Tatlıses Hadisesinin İçyüzü
İbrahim Tatlıses'in vurulmasının ardında ne gibi sebepler varmış. İlgili makamlar bunu araştırıyormuş. İlgili makamlar aynı zamanda bilgili makamlardır. Bu sebepleri çok iyi biliyorlardır. Lakin bunları ne ilgili ve bilgili makamlar, ne de medya açıklayabilir. Şöyle vuruldu, böyle vuruldu, doktorları şöyle dedi, bundan sonra şarkı söyleyebilecek mi, eski sevgilileri hastane koridorunda nasıl kavga ettiler, vuran ne dedi, falan filan... Asıl söylenmesi, asıl aydınlığa çıkartılması gereken konular ele alınmayacaktır. Bu işin kuralı böyledir.
Bendenize gelince: Ben zaten fazla bir şey bilmiyorum. Bildiğim az şeyi de bu sütunlarda yazamam. Bu konuda çok bilenler, çok yazıp konuşanlar gerçekleri, işin içyüzünü ortaya döksünler.
*(ikinci yazı)
Müslümanların Tatsız Durumu
Müslüman için şu ülke ne kadar tatsız... Bazı tatsızlık örnekleri vereyim:
Ülkemizdeki Yahudiler cumartesi günü, Hıristiyanlar Pazar günü hafta tatili yapabiliyor, çoğunlukta olan Müslümanlar Cuma günü tatil yapamıyor.
İslam'dan kopmuş çağdaşın kızı koleje mini etekle gidebiliyor, dindar Müslümanın kızı başörtüsüyle gidemiyor.
Müslüman kızcağız bin zahmetle hukuk okumuş, yine bin zahmet ve engelden sonra avukatlık ruhsatı almış, başında eşarp olduğu için adliye sarayına gidip duruşmaya giremiyor.
Başı örtülü dindar öğretmen ülkesini, halkını, çocukları, mesleğini çok seviyor ama, başında zarif bir örtü olduğu halde ders veremiyor.
Delikanlı askerliği çok seviyor, subay olmak istiyor ama kendisi, annesi babası dindar olduğu için askeri okula ve orduya alınmıyor.
Apartmandaki beş dindar aile, küçük çocuklarına özel Kur'an ve din hocası tutup ders verdirtmek istiyor, yasak olduğu için verdiremiyor.
Ezher veya Şam üniversitesinden mezun icazetli bir din alimi özel bir medrese açıp gerçek alim ve fakih yetiştirmek istiyor. İstiyor ama kendisine böyle bir müessese kurması için resmi izin verilmiyor.
Muhterem zat icazetli ve ehliyetli bir tarikat şeyhidir. Tarihi bir tekkenin mütevellisidir. Orada, hiç kimseden korkmadan çekinmeden, insan haklarının gölgesinde zikrullah yaptırmak istiyor. Tasavvuf tekkeleri yasak olduğu için yapamıyor.
Üç dindar eğitimci, üç de dindar zengin bir araya gelip, bütün talebeleri cemaatle vakit namazı kılacak çok güçlü bir İslam lisesi açmak istiyorlar. Bu konuda izin alamıyorlar.
Çok iyi niyetli, çok kültürlü, çok ahlaklı, çok faziletli, çok muktedir on müteşebbis ve gayretli Müslüman "İyilikleri Destekleme, Kötülükleri Köstekleme" derneği kurarak emr-i maruf ve nehy-i münker yapmak istiyor. Din derneği kurmak yasak olduğu için bu niyet ve isteklerini gerçekleştiremiyorlar.
Seçkin ve ileri gelen bir Müslüman, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu için Çankaya köşküne davet ediliyor. Bu davete yabancılar milli kıyafetleriyle katılabildikleri halde o yerli Müslüman milli bir kıyafetle veya serpuşla katılamıyor.
Türkiye'de Grek, Ermeni, Kiril, İbrani yazısıyla Türkçe kitap, gazete, dergi çıkartmak serbesttir ama Kur'an ve İslam yazısıyla Türkçe yayın yapmak yasaktır. Müslümanların bu konuda hürriyetleri yoktur.
Türkiye'de zenginlerin, seçkinlerin, para babalarının kendilerine mahsus siteleri vardır. Bunlar sanki ülke içinde ülkedir. Kapılarından, orada oturmayan yabancılar gümrükten geçer gibi sorgu sual ve kimlik göstererek geçebiliyor. Masonların, çağdaşların, plütokratların bu gibi siteler, özel dükalıklar kurmaya ve oralarda oturmaya hakları vardır ama Müslümanların bunlara benzer İslam komünleri kurmaya hakları yoktur. Hele bir kurmaya kalksınlar...
Müslümanlar, kadın ve kızlarının rahatsız ve taciz edilmemesi, mıncıklanmaması, horlanmaması için onlara mahsus toplu nakil vasıtaları istemeye kalksalar, bin türlü hakarete uğrarlar.
İş ve ticaret hayatını yoluna koymak, bu sektöre ahlak getirmek için Müslümanlar bir İslami Fütüvvet Teşkilatı kurmaya teşebbüs etseler buna da izin verilmez.
Yukarıda saydıklarım Hıristiyan İngiltere Krallığında serbesttir.
İsveç ve Norveç krallıklarında serbesttir.
İsviçre Cumhuriyetinde serbesttir.
Daha nice Batı ülkesinde serbesttir.
Çoğunda yüzde yüz serbesttir, bazılarında yüzde bir iki nispetinde kısıtlamalar vardır.
Türkiye bir İslam ülkesi, nüfusun ezici çoğunluğu Sünni Müslüman, lakin Türkiye Müslümanlarının İngiltere'deki kadar din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti yok.
Bizde hiç din hürriyeti yok mu? Olmaz olur mu? Elbette biraz var ama yeterli ve tam değil.
Gizli Yahudi, Sabataycı, Kripto efendilerimiz bize ne kadar din ve inanç hürriyeti vermişlerse onunla yetinmemiz gerekiyor.
Ülkemizde Komünist partisi kurmak serbest ve zaten böyle bir parti var ama İslam partisi kurmak yasak. Demek ki, efendilerimiz İslam'ı komünizmden daha tehlikeli görüyor.
Efendilerimiz Müslüman çoğunluğu nasıl terbiye ediyor?
Birincisi: Böl, parçala, hükm et prensibi ile.
İkincisi: Tevhid-i Tedrisat eğitimi ile cahil bırakarak ve sersemleterek.
Üçüncüsü: Müslümanların medeni Müslümanlar olmasını önleyip onları bedevi ve kırsal kesim zihniyet ve kültür derekesinde bırakarak.
Müslüman çoğunluk uyanabilir ve haklarını arayıp alabilir mi?
Allah'tan ümid kesilmez. İnşaallah alabilirler. Lakin şu anda çok derin uykudalar. Nasıl uyanacaklar?