Aday borsası açılıyor
Yaklaşan genel seçimlerle ilgili ilk heyecan aday listelerinde yaşanacak. Barajı geçme ihtimali olan partiler ve onların güçlü oldukları illerde astronomik rakamlar konuşuluyor.
Memleketim Erzurum'u söyleyeyim, AK Parti'ye 114 müracaat olmuş. Bu seçimde sandalye sayısı 7'den 6'ya düşen bir şehir için hakikaten büyük rakam. Diğer partiler, henüz süre dolmadığı için sayı açıklamıyor. Erzurum örneğinde görüleceği üzere liste savaşları kıran kırana geçecek.
Partiler eleme yaparken küskünler topluluğu oluşturmamaya gayret edecek. İlk parametre, mümkün mertebe az küskün oluşturmak ve küskünlüğü en az zarar verecek olanları elemek. İddialı illeri paylaştırmak ayrı bir mesele. Her ilden sandalye kazanabilen AK Parti, nispeten rahat. Ancak diğer partilerde vekil sayısı fazla olan büyük şehirlere yığılma bekleniyor. Büyükşehirlerde seçmenin handikabı olan geniş seçim çevreleri, adaylar için fırsata dönüşüyor. Önceden tanınma ve seçmenle iletişime geçme mecburiyeti azalıyor. Bilhassa genel merkez yöneticileri ve taban siyasetinden gelmeyenler büyükşehirlerde arada kaynamak istiyor. Kendi şehrine gitmek istemeyenler her seçimde maraza çıkarır. Önceki dönemlerde memleketi Yozgat'tan aday gösterildiği için hoşnutsuzluk gösteren eski bakan, genel başkanla tartışmıştı. Mesela CHP, Sezgin Tanrıkulu'nu Diyarbakır'dan namzet yapsa kazanma ihtimali düşük. İstanbul'a kaydırsa karizma çizilir. Hemşerilerinin önüne çıkamayacak böyle çok isim var partilerde.
Gelelim parti parti değerlendirmeye: AK Parti'nin işi hem kolay hem çok zor. Yine birinci parti çıkacağına kesin gözüyle bakıldığından diğerlerinden daha fazla sandalye ile daha yüksek tatmin sağlayacak. Ama daha çok aday arasından liste hazırlayacağından karar süreçleri sancılı geçecek. Tek başına iktidara gelme ihtimali yüksek partide 'küskün' olmak pek makul değil. Gönlü alınması gerekenler sınıfı demek doğru olur. Aday adaylarının pek çoğu listeye giremeyeceğini biliyor ve önümüzdeki dönem taleplerini yaparken kartvizitine bu unvanı yazdırmak istiyor. İktidar partisinin imtihanı, kan değişikliğini az hasarla atlatmak. Teşkilatlardan gelen isimlere yer açmak ve vitrin isimleri taşımak için mevcutların bir kısmı kenara çekilecek. Burada da yine sihirli sözcük 'iktidar' devreye girecek; bağırlarına taş basıp evlerine dönecekler.
CHP'yi ise sancılı günler bekliyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve yeni yönetim, takım arkadaşlarını seçmek; biraz da kalıcı olmak üzere liste yazacak. Deniz Baykal ve Önder Sav ise partiden silinmemek ve muhtemel fırsatlarda yeniden dümene geçmek için mevzilerini korumaya çabalayacak. Ergenekon tutuklularını Meclis'e taşımak bu açıdan da sorunlu görünüyor. Paylaşılan koltuk AK Parti'ye nazaran az olduğundan kavga büyüyecek. Seçilecek yerlere konulan her Ergenekon sanığı, parti içinden birilerinin ekmeğini elinden alacak. Hakkından gönül rızasıyla feragat edecek kimse görünmüyor. Süheyl Batum'un bile yerini Tuncay Özkan'a vereceğini sanmıyorum. Kemal Bey'in diğer sorunu hem ülke genelinde partinin oylarını artırma mecburiyeti hem de yeni illere açılma vaadi. Önceki dönem partinin bindelik oranlarda oy aldığı Güneydoğu'da var olma mücadelesi verecek; iyi adaylarla çıkmak zorunda. Aynı zamanda seçilme ihtimalinin düşüklüğünü problem yapmayacak isimler olmalı. Bir anlamda intihar komandosu gibi, partisi için kendini feda edecek. Bakalım böyle babayiğitler çıkacak mı?
MHP, dilemma konusunda CHP'ye benziyor ama artıları ve eksileri var. Artısı, ideoloji seviyesi yüksek ve küskünlükler daha az su yüzüne çıkar. Eksisi yine ideolojik yapısı; bazı adayların hazmı CHP'den zor. Ergenekon sanıklarının sandalye işgali yanında savunulması zor geçmişleri var. Seçimden beri doğal olarak iktidar eleştirisi yaptıklarından AK Parti'yle ayrışmaları kolay. CHP ile aynı illerde iddialı bulunmanın yanına, söylem benzeşmesi ve Ergenekon savunuculuğu da ortak payda şeklinde eklenebilir. Bu durumda birbirini aşağıya çeken iki parti haline gelirler ve AK Parti'nin ekmeğine yağ sürülür. Aday listeleri, kimin yarışa nereden başlayacağının göstergesi olacak.