İki Güzel İnsan Ve Üç Kitap
Albay Şefik Can hoca anlatıyor:“.1964 senesinde Konya’ya tayinim çıktı. Üstadımızın (Mahmud Sami Ramazanoğlu ) yanına giderek durumu arzettim, elini öperek izin istedim.
-Sizin için hayırlı olur, Konya’da bizim dostlarımız çoktur., dediler. Dişçi Mehmet Efendi, Yorgancı Salih efendi gibi bazı isimler saydılar. Bir de:
-“Okumak için hangi kitapları götürüyorsun? diye sordu.
-Efendim, Mesnevî ve Abdülkadir Geylanî hazretlerinin Sohbetler’ini, dedim.
-İyi, iyi birde Kuşeyrî Risâlesi’ni al, dedi.
Vedalaşarak yanlarından ayrıldım.” (Tasavvuf Dergisi, sayı 14. s. 836.)
Sami Efendi (kuddise sırruh) sürekli okuyan, sohbet eden, insan yetiştiren kamil bir mürşittir. Yapacağı sohbetlerini de erinmez, yazarmış. Yazılı yaparmış sohbetlerini. Uzun müddet O’nun manevi evlatları da sohbetlerini okuyarak yaptılar. Aslında bu yolun bir mecburiyeti değil, zamanın bir mecburiyetiydi.. Bu yanıyla da çok önemliydi.
Hangi yanıyla mı?
Malum o devirde insanlara irticali sohbet yapacak kadar İslamî ilim ve irfandan haberdar insan bulmak çok ama çok zordu. Medrese ve tekkelerin kapatılması ve yeni açılan mekteplerde din dersleri ile ilgili hiçbir şey okutulmaması, hatta özel olarak okutan ve okuyanların da “devlete baş kaldırıyor” diyerek analarından emdikleri sütün burunlarından getirilmesiyle, dini ilimler iyice köreldi. Hatta eskiden yetişenlerin ölmesiyle de kayboldu gitti. Allah (azze ve celle) o günleri bir daha göstermesin, köylerde cenaze namazını kıldıracak insan kalmamıştı da, mecbur kalarak, istemiye istemiye İmam Hatip Mekteplerini açmak zorunda kalmışlardı.
Böyle bir ortamda ülkenin her yanında ihvan toplanacak ve sohbet yapacak. İyi de kim yapacak?
Sami Efendi bunun çaresini “sohbeti kitaptan okuyarak ve okutarak” bulmuştu. Eğer bir yerde bir okur yazar varsa, O’na güzel bir kitap verilecek, o da ondan okuyacak. Artık kim ne anlarsa, pek de yoruma gidilmeden dinlenilecek. Yoruma gidilmeden diyoruz. Çünkü yorum yapabilmek de ilim işidir. Sıkıntı zaten onun ehlini bulmada değil mi? Ehli olsa amenna.
Neler okunmalı?
Yukarıdaki liste güzel bir fikir veriyor. Bunun yanına Gazali’nin İhya’sı, Suhreverdi’nin Avarif’i, değişik siyer kitapları, Attar’ın Tezkiresi ve bazı tasavvufi adabtan bahseden eserler sürekli sohbetlerde okuna geldi.
Mesnevi malum kitaptır ve çok güzel şerhleri de vardır. Bizde Tahiru’l Mevlevî’nin şerhi meşhur olmuştur.
Abdulkadir Geylanî’nin sohbetlerini içeren kitabının orijinal adı “el- Fethu’r Rabban^ dir ve bildiğim kadarıyla hem Abdulkadir Akçiçek, hem de Yaman Arıkan tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. M. Es’ad Erbilî ve Said Nursî bu kitabı çok beğenir ve tavsiye ederler. Gerçekten de etkili bir kitap.
Bunun canlı bir şahidi de benim.
Ama yazı uzadı, bu hatırayı gelecek yazıya bırakalım mı?