Taha Akyol

Taha Akyol

Zamanlama manidar!

Zamanlama manidar!

SORULAR o kadar çok ki... Evvela bu Wikileaks’in arkasındaki küresel güç!.. Sonra, Wikileaks’in niye Taraf’ı seçtiği?.. Dahası, Taraf’ın niye ilk gün, sürmanşetten ve içeride iki tam sayfadan Fethullah Gülen’i verdiği?!..
Hem niye şimdi?! Zamanlama manidar değil mi?! Ergenekon çökertilmiş... Ordunun siyasetteki rolü geriletilmiş...
Anlaşılan, ‘zamanlama’da sıra Gülen cemaatinin hırpalanmasına geldi!
Ergenekon operasyonlarının beyin ismi Ali Fuat Yılmazer’in, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde istihbaratın başından alınması bunun ilk işaretiydi!
Zamanlama manidar değil mi?! Falan filan...
Bu yazdıklarım zırvadır ve “komplo mantığı”nın saçmalığını belirtmek için yazdım!

Komplo teorisi
Bu yazdıklarım tamamen zihnimin içinde kurduğum soyut bağlantılardır. Komplo teorilerinin özelliği budur zaten: İlişkisiz tekil olguları zihin içinde birbirine bağlayıp komplo planlarına dönüştürmek...
Dün yayımlanan belgelerde benim gözümde en önemli satır şudur: “Türk toplumunda adeta bir refleks olan komplo teorilerine inanma eğilimi!..”
Bu eğilim son yıllarda daha da ağırlaşan bir zihin hastalığımızdır.
Bu hastalığımızı çok önemsediğim için Bilim ve Yanılgı adlı kitabımda “komplo teorisi”ne özel bir bölüm ayırdım.
Taraf’ın bu yayını komplo değil, başarılı bir gazeteciliktir, gazetenin genel çizgisine de uygundur üstelik, özel bir sebep olması gerekmez.
“Zamanlama manidar” ibaresi de Ahmet Altan’ındır, dünkü yazısında bu sakat komplo mantığını eleştiriyordu haklı olarak.
Şunu da belirteyim, Ergenekon meselesi hukukun ölçülerini zorladıkça bir ‘komplo teorisi’ne dönüşme istidadı gösteriyor: Her taşın altında Ergenekon keşfetmek! PKK’yı bile Ergenekon’a bağlamak! Maraş ve Sivas, hatta Dersim gibi feci olayların ardında Ergenekon hayali görmek!

Gülen hareketi
Belgelerin içeriğine dönersek, rapor yığınlarından zıt iki teori üretebiliriz:
- Amerikan Konsolos Vekili Stuart Smith, 4 Ağustos 2005 tarihli raporunda “Gülen cemaatinin nihai hedefleri konusunda derin ve yaygın kuşkular hâlâ geçerli” diyor. Belli bir güce ulaşınca “ılımlı tavırlarının sürüp sürmeyeceği” konusundaki kaygılara dikkat çekiyor.
- 17 Nisan 2007 tarihli raporunda Başkonsolos Deborah Jones ise Gülen hareketinin “günümüz Türk hayatıyla ve modern dünyayla uyumlu ve bağdaşık bir aydınlanmış İslam için model”, hatta “her iki taraftaki radikalleşmiş unsurlara karşı bir ihtiyaç” olduğu yolundaki izlenimi rapor ediyor. Hareketin “çok tedrici olduğu için devlete karşı açık ve yakın bir tehlike oluşturmadığını” yazıyor.
ABD’nin bakışı zaman içinde böyle olumlu yönde değişmiş.
Buyurun seçin, önyargılarınıza göre hangisi doğruysa...
Halbuki soğukkanlı bir analiz yapabilmek için hem daha ayrıntılı bilgiler gerekir, hem bu bilgileri değerlendirmek için dini hareketler sosyolojisi, modernleşme sosyolojisi gibi bilimsel disiplinlere aşina olmak şarttır.
Benim görüşüm, Gülen hareketinin “günümüz Türk hayatıyla ve modern dünyayla uyumlu ve bağdaşık bir aydınlanmış İslam” anlayışını temsil ettiğidir; Weber sosyolojisine göre, Türkiye’nin gelişme düzeyinde böyle bir toplumsal hareket normaldir.
Bunu ben de olumlu buluyorum. Eleştireceğim tarafı, özellikle son yıllarda fazla politize olmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi