Derin imtihan
7 Mart tarihli Yeni Asya’nın manşeti, “Alevilerin Kemalizmle imtihanı devam ediyor” şeklindeydi. Bu manşeti gören okuyucumuz “Demokrat Ali Ağabey”, dokunaklı bir şekilde; “Sadece Alevilerin imtihanı mı devam ediyor? Bizim imtihanımız bitti mi?” diye sordu.
“Demokrat Ali” ağabeyimize söylediğimizi burada da tekrarlayalım: “Bitmedi elbette. Hepimizin karşı karşıya olduğu ‘çetin imtihan’ son nefese kadar devam edecek.”
Arkadaşımız Hasan Hüseyin Kemal’in sorularını cevaplandıran Yüzleşme Derneği Başkanı yazar Cafer Solgun, Yeni Asya’ya verdiği röportajda şöyle demişti: “Alevîlerin kendilerine empoze edilen korku ve kaygılardan kurtulması, Sünnî çoğunlukla kardeşleşebilmeleri Türkiye’nin hayrınadır. Alevîlerin Kemalist bir partiye ilgi duyması demokratik bir tercihtir, ancak bunun Alevîler için bir şart olarak görülmesi kabul edilemez. ‘İrtica tehlikesi var. O zaman biz Kemalist ve Atatürkçü olalım’ yaklaşımı kabul edilemez. Bu mânâda Alevîlerin Kemalizmle imtihanı devam ediyor.” (Yeni Asya, 7 Mart 2011)
Bu röportajdan yaklaşık bir hafta sonra benzer bir tesbit daha yapıldı. Yeni Şafak’tan Murat Aksoy’un sorularını cevaplandıran Su TV Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Özdemir, Alevilerle ilgili değerlerdirmeler yaparken şöyle demiş: “Aslında (Aleviler) kendi içlerinde ve hayatlarında yüzleşiyorlar. En önemlisi de Alevilerin, Kemalizm’le yüzleşmesidir. Mustafa Kemal sevgisi üzerinden, Alevilerin inançları ipotek altına alınmıştır. Cumhuriyete ve ‘laikliğe’ bağlılık vesayetinden kurtulmaları için; Koçgiri ile, Dersim ile, Çorum, Maraş, Madımak ve Gazi Mahallesi ile yüzleşmeleri gerekiyor.” (Yeni Şafak, 12 Mart 2011)
Su TV Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Özdemir, başka önemli tesbitlerde de bulunmuş, ama nedense medya en azından şimdilik bu konulardan uzak duruyor. Özdemir’in tesbitlerinden bir kısmını özetlemekte fayda var:
* Aleviler 28 Şubat sürecinin tam da göbeğindedir, hem mazlûm hem de zalimdir.
* Kızılbaş Alevî geleneğinde cemevi yoktur, cem ayini vardır. Bu ayin o zamanki adı ile dergâhlarda yapılırdı. Aynı şekilde Alevilikte Cem kurumsaldır; ama Cemevi diye bir şey yoktur. Ama bakıyorsunuz birden Cemevleri ortaya peydahlandı.
* Ben hep kendime şu soruyu sordum: “Cemevleri ne zaman ortaya çıktı ve birden çoğaldı?” Bu soruya verdiğim cevap 1991-1996 yılları arası oluyor. Bu dönemde hem merkezi hükümetin hem de yerel yönetimlerin, gerek arsa tahsisi ile gerekse maddî destek sağlayarak bu kadar cemevinin açılmasına izin vermeleri bana çok masum gelmiyor.
* Evangelizm’in Türkiye coğrafyasındaki projesi de, İslâmı Aleviler üzerinden Protestanlaştırmaktır. Protestanlaştırmanın bir yolu cemevlerinin ibadethane olduğu algısını yaymaktır. Tam da bu noktada 28 Şubat devreye girmektedir.
* Bakın bu vakıfların en büyüğü olan Cem Vakfı’nın kuruluşu 1995’tir. Ve bu vakfın açılımının Alevilik’le doğrudan ilişkisi yoktur. Vakıf adındaki CEM’in açılımı Cumhuriyetçi Eğitim Merkezleri’dir. Kısaca bu vakıf ve derneklerin çoğunluğu bu dönemin ürünüdür ve önceliği Alevilik midir kuşkuluyum. Bütün bu vakıf ve dernekler, 28 Şubat sürecinin yatay örgütlenmeleridir. Devletin gizli ajandasında, Alevilere verdiği bir görev vardır.
* 1990’larda sayısı birdenbire binleri bulan cemevleri de, kaos ortamında kullanmak üzere derin devletin arka planında tuttuğu yapılanmalardır. Ben bu gözle baktığım için cemevlerine sıcak bakmıyorum.
* Kılıçdaroğlu bir seçimlik liderdir. 12 Haziran’da CHP arzulanan oyu alamazsa Kılıçdaroğlu gidecek, başka biri gelecektir.
Gerek Su TV Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Özdemir ve gerekse Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun’un Alevilerin ‘imtihanı’na dikkat çekmeleri çok önemli.
Tabiî ki bütün Türkiye bu imtihanla karşı karşıya. İnşâallah hepimiz, karşı karşıya olduğumuz bu çetin imtihanı başarı ile verip, ‘sahil-i selâmet’e çıkabiliriz. Bunun için fiilî ve kavlî duâya devam inşâallah...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.