümle içinde kullanmıştı; önce onu bir hatırlayalım.
Demişti ki: “Biz halkımızın huzuru için mücadele ediyorken Apo denilen terörist, aldığı kellelerin hesabını yapıyor..”
Ama bazı gazeteler bu cümleyi “Başbakan şehitlere kelle dedi..” diyerek kasten değiştirip tedavüle sundu.
PKK terörünü her daim lanetlemiş olan halkımıza böyle bir manşetle çıkarsanız ne yapmış olursunuz?
Pek tabii ki, Erdoğan'ın “dinsiz imansız” ve dahî “vatan haini” olduğunu ima etmiş olursunuz; hatta ima bile değil açık açık böyle söylemiş olursunuz.
Şehitlik gibi, İslamiyet'in en önem verdiği hususlardan birini İslami hassasiyeti aşikar olan bir politik liderin bilmediğini demeye çalışırsanız bundan şu anlam çıkar:
Siz ya Erdoğan'ı tanımıyorsunuz ya da İslamiyet'i bilmiyorsunuz.
Hatta bu “kelle edebiyatı” o denli şirazesinden çıktı ki, Pendik Asliye Hukuk Hakimi Başbakan'ı tazminat ödemeye mahkum etti.
çünkü anılan hakim muhtemelen ya Erdoğan'ı tanımıyordu ya İslamiyet'i bilmiyordu ya da Türkçe okuma yazmayı sökecek biri değildi.
Bu üçü de mümkün olmadığına göre, demek ki mezkur hakimimiz Başbakan'ı birine benzetti ya da “Başbakan'ı bir benzeteyim de görsün..” dedi!
Tabii sembolik bir tazminat bedeli ödemekle yetinildiği için Başbakan aslında sevinmelidir.
Hatta Erdoğan belki de bilerek “kelle” dedi; çünkü “şehit” demiş olsaydı belki de, “Hamdolsun” lafının laikliğe aykırı olduğunu zanneden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın “hışmına” uğrayacaktı!
öyle ya, “şehadet” sözcüğünün “İslami” bir kavram olduğuna, inanmayanlar dahi “şahadet” eder.
Evet evet, bence Erdoğan bilerek ve isteyerek “şehit” sıfatını kullanmayıp “kelle” sözcüğünü kullandı(!)
(Tabii bu arada şehitlere “kelle” diyen Başbakan çok şükür ki “Apo'nun paçası tutuştu..” cümlesini söylemedi.. Zira “şehitten kelle doğurtan” hakimimiz, “kelle paça” bağlantısı kurmak suretiyle “gaziden paça ihdas ederek” gaziler lehine de bir tazminata hükmedebilirdi!)
Şu “ayaklar baş olursa kıyamet kopar..” cümlesini “Başbakan işçilere ayak takımı dedi..” cümlesine evirenlerin ahlaksızlığı da aynı minvaldendir..
Yani bir başbakanın, ama kim olursa olsun bir başbakanın işçilere izafeten “ayak takımı” demeyeceğini tahmin edebilmek için ne Ak Partili ne de bir başka partili olmak gerekiyor; sadece akıl ve vicdan sahibi olmak herhalde yetiyor.
Atasözlerinden sadece, Cumhuriyetimizin kurucusu Ata'nın sözlerini; deyimlerden ise “Mermi manyağı yapmak”, “Tostunu yemek”, “Yakalarsa muck muck etmek” gibi deyimleri anlayan bir güruhun külliyat bilgisi ancak ve elbet bu kadardır.
Elbette ayaklar başı yönetmemelidir; elbette başlar öne eğilmemelidir.
“Baş öne eğilmemelidir..” derken aklıma geldi..
Diyelim ki 1 Mayıs'ta Taksim'de toplanıldı ve kürsüye Edip Akbayram çıkarak “Başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma..” isimli şarkıyı söyledi..
Bu durumda Edip Akbayram, “Başın öne eğilmesin..” derken Akbayram'ın buradaki “baş”tan hükümetin başını kastettiğini ve Erdoğan'a hitaben “Aldırma gönül..” demek istediğini mi anlamış olacağız?(!)
Deyimleri anlamayan bir nesle, tamam aşina değiliz ama basında “duayen” olarak anılan bazı isimler de mi buradaki metaforu anlamaktan acizdir?
örneğin; Başbakan Erdoğan önceki gün dedi ki: “Bazıları tekerleğe çomak sokmaya çalışıyor..”
Şimdi bu nedir? üslup zenginliği için bir deyim kullanmaktır değil mi?
Ama aha buraya yazıyorum; bazıları işin içine “cinsel göndermeler” yapmak suretiyle bu lafın da ağzını burnunu yamultacak ve diyecektir ki:
“Başbakan, muhaliflerine 'çomak'; bizatihi kendine ise 'tekerlek' dedi..”!