Taha Akyol

Taha Akyol

Yargı üzerine

Yargı üzerine

ADALET Bakanlığı’ndan ayrılan Sadullah Ergin’i telefonla aradım. Görev süresi dolduğu için “hayırlı olsun” dedim. Şunları söyledim:
- İyi ki bu sıkıntılı dönemde Adalet Bakanlığı’nda sizin gibi sakin bir hukukçu vardı. Ya o koltukta bağırıp çağıran bir bakan olsaydı, zaten gergin olan ülke ne hale gelirdi?
Köşemde sık sık yazdığım “yargının tarafsızlığı” konusundaki görüşlerimi de birkaç cümleyle ifade ettim.
Ergin şunu söyledi:
- İnanın amacımız bu. HSYK tarafından yüksek yargıya seçilen üyeler arasında 23 tane YARSAV üyesi bulunuyor. HSYK’nın yeni yapısının tarafsızlığı güçlendirdiğini herkes birkaç yıl içinde daha iyi görecek...
Evet, Yargıtay’a yeni seçilen üyelerin 17’si YARSAV üyesi, bunlardan biri YARSAV yönetim kurulu üyesi...
Danıştay’a seçilen üyelerin 6’sı YARSAV üyesi, bunların biri yine yönetim kurulu üyesi...
Hatta oybirliğiyle seçilen, iki üyeden biri YARSAV üyesidir.
YARSAV’ı medyada ilk eleştiren birkaç kalemden biri benim. Şimdi yüksek yargıya seçilenler içinde YARSAV üyelerinin de bulunmasını sevinçle karşılıyorum.
Çünkü daima şu ilkeyi savundum: “Kurulların tarafsızlığı, ancak üyelerinin çeşitliliği ile mümkündür. Tek fikirli kurullar tarafsız olamaz.”
Türkiye’ye lazım olan, yargının “taraf değiştirmesi” değil, tarafsız olmasıdır.

YARSAV ve CHP
Deniz Baykal’a yapılan “kaset suikastı”nın devamı kuşkusu yaratan pis kokular geliyor.
Oda TV’den bir bayan gazeteci Baykal’ın kendisini taciz ettiğini söylüyor!.. Bunu görüntülemek için Kılıçdaroğlu’ndan “alet edevat” istiyor!
Tekrar taciz edilerek görüntüyü kaydetmek için mi?!
Halk TV pazarlığında kullanmak için mi?!
Yargı bakımından, tuhaf olan, bu ‘konuşmalar’da YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu’nun da adının geçmesi... Böyle oldu diye ona anlatmış bayan gazeteci.
Eminağaoğlu Yargıtay üyesi bir yargıçtır. “Bana ne anlatıyorsun, git kardeşim” demesi gerekmez miydi?
YARSAV da ‘tarafsız’ olmalıdır. YARSAV üyeliği, siyasi tarafgirlik veya karşıtlık izlenimi vermemeli, yargı içindeki seçimlerde liyakat ön plana geçmelidir.
Ergenekon soruşturması
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, elbette cesaret gerektiren ve hukuken kuvvetli şüphe sebeplerine dayanan bir soruşturmayı yürütüyor. Bunu takdir ederim. Fakat öteden beri bir kaygım var; ölçü kaçıyor!
Sayın savcının yaptığı açıklama üzerine de kafama iki soru takıldı:
* Şüpheliden, sanıktan gizlenen delil olamaz. Soruşturma elbette gizlidir ama kişiyi suçlayan, yani kişi hakkındaki deliller kişinin kendisinden ve avukatından gizlenemez. Bu kurala titizlikle uyuluyor mu?
* Gazetecinin faaliyeti, mesleğin kurallarının dışına çıkmışsa bu “meslek kusuru” olabilir, başka bir suç da olabilir ve basın tarihinde örnekleri az değildir... Ama “terör örgütü üyesi” suçlaması yapabilmek için gazetecinin faaliyetlerinde “şiddet” unsuru bulunmalıdır: Darbe toplantıları yapmak gibi, silah, bomba depolamak gibi, “hazırlık eylemleri” sayılacak maddi fiiller gibi...
Bunlar yoksa, “itibarsızlaştırma, kamuoyunu psikolojik olarak hazırlama” diye suç unsuru olamaz.
Bu kurala özen gösteriliyor mu?
Bu iki açıdan da kaygılarım var.
Tabii, konumları gereği, yargı makamlarından açıklama beklemiyorum. Hukukçular tartışsın, hukuki durum aydınlansın diye soruyorum bunları...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi