Hutbe-i Şamiye ve İslâm âlemindeki hürriyet hareketleri
23 Mart 1960, Bediüzzaman’ın ebediyete irtihal tarihi. Aynı zamanda Mart ayı, Hutbe-i Şamiye’nin verilişinin yüzüncü yıldönümü.
İslâm âleminin dağıldığı, sömürgeleştirildiği, herkesin kıyameti beklediği zaman ve zeminde, aralarında 100’den fazla âlimin bulunduğu 10.000 kişinin dinlediği hutbe, bütün Müslümanlara, çağlara irad edilmiş gibi…
Risale-i Nur Enstitüsü’nün düzenlediği 6. Ulusal Risale-i Nur Kongresi masa çalışmaları için Şam’daydık. Şam, Emeviye Camii’nin, ahirzaman alâmetleri literatüründeki ismi Ak Minare. Bundan yüzyıl önce hutbede Bediüzzaman vardı. Bahtiyar 10 binlerin içinde yer almanın heyecanıyla o müjdeli mesajlardan birisine, biz de yüz sene sonra odaklanıyoruz: “Akıl, ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur’ân hükmedecek.”1
Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve benzeri İslâm ülkelerinde meşveret, günümüz ifadesiyle hürriyet, demokrasi ve insan haklarının yolunun kapısının açılacağı beyan edilir.
İnsanlığın sosyolojik anlamda beş devri olduğunu ifade eden Bediüzzaman, son dönemde “mâlikiyet ve serbestiyet”in, yani hürriyetin her türlüsünün yaşanacağını öngörmüştü diğer birçok sosyoloğun aksine. Onlar, beşinci devrenin komün (toplu) bir hayat olacağını, bireyin söz ve mülk sahibi olamayacağını ileri sürüyordu. Bugün insanlık hak ve hürriyetlere akarken, hisse senetleri veya bonolarla, çalıştığı fabrikanın ortağı, sahibi konumuna gelmesi onun isabet ettiğini gösterir. Meşveret, demokrasi, hürriyet artık hiçbir şeyi gizli bırakmayacak, dikta devri kapanacak; diktatörler, gizli kapılar ardında suistimallere sebep olamayacak inşâallah.
Bediüzzaman, İslâm âleminin geleceğiyle ilgili ümit aşılayarak da şöyle diyordu: “..ecnebiler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı manevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı Kelimetullahın en müdhiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz.”2
Birçok ilim adamının tesbitine göre, “Türkiye teknolojik açıdan da çok ileri adımlar atmış ve çoğu Avrupa ülkelerini geçmiştir. Alman Başbakanı Merkel’in 2011 Cebit Fuarında bakanımıza hitaben söylediği, ‘Bu teknolojiler sizin mi?’ cümlesi de bunu teyit etmektedir.”3
Tam yüz sene sonra intibaha geldi, hürriyetin hararetli arayış ve tartışmalarına sahne oldu Ortadoğu... Elbette bir kısım sıkıntı ve olumsuz hadisenin ardından, İslâm âlemi hürriyet yağmurunun feyiz ve bereketini tadacaktır. Dikkatimizi sıkıntılardan ziyade Bediüzzaman’ın müjdelerine odaklaştıralım. Zira, biliyoruz ki, yağmurdan önce hava kararır, gök gürler, şimşek çakar… Ve peşinden rahmet gelir. Bir tohum, sümbül olmadan önce, toprak altında, karanlıkta kimyevî muamelelere tabi olur; sıkıntılar çeker. Meyveler bu sıkıntılardan sonra gelir. İşte İslâm âlemi, meşvereti, yani demokrasiyi tam işletecek, hürriyet meyvesini verecek olguyu yaşıyor inşâallah.
Dipnotlar: 1- Hutbe-i Şamiye, s. 27. 2- Hutbe-i Şamiye, s. 28. 3- Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Yeni Asya, 14.3.2011.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.