Tarihle Övünmek
“Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı tarihini hem övüyor, hem de onunla övünüyor” şeklinde eleştiren dostuma bir soru: “Neden övmeyeyim, övünmeyeyim?”
Tarih bir milletin hem beyni, hem de yüreğidir. Aynı zamanda tarih milletlerin hafızasıdır. Bu yüzden ABD, hiç yoktan kendisine tarih uydurdu ve uyduruk tarihini o kadar abarttı ki, sığır çobanlarını (kovboylar) kahraman yaptı…
Topraklarını (emek ve emeklerini) korumaktan başka suçları olmayan Kızılderilileri “haksız” ve “suçlu”, Kızılderililerin yüzyıllardan beri yaşadıkları toprakları silah zoruyla işgal eden beyazları ise “haklı” ve “mazlum” yaptı.
Ve bu uyduruk kahramanlık hikâyelerinin üzerine bir imparatorluk inşa etti.
Yani biz, “gerçekçi” görünmek için, büyük bir tarihi mirası inkâr mı edelim?..
Dönem dönem haksızlıklar yapılsa bile, bütünü içinde “adalet”, “merhamet” ve “medeniyet” parlayan bir oluşu yok mu sayalım?
Unutmayalım ki, kalabalıklar ancak tarihi köklerinde “millet” olabilirler! Ve tarihi olgularda ancak kendilerini bulabilirler. Aksi taktirde yürekler kurumaya başlar.
Tarihimizi yokluğa mahkûm etmek isteyenler, galiba yüreklerimizi kurutmaya çalışıyorlar. Siz kendi varlığınızı tarihsel boyutlarıyla bulunduğunuz topraklara inşa etmezseniz, başkaları topraklarınıza göz diker...
Nitekim bazılarının tarihten günü ayırma aymazlığı komşularımızın iştahını kabarttı. Yunanistan, uzun zamandır hem Bizans’ı, hem de Pontus’u diriltme çabasında: Olayı yeni nesillere de mal edip canlı tutmak için şiirler ve efsaneler uyduruyor. İstanbul merkez olmak üzere Teselya, Makedonya, Batı Anadolu, Ege adaları, Trakya ve Trabzon'a kadar olan bölgeyi kuşatan “Megali İdea” (Büyük Yunanistan) projesine adım adım yürüyor.
Ermenistan, Anadolu’nun doğusunu apararak “Büyük Ermenistan” olmaya çabalıyor. “Soykırım” yalanını çıkarıp dünya parlamentolarına kabul ettirmek suretiyle hayallerine uluslararası dinamizm kazandırmaya çalışıyor.
İsrail’in “Arz-ı Mev’ud”u (vadedilmiş topraklar) bir yandan Tarsus’u, öte yandan Urfa’yı kapsıyor!
Talabani ve Barzani, Anadolu’ya bakıp “Büyük Kürdistan” hayali kuruyorlar!..
Bulunduğumuz coğrafyada rüyası, hayali, emeli, hedefi; kısaca ütopyası olmayan tek millet, maalesef biziz!
“Misak-ı milli” sınırları içine kapanmış, kâh “laiklik-başörtüsü”, kâh “şeriat-tarikat” kavgalarında kendimizi tüketiyoruz.
Kimi entellerimiz de gayesizliğimize tuz-biber ekercesine tarihi karalıyor. Halbuki tarihsizlik talihsizliktir. Tarihten kopmuşsanız, geleceğe ulaşamazsınız.
övme ve övülmeye gelince…
Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” tavsiyesine harfiyen uyan Osmanlı Devleti’nin insan merkezli yapılanmasıyla övünmeyeceğiz de, insanımızı tümüyle sınırlayan “modern yasakçılığımız”la mı övüneceğiz?..
Yıldırım Bayezid’in şahitliğini reddeden Bursa Kadısı Emir Sultan'la, Yavuz Paşidah’a, “Hükmü çiğnersen billahi hâlline fetva verir, ümmeti senin gibi hüküm dinlemez bir Padişah’ın şerrinden kurtarırım!” diyen Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemali Hoca ile övünmeyeceğiz de; “Siz emredin Paşam, biz kitabına uydururuz!” diyen ve milli iradeyi mahkemeye veren darbe şakşakçısı hukukçularla mı övüneceğiz?
Fatih Sultan Mehmed’e, “Ayağa kalk, hasmınla yüzleşeceksin” emrini veren ilk İstanbul Kadısı Sarı Hızır çelebi ile övünmeyeceğiz de, “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyen Yassıada yargıcıyla mı övüneceğiz?
Ayasofya Kilisesi’ni “şehit hakkı” olarak camie dönüştüren şuurla övünmeyeceğiz de, onu kimliksizliğe mahkûm etmekle mi övüneceğiz?..
Fatih’in Bizans halkına inanç, ibadet, kıyafet, seyahat ve ticaret özgürlüğü tanıyan “Amanname”siyle övünmeyeceğiz de, kendi insanının bile kılık kıyafet tercihine saygı duymayan dayatmacılığımızla mı övüneceğiz?..
Yavuz’un gösterişten uzat sadeliğiyle, Kanuni’nin hazineyi tepeleme altınla doldurmasıyla, Sultan Dördüncü Murad’ın siyasete bulaşmış orduyu kışlasına döndürüp eğittikten sonra Bağdat Fatihi yapmasıyla övünmeyeceğiz de, demokrasiye müdahalelerimizle, yasaklarımızla, yasakçılarımızla, insan hakları ihlallerimizle, borçlarımızla, korkularımızla mı övüneceğiz?
Tüm tarih bizimdir. övünülmesi gereken bölümleriyle övünür, eleştirilmesi icap eden yerlerini eleştiririz...
Bizi ancak yüreği ve mayası bizden olanlar anlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.