Merve Kavakçı ismini bilmeyen yoktur herhalde. “Türkiye’de neden siyasette kadın yok” diye bas bas bağıranların ve sonra siyasete kadın girince, bir de bu kadın başörtülü olunca, o bas bas bağıranlar, bu sefer de yemin ettirmemiş, evini basmış, gece yarıları çocuklarını dövmeye sövmeye kalkmışlardı. Bunu bir de hukuk(!) adına yapmışlardı.
İşte siyasetin böyle yapıldığı bir ülkede yani bizim ülkemizde Merve Kavakçı milletvekili olmuştu, kadın olması iyiydi ama başındaki örtü olmamalıydı. çünkü başındaki örtü, kadın ve milletvekili olmasına tersti. Sisteme böyle bir kadın tipi kodlanmamıştı.
Ne yazık ki, benim ülkem, işte bu mantıkla yaşayan insanların har vurup harman savurduğu, “Halk ne derse desin, illa da bizim dediğimiz olur” diyerek, gerektiğinde darbeden, iç savaştan ve her türlü kötü yola başvurarak, imtiyaz mücadelesi verenlerin kullandığı bir çiftlik gibidir.
Bir gün bu çiftliğe Merve Kavakçı adında biri çıkıp geldi ve ülkenin öz evladı olarak, bu toprakların gerçek sahibi olarak, çoğunluğun sesi olarak siyasete girmek istedi. Hitler zihniyetiyle siyaset yapan veya bu zihniyetle siyaset yapılmasını isteyenler, Merve Kavakçı’ya “dur” dediler ve halkın büyük ekseriyetinin gönderdiği, milletin iradesinin tecelliği ettiği TBMM’den zorla çıkardılar.
Kavakçı, inancından ve imanından gelen büyük bir azim ve gayretle, imanın gereği, “Hayır da Allah’tan, şer de Allah’tan” düsturunca Allah’ın kendisine bahşettiği ömrü bir kenara çekilip harcamak yerine, yine Allah rızası için harcamak üzere yolundan dönmedi.
İşte bu hafta tanıtmaya çalışacağım Merve Kavakçı kitapları, yakın tarihin ve insanlık tarihinin akıcı bir üslupla anlatıldığı eserler. Bizim gazetede yazdığı yazılarını topladığı kitaplar Beyan Yayınları’ndan çıktı.
Merve Kavakçı’nın kitaplarının ilki; “Dünyanın Güzel İnsanları” ismini taşıyor. Bu kitapta kendisi üzerinde iz bırakan insanlara dair yazılar yer alıyor. Bunların kimisi çok yakından tanıdığı, üzerinde veya yakınları üzerinde ödenemez hakları olan kişiler, kimisi kalbinde yer edinmiş değerli dostlar, kimisi de uzaktan seyredip takdir ettiği yabancılar. Hepsinin ortak özelliği ise başkalarına da tanıtılabilecek yönleri olan özel kişiler olması.
Merve Kavakçı’nın yayınladığı ikinci kitabının adı; “Siyasetin Oyunu.” Bu kitap, yaşadığı siyasi tecrübenin izlerini yansıtıyor. Türkiye’de statükocu egemen sınıfa karşı mücadele etmenin zorluklarını dile getiriyor. Gücünü, ülkeyi stabiliteden mümkün olduğunca uzak tutmaktan alan statükonun, bir taraftan durağanlığın değişime direnciyle boğuşmaya mecbur bıraktığını, diğer taraftan da bu durağanlığın varlığı için insanları gerekli provokasyonlarla mücadele etmeye mahkum ettiğini dile getiriyor.
Merve Kavakçı’nın yayınlanan üçüncü kitabı, şu an yaşamakta olduğu dünyaya ilişkin gözlemlerinden oluşuyor. “Batı’da Müslüman Olmak” adını taşıyan bu kitabında, içinde yaşadığımız küresel köyün bir ferdi olarak Türkiyeli eski milletvekili kimliğinin ötesinde Batı’da yaşayan bir Müslüman’ın kaleminden Batı’ya bir pencere açıyor ve bize çelişkilerle dolu bir Batı resmi sunuyor.
Merve Kavakçı’nın son kitabı aynı zamanda mağduru olduğu bir sorunun değerlendirmesini de yapan bir kitap. “örtünün Altında Kalanlar” ismiyle yayınlanan bu kitap, siyasi hayatımızın en zorlu sorununun da hikayesini anlatıyor. ülkemizdeki başörtüsü yasağının artık siyasi bir sembolden ziyade, ülkedeki hukuksuz ve keyfi yasakçılığın sembolü olduğunu vurguluyor.
Bu yasak nedeniyle onbinlerce insanın kalplerinin kırıldığını, yuvalarının yıkıldığını, ailelerde fiziksel ve duygusal anlamda bölünmelerin yaşandığını dile getiriyor. Başörtüsü yasağının ne ilk ne de son mağduru olduğunu anlatan Merve Kavakçı, yalnız kendi kimliğinde bütün başörtülü kadınları hedef alan “Bu kadınlara haddini bildirin” sözünün, yaşadığımız gezegenin en ücra köşesinden bile duyulduğuna dikkat çekiyor.
Son satırı yazınca aklıma Ecevit geldi. Şimdi ben ne diyeyim bu Ecevit’e. Neyse, güzel kitapların arasına virüs sokmanın bir alemi yok.
Eserler hakkında bilgi için: Beyan Yayınları: 0212 512 76 97 - 526 50 10