En büyük derdimiz!..
Pakize Suda programcılığa soyunmuş...
Halkın içine girip sorular yöneltmece...
Gözüm takıldı, izledim...
Soru: “Ortadoğu ülkelerinden birkaçını sayabilir misiniz?..”
Özellikle “üniversite” öğrencilerinin cevaplarına baktım...
Aman Yarabbim!..
Ankara Üniversitesi İktisat Fakültesi, Boğaziçi İşletme, Marmara Uluslararası İlişkiler...
Mikrofon uzatılanlar, en az 15’er yıllarını “okumakla” geçirmişler...
Her yıl, her yıl “sosyal, tarih, coğrafya” okumuşlar...
Yüzlerce sınavdan “başarıyla” çıkmışlar...
Ve üniversite sınavını da -girdikleri bölümlerden belli- çok iyi puanlarla kazanmışlar...
Öyle ki bu gençler “yüzde 1”lik dilim içerisinde...
Bir başka ifadeyle, her yüz gençten 99’unu geçmiş durumdalar!..
Ve soruya verdikleri cevaplar:
“Ortadoğu ülkesi mi?..
Japonya’yı biliyorum ama...
Çin!..”
•
Bir başkası: “İran, Afganistan, Pakistan...”
Öteki: “Müslüman ülkeler oluyor...Arabistan, İran, Malezya gibi ülkeler di mi...”
•
Yazmıştım... Geçtiğimiz günlerde “İletişim Fakültesi Dekanı” olarak görev yapmakta olan bir arkadaşıma gittim...
“Bir haber sitesi var. Türkçe bilen iletişimciler arıyorlar. Sizden de öğrenci gönderelim” dedim...
“Ya Serdar” cevabı geldi:
“Türkçe bilen pek çıkmıyor. Sana imtihan kağıtlarını göstereyim, gülersin!..”
•
Müthiş tablo!..
Gerçekten de “İletişim”de okuyorum, hatta “İletişim mezunu”yum ve hatta hatta “On yıllık gazeteciyim” diyen arkadaşlara bakıyorum...
Ne yazık ki, basit bir trafik kazasını dahi haberleştirebilecek durumda değiller...
Daha elim ve vahimi, İletişim Yüksek Lisansı’na devam ederken şahit oldum; “iletişim profesörleri” bile bilmiyor haber yazmasını!..
•
Şöyle ifade edeyim:
“Sebep oldu”, “sağladı”, “yol açtı” gibi farklı manalara gelen ve çok farklı durumlarda kullanılan ifadeleri birbirlerinin yerine kullanabiliyorlar...
“İddia etti”, “vurguladı”, “kaydetti”, “sözlerine ekledi”, “öne sürdü”, “ileri sürdü”, “açıkladı” gibi ifadeler de yerli yersiz savruluyor...
Bunların arasında farkı “iletişim profesörlerine” bile izah etmeniz kolay değil...
Oysa...
Bakın, Almanya’da bir yeğen var...
Bizdeki “iki yıllık bankacılık” bölümlerine denk bir yeri bitirecek...
Kızcağıza resmen “çile” çektiriyor adamlar...
O bölümden mezun olabilmek için bizdeki “tıp eğitimine” denk bir süreçten geçiriyorlar...
Bir yeri kazanabilmekten çok, bitirebilmekte marifet.
Ve adama, öğrenmeyince okul bitirtmiyorlar...
Bizde ise, çok şahit oldum, “tek şiir bilmeden” Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan var!..
Daha ilginci, hali hazırdaki “İngilizce öğretmenlerimiz” dil bildiklerini “uluslararası geçerliliği olan sınavlarda” ispatlayabilecek durumda değiller.
Bir süre evvel, İngilizce öğretmenlerimizin seviyesini ölçmek üzere yurtdışından bir heyet gelmişti...
Manzara şu ki; Öğretmenlerimizin çoğu heyet üyeleri ile “tercüman” kullanarak anlaşabildi!..
İngilizce öğretmeninden bahsediyorum, dikkatinize... Bir de “öğrencilerin” durumunu tasavvur edin!...
•
Ne yazık ki, bu koskoca 8 yıllık dönemde de “eğitimin içeriği”nde kayda değer gelişme olmadı.
•
Bazen “komplo teorisi” üretiyor beynim...
“Acaba” diyor; “Küresel sermaye yol yapmamıza izin veriyor da, sağlam bir eğitim sistemi kurmamıza izin vermiyor mu?!!!”
İNGİLİZCE EĞİTİMİ İÇİN
İnternet üzerinden İngilizce için “bazı arkadaşlarımıza” imkan sağlayacağımızı yazmıştık...
Çok sayıda arkadaşımız mesaj gönderdi.
Bunlardan bazılarının “bu işte ne kadar ısrarcı olduğunu” görmek istedim...
Zira, bize sınırlı sayıda “ücretsiz şifre” verecek olan USBEM adlı firma “performansı” yakından takip ediyor...
Ve bizim aracılığımızla sisteme giren öğrencilerin “sistemi kullanmakta tembellik etmeleri” bizim itibarımız açısından sıkıntı doğuracak...
Neyse...
Bu konuda ısrarlı olan “arkadaşlar” çıktı...
Onlara ücretsiz şifreleri gönderdik...
Bir sene sıkı bir şekilde çalıştıkları takdirde, yurtdışında kendilerini rahatlıkla ifade edecek seviyeye gelirler.
Hayırlısı.