Mustafa Kamalak Ve İlkeli Siyaset.
Muhterem Mustafa Kamalak Bey Saadet Partisi Başkanlığına seçildi. Belki biraz geç kaldım, ama olsun, kendisini tebrik eder, başarılar dilerim. İnşallah hayırlı hizmetlere muvaffak olur ve vazifeyi yüz akıyla kendinden sonra gelene teslim eder.
Mustafa Kamalak Beyi tanıdığım günden beri aramızda çok az da olsa hep sevgi ve saygıya dayalı bir münasebet olmuştur hep. Birbirimizi uzaktan sevmişizdir.
Gerçi ben fiilen politikanın içinde değildim, ben bir davanın ilim ve tebliği tarafında çalışmayı kendime vazife olarak seçtim. O da bir davanın siyaset ve cemiyet tarafında çalışmayı seçti.Bu yüzden çok sık karşılaşamazdık belki. Ama her buluştuğunuzda onu gayet nazik, kibar, saygılı ve ölçülü buldum. İnsana huzur veren kadife gibi yumuşacık bir sesle bilge bir insan olgunluğu ile dolu dolu konuştuğunda bu üslup ve sesin yürekten kaynaklandığına inanırdım.
Mustafa Kamalak Bey eğitim hayatında olduğu gibi siyasi hayatında da başarılı bir insandır. Bir soruyla ANAYOL hükümetini gümbür gümbür devrildiğini siyasetle ilgilensin veya ilgilenmesin çoğu insan bilir.
Mustafa Kamalak Bey siyasette çizgisini dosdoğru devam ettirenlerdendir. O inandığı yerde durmuş, ve kendisine inananlara vefa göstermiş, kimilerinin “istikbal” dediği menfaatçiliğin hangi yönde tecelli ettiğini görse bile sırf bir maddi çıkar uğruna yön veya taraf değiştirmemiştir.
Bunu söylerken yanlış anlaşılmak istemem. Bir insan ilkelerinin ve ölçülerinin uygun düşeceği her zeminde bulunabilir. Siyasette tarz, üslup, nüans ve ayrıntılar da çok önemlidir. Bunları nerede bulmuş ise, insanın iradesini özgürce kullanarak orada olması çok tabii ve takdir edilecek bir şeydir.
Benim kastettiğim, olmaması gereken yerde durmaya ilkelerinin izin vermediği bir insanın, sırf istikbaldeki maddi çıkarlar uğruna, orda durmasıdır. Bu “içi başka dışı başkalığın” bir eksiklik ve kusur olmadığını kim söyleyebilir?
Mustafa Kamalak Bey hep Saadet Partisinde kalmakla Erbakan Hoca ve davasına sadakat ve vefasını göstermiştir. Onun bir vefasına da ben şahidim. 28 Şubatın devam ettiği günlerde bir kitabımdan dolayı mahkemelere sevk edildiğimde beni arayarak teselli eden ilk ve tek siyasetçi idi.
Tıpkı Erbakan Hoca’nın cenaze merasiminde olduğu gibi, Saadet Partisi bir çok insanın gönlündedir ama, büyük bir ihtimal, bu sandığa aynen yansımayacaktır. Çünkü çok kritik bir zamandan geçmekteyiz. Yargıya intikal etmiş Ergenekon Davası, cunta ve çetelerle mücadele, yeni bir Anayasa zarureti, istikrarsızlığı istemeyen ekonomini ve terörle mücadele gereği, bugün ülkede güçlü bir iktidara ihtiyaç hissettirmektedir.
Millet, hazır güçlü bir Ak Parti varken, sevse de Saadet, Has, BBP gibi küçük partilerle oylarının gücünü düşürmek istemeyecektir. Bunu da en iyi Mustafa kamalar bey bilir.
Neden mi?
Geçen seçimlerden biriydi. Mustafa Kamalak bey sitemize teşrif ettiler. Ortak kullandığımız bir salonda kendilerini dinledik. Bu arada insanlar bazı tenkitler de yönelttiler kendisine. Sanırım milletvekili aday seçimlerinde halkın isteğine bakmamaları ve istenmeyen isimlerin tespiti gibi şikayetlerdi.
Bu arada hiç unutmam bir kişi dedi ki: “Daha önce tek siz vardınız ve ne yapsanız elimiz mahkumdu, mecburen size oy veriyorduk. Ama artık milli bir nizam isteyen başka partiler de var. Bundan endişe duymuyor musunuz? Hala oyları “çantada keklik” görüyor musunuz?”
Verdiği cevap şöyleydi: “Evet, davamızı seslendiren başka partiler de olabilir. Vardır da. Ama biz deriz ki, İslam, cemaat dinidir. Bölünüp parçalanarak güç kaybını istemez. Bu aklen de na katlanmak zorunda kalabilirler.hikmetsiz ve faydasız bir iştir. Eğer birleşeceksek, herhalde azlar çokların yanına gelmeli. Şimdi biz çoğuz, o azları ve sizin oylarınızı yanımıza davet ediyoruz.”
Biz bu görüşü benimsemiş ve önemsemiştik. Acaba kendileri de şimdi aynı görüşte midir?
İlke ve ölçü bu ise, acaba çok olan kardeşlerinin yanına giderek gücü dağıtmadan iktidarda mı kullanacak, yoksa “dün dündü, bugün bugündür” mü diyecektir?
Bunun cevabı tam olarak bilemem, bu “Demirel Siyasetine” bizim aklımız pek yetmez. Sanırım ki Kamalak Bey bu ilkesizliğe düşmez. Ondan bunu beklemeyiz. Fakat siyasetin bir de zaman, zemin, şartlar ve imkanlar gibi ince ayarları vardır ve insanlar zaman zaman konjöktür gereği zehir içmek gibi zor olsa da bunlara uymak zorunda kalabilirler. Bizi korkutan bu durumlardır zaten.
Mesela hatırlar mısınız, Şevket Kazan ve arkadaşları Tansu Çiller hakkında yolsuzluk iddiası ile meclise gen soru önergesi vermişti. Ama sonra Refahyol hükümeti kurulunca meclise gelen bu önergeyi kendileri reddederek Çiller’i temize çıkarmışlardı. Evet, zehir içmek kadar zor olsa daşartlar ve vaziyetler bazen bunu yaptırıyor siyasette maalesef.
Sadece siyasette mi? Ah o şartlar veya ah o bahaneler!
İnşallah Mustafa Kamalak bey ve emsali ile bu siyasete daha iyi bir seviye, bir üslup ve bir beyan güzelliği gelir.
Kendilerini bir kere daha tebrik eder, sağlık, mutluluk ve hayırlı hizmetlerinde başarılar dilerim.