Güç ve Kibir 1
İnsanın kendinde olursa en sevdiği, başkalarında olursa hiç sevmediği bir yanıdır kibir. Her insanda az çok bulunan kibirin en tehlikeli tarafı da, kişinin kendisinde olanı kolay fark edememesidir herhalde. Bu da kibirin “ahmak” yanıdır.
Kibir, “büyük, yaşlı” anlamına Arapça kökenli bir kelime. Türkçemizde kibir, büyüklenme, kendini üstün görme, ululuk taslama, azamet gösterme anlamında kullanılır yaygın olarak. Gururlu da aynı anlama kullanılır. Mağrur olma, kibirli olma ve aldanma.
Evet, aldanma. Bütün kibirli ve mağrur insanlar, kendilerini kandıran ve aldanan insanlardır. Kendini bulunduğu yerden daha büyük görenler ve olmadıkları makamlarda olduklarını zannedenler, ayakları boşluğa geldiğinde yaman düşer ve âleme maskara olurlar. Aldanmak buradadır işte.
Aslında bir insanın, gurur ve kibire düşmeden, “büyük adam” olmak için çalışması, içten ve dıştan gelen zorluklara dayanarak, direnerek, dişini sıkarak bunlara aldırmadan gayesinin gereklerini yerine getirmesi, himmetini kavî ve yüce tutması, eski tabirle “uluvv-i himmet” sahibi olması, yeni deyimle “büyük düşünmesi” ve “kendini yetiştirmesi”, bunun için kendine özgüvenle beraber sırtını Allah’a dayaması, yüzünü O’na çevirmesi, işlerini O’na ısmarlaması, O’na sonsuz bir güven duygusu içinde çalışıp çabalaması, iyi ve övülecek bir şeydir.
İnsan büyük olmak için okumalı, düşünmeli, ehli ile düşüp kalkmalı ve istişare etmeli, hayatını planlı, programlı ve disiplinli yaşamalıdır. Bu mutlaka gerekir. Hiçbir başarı ne kolay, ne de tesadüfî değildir ve mutluluk da başarı oranında büyüktür.
İşte bu başarı ve hak edilen mutluluk, elbette bir güzelliktir, takdir ve övülmeye değer bir durumdur. Yeri gelince bunu övmek, örnek göstermek ve takdir etmek de gerekir. Ama bunu başkaları yapmalı. Kişinin kendini övmesi, kendini takdir etmesi, her halükarda hoş bir durum değildir. Kibirin kapısı sanırım böyle aralanır.
Ayıp olan ve kınanan kibir ve gurur, bu sayılanlar olmadığı halde, olmuş farz ederek kişinin kendini büyük görmesi ve göstermesidir. Kendisini “bulunmaz Bursa kumaşı” sanmasıdır. Bu, ayıp olduğu kadar, aynı zamanda komiktir ve kişiyle alay edilmesini davet eder. “Maskaraya alınmak” ve “makaraya sarılmak” dediğimiz işte budur.
Kibir bir cehalettir, aklı örten bir perdedir. Kibirli kişi, çoğu kez kendisini övenle söveni birbirinden ayırt edemez bir hamakat, bir ahmaklık içindedir. Birisi bir insanı, olmayan vasıflarla, olmayan makamlarla, olmayan başarılarla övüyorsa, düpedüz ince ince dalga geçiyor, alay ediyor demektir. Kibirliler bunu anlamadıkları için, etraflarında bir sürü kendilerini sevmeyen ve alaya alan, aşağılayan dalkavuk ve yalaka beslemek durumunda kalırlar.
Oysa insana yakışan, büyük de olsa, tevazu göstermesi, alçak gönüllü olması, mahviyyetkar davranmasıdır. Büyüğü, daha da büyük yapan huylardır bunlar.
Dünyanın bin bir yüzü vardır. Gerçekten büyük kimseler, insana değer verirler ve kıymetten anlarlar. Kendilerini küçük düşürecek davranışlardan da sakınırlar. Başkalarının elindeki mala, makama, şana, şöhrete, yüzlerine karşı yapılan övgü ve iltifatlara ya da sırt çevirmelere asla iltifat etmez, her an söz ve hareketlerine dikkat ederek küçük düşürücü işlere asla tenezzül etmezler. Kimseye yaltaklanma ihtiyacı da duymazlar. İzzet ve şereflerini hep korur, haysiyetlerini her şeyden üstün tutarlar. Bütün bunların kibirle bir alakası yoktur.