Çevreci misiniz? Demokrat mısınız? Özgür müsünüz?
Yürüyordum. Bir kurye ile karşılaştım.
Oflaya puflaya adres arıyordu. Sokak adı tamam ama pakette yazılı numara o sokakta yok...
"Şu dükkâna sorsana" dedim, az ötedeki kolye, yüzük, küpe filan satan takıcıyı göstererek...
"Ne diye sorayım abicim" dedi bizim kurye, "Bunlar hiç çevreci değil." "Çevreci değil mi?"
"Yok değiller. Etrafta ne olup bitiyor hiç ilgilenmezler. Ben en iyisi bir sucu bulayım" deyip gitti.
Kelime aynı: Çevreci... Ama anlamları kişiye göre değişebiliyor.
***
Gündüz Vassaf hoca anlatmıştı psikoloji dersinde... Zekâ testi yaparken, zenci çocuklara "Kahraman nedir" diye sormuşlar ABD'de.
Çocuklar, "Sandviç" demiş. Testi yapanlar da, "Yanlış cevap verdi" şıkkını işaretlemiş.
Halbuki "Kahraman" aynı bizdeki "Artist" gibi bir sandviç çeşidiymiş. Zenci bölgelerinde satıldığı için "beyaz" testçiler tarafından bilinmiyormuş...
***
Bu örnekleri, öncülüğünü Prof. Atilla Yayla'nın yaptığı Liberal Düşünce Topluluğu'nda (LDT) anlattım geçen akşam.
LTD'nin bir salon, bir de odadan oluşan küçük ofisindeydik. İstiklal Caddesi'nin ara sokağında... Atilla Bey bu derneği yaşatmak için ciddi çaba harcıyor.
Vaziyete bakar mısınız?
"Liberalizm" iş âleminin ideolojisi olarak bilinir... Sol eğilimliler "Neo-liberal politikalar..." diye lafa başladıklarında, kendilerini büyük bir gerçeği ifade etmiş gibi hisseder.
Halbuki Türkiye'de liberal diyeceğimiz bir avuç insan var.
Çoğu seçmen "liberal" politikaları desteklese de kendini "muhafazakâr", "demokrat", "milliyetçi" filan diye tanımlamayı tercih ediyor.
***
Neyse... Asıl değinmek istediğim nokta şu:
Kavramların sözlük tanımı ile pratik kullanımı arasında çoğu zaman ciddi farklar oluyor.
Mesela "demokrasi" kavramı...
Sorduğunuzda... AKP'li de kendine demokrat diyor, CHP'li de... Halbuki herkesin demokrasiden ve demokratlıktan anladığı farklı.
Örneğin bir Atatürkçü, "Laiklik olmadan demokrasi olmaz" sözüyle siyaseti dindarlara kapatmaya çalışıyor.
Dindarlar ise faraza eşcinsel laflarını duyduklarında iğne batırılmış gibi oluyor.
***
Kitaptan değil de gündelik hayattan hareket ettiğimizde, insanların demokratlığını nasıl ölçebiliriz?
Şöyle bir soruya ne dersiniz:
"Sizce hangi gruplar 'Siyaset' dışı kalmalı?" (Yani konuşmamalı, parti kurmamalı, Meclis'e girmemeli, görüşlerini ve taleplerini ifade eden yayınlar çıkarmamalı, vs, vs.)
Sorunun altına çok sayıda grup dizilebilir:
"Bir Kürt dünyaya bedeldir" diyenler... Laz fıkrası sevmeyen Karadenizliler... Eline, beline, diline hâkim olamayan Aleviler... Troçkistler... Dilenciye para veren Ateistler... Bankada bir milyon dolardan fazla parası olanlar... General rütbesinin altındakiler... Ergenekon sanıkları... "Erkekler bizi kirletir" diyen feministler... Cumartesi günü çalışmayan Yahudiler... Darbe düşleri görenler... Etyen'i seven Ermeniler... Dağdaki çobanlar... Anlamadan Kuran okuyanlar... Kariyer tutkunu Anarşistler... Devlet üniversitesi mezunu olmayanlar...
Borges'in Çin Ansiklopedisi'ne benzeyen bu liste karşısında kalemini en az kullananın, en çok demokrat olduğunu söyleyebilir miyiz?
Başka bir soru daha: "Darbe heveslileri siyaset dışı kalmalı" demek, kişinin demokratlık katsayısını ne kadar azaltır?
***
"Demokratlık bir bütündür", "Demokratlar tutarlı olmalı" filan deniyor ya...
Bence kitaplarda yazan tanımlar kadar, demokratlığın toplum hayatında nasıl algılandığı da önemli.
Aklımda bu sorularla yürürken, Fransız Kültür Merkezi'nde Marie Ozanne'ın "Özgür Kadınlar" adlı fotoğraf sergisinin ilanlarını gördüm.
Kim bilir kaç kişi bunu "Koca bulamamış kadınlar" olarak algılamıştır?