Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Polise elsiz gerek dilsiz gerek eylemciye terör gerek

Polise elsiz gerek dilsiz gerek eylemciye terör gerek

Gazetelerini ve televizyonlarını korumalı ve konforlu odalarda idare edenlere göre memleket meseleleri demek ki, böyle gözüküyor. çalışanlar da ekmek kapılarını kaybetmemek için doğruları ve yanlışları göremeyecek kadar kendilerini kaptırmışlar.
1 Mayıs olaylarını gazete ve televizyonlar günlerce işledi. İşleyiş biçimine baktığımızda hep polisin suçlandığını, dolayısıyla devletin suçlandığını gördük. Art niyetli 1 Mayısçılar sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterildi.
İstanbul’u tarumar eden ve İstanbulluların vergileriyle, alın terleriyle yapılan yolları, insanların kendi kazançlarıyla yaptıkları binaları, camları, arabaları polis mi darmağın etti, yoksa sütten çıkmış ak kaşık DİSK (!) ve onların gölgesi altındaki terör zihniyetli kişiler mi?
Bu nasıl iş Allah aşkına! Kaldırımları polis mi söküp söküp yolların ortasına attı? Suçsuz günahsız insanların arabasını polis mi kundakladı? Evlerin camlarını, dükkanların camlarını polis mi şangur şungur yere indirdi? İnsanların yollarını keserek; “Taksim’e çıkacaksınız” diye polis mi zorladı? Kahvehanelerden 20 şer lira vererek; “Eğlenceye götürüyoruz” diyer insanları Taksim’e polis mi çıkardı?
Bir kısım televizyon ve gazetelere bakarsanız bu terör eylemlerinin hepsini polis yapmış, dolayısıyla hükümet yapmış ve yaptırmış. Ne yapmalıydı polis; “Buyurun ey DİSK’çiler, memleketin canına okuyun, bu halk sizi anlamıyor, siz de onları anlamayın ve vurun, yıkın, dökün, mahvedin mi” demeliydi.
DİSK ve benzeri sol örgütlerin Taksim ısrarı Türkiye’ye kaça mal oldu. Tahmini rakamlar milyarlarla ifade ediliyor. Bu para kimin cebinden çıkacak? DİSK başkanının mı? Diğer yöneticilerin mi? Hayır! Onların cebinden çıkmayacak ama DİSK’e ve diğer örgütlere hizmet eden kişilerin ailelerinin cebinden çıkacak. Zaten DİSK ve diğerleri de yine onların cebine göz dikmiş ve karınlarını onların sırtından doyurmuyor mu?
Tam bir “vur abalıya” misali. Olayları yakından takip edenler görmüştür. Terör estirmek isteyenlerin içinde kaç tane işçi vardı. Kaç işçi kılıklı adam görüntüye girdi. Büyük bir çoğunluğu genç öğrencilerdi. Onlar Taksim ve civarında şehri yakıp yıkarken, anaları babaları da çocuklarını okulda biliyorlardı.
-Oğlun ya da kızın nerede okuyor amca, dayı ya da emmi?
-İstanbul’da üniversitede okuyor, bu sene bitiriyor nasip olursa.
-Ha öyle mi… Dün televizyonda gördüm, senin çocuk, Taksim’de polise taş ve sopayla saldıran öğrencilerin arasındaydı, polis gözaltına almış eylem yaptığı için, senin oğlan mı değil mi diye baktım ama bizim hanım senin oğlan olduğunu söyledi.
Evet, böyle yüzlerce ana baba evladı var kullanılan. Anası babası onları okulda biliyor, onlar da devlete ve millete karşı savaşıyor. Tabii DİSK ve diğer örgüt yöneticilerinin bir eli yağda bir eli balda, ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmuyorlar. Arkalarında da bir kısım medya gücü var. Bu şartlarda kim olsa her oyunda elbet başrolü oynar.
DİSK ve diğer örgütlerin ileri gelenleri acaba kendi çocuklarını malum eylemci gençlerin yanına katarak şimdiye kadar hangi olaylara karışmışlardır. Anadolu çocukları Taksim’de polise taş ve sopayla saldırırken, bunların çocukları nerededirler?
Bu soruların cevabı ne 80 öncesi, ne de sonrası hiç verilemedi. Yırtılan hep Hacıbekir’in yakası oldu. Hep fakir fukara çocukları kurban verildi. Varlığı yerinde olanların çocukları tatil yaparken, onlara hizmet eden zavallılar, hem kendilerinin hem de ailelerinin geleceklerini kararttılar.
Genel geçer bir laf vardır. “Biz bu filmi çok gördük” denilir. Ben 80 öncesi de sonrası da bu filmi çok görenlerdenim. Böylesi art niyetli ve demokratik olmayan eylemlerde polisi suçlamak, hükümeti suçlamak, hem medyanın işine gelir hem de eylemci örgütlerin.
çünkü her iki grubun da zihninde; “Ben varım başkası olmasın, kanun da savcı da, hakim de, polis de ben olmalıyım, hükümet önümde diz çökmeli” felsefesi yatar. Neden? “Bu toplumu bir türlü benimseyemedikleri ve içlerine sindiremedikleri için.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi