Ezelde Allah ile Yapılan Ahd ü Misak
Türkiye'de çoğunluğu oluşturan Müslüman halkın, ezelde Bezm-i Elest gününde, ruhlar bedenlere konulmadan, Allah ile yapmış olduğu bir ahd ü misak vardır. Allah onlara sormuştu: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar "Elbette Sen bizim Rabbimizsin" demişlerdi. Sonra bu insanların ruhları bedenlerine konulmuş ve her biri, kendisi için belirlenen zamanda dünya imtihanına gönderilmişti. Bunlar dünyada Kelime-i Tevhid'i kalp ile tasdik ve lisan ile ikrar ettikleri için mü'min ve Müslim olmuşlardı.
Evet şu anda ülkemizde yaşayan Müslümanlar Allah ile ezelde yapmış oldukları ahd ve misakın ve bunu dünyada da tasdik etmiş olmanın sorumluluğunu taşımaktadır.
Onlar Kelime-i Tevhid'in ayrılmaz parçası olan "Muhammed Resulullah" inancını da kabul ettikleri için bu konuda da sorumludur.
Müslüman bir toplum Rab olarak Allahü Tealayı; Resul, Seyyid ve İmam olarak Muhammed Mustafa'yı (Salat ve selam olsun ona) kabul etmekten inhiraf ederlerse (o yoldan başka yola saparlarsa) onlar ezelde Allah ile yapmış oldukları ahde ve misaka hıyanet ve isyan etmiş olurlar.
Bir Müslüman Rab olarak Allahü Teala hazretlerinden,
Nebi olarak Muhammed aleyhissalatü vesselamdan,
Din olarak Din-i Mübin-i İslam'dan,
Kitap olarak Kur'an-ı Azimüşşandan... razıdır.
Allah'tan başka ilah ve rab edinenler, Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselamdan başkasını önder edinenler, Kur'anı bırakıp başka kitap ve düsturu kabul edenler, Muhammedi Şeriatı bırakıp tağuti şeriatları benimseyenler ezelde vermiş oldukları sözleri inkar etmiş ve büyük zarara uğramış olurlar.
Dünya imtihan meydanıdır ve çeşitli tuzaklarla doludur.
Ezeldeki ahd ü misakına ihanet eden Müslüman bir toplum maddi zenginliğine aldanmasın. O zenginlik bir keramet değil, bir istidractır.
Müzeyyen meskenler, gökdelenler, mükemmel yollar, lüks ve konfor, israf ve sefahat, rüzgar gibi seyreden vasıtalar, göklerde kuş gibi uçan tayyareler, denizlerdeki acayip gemiler sakın onları aldatmasın. Bütün bunlar onların doğru yolda olduğuna delalet etmez ve onları kurtarmaz.
Allahı bırakan bir toplum iflah olmaz, necat bulmaz.
Resulullaha olan biatını inkar ve tekzip eden, ona itaat etmeyen bir toplum iyi bir halde değil, çok kötü bir haldedir.
Müslümanlar Kitabullah ve Kelam-ı Kadim olan Kur'anın yap dediklerini yapmakla, yapma dediklerinden kaçınmakla ve ondaki bütün öğütleri yerine getirmekle mükelleftir. Bunları yerine getirmezlerse onlar salih, said ve kurtulmuşlardan olmazlar.
Allah'ın Resulünün (Salat ve selam olsun ona) Sünnetine sırt çevirenler ne büyük ve ne korkunç bir isyan ve ziyan içindedir, bir bilseler.
Allah ticareti helal, ribayı haram kılmıştır. Bu kesin bir hükümdür.
Yaygın şekilde riba yiyen Müslüman bir toplum iflah olmaz, necat bulmaz. Veyl onlara!
Allah israfı, lüksü, sefahati, bunların sebep olduğu gurur ve kibri yasak kılmıştır. Veyl bu günahlara yaygın ve yoğun şekilde batanlara!
Allah Kur'anda ve Resulünün ağzından günde beş vakit namazı kesin bir farz kılmıştır. Namazı dosdoğru kılan dinini ayakta tutmuş, namazı zayi eden dinini yıkmış olur. Veyl namazı büsbütün terk edip şehvetlerine uyanlara!
Allah Müslüman kadınlara ve baliğa kızlara iki çeşit tesettürü emr etmiştir. Veyl tesettürü terk eden kadınlara ve onların velilerine!
Allah bütün mü'minleri kardeş kılmıştır. Veyl bu kardeşliği bozup mü'minler arasında fitne, fesat, husumet ve adavet, nifak ve şikak çıkartanlara!
Allah bütün Müslümanları tek bir Ümmet-i icabet kılmıştır. Veyl ümmet birliğine zarar verenlere.
Allahü Teala hazretleri hırsızlığın her türlüsünü, rüşvetin her türlüsünü, batıl alış verişleri, parayı kenz yapmayı, beytülmal-i müslimini zimmetine geçirmeyi, irtikabın her türlüsünü haram kılmıştır. Veyl bu günahları işleyenlere!
Allah yalan söylemeyi, söz verip de dönmeyi, emanetlere hıyanet etmeyi haram kılmıştır.
Allah adaleti ve ihsanı emr etmiştir. Veyl zalimlere!
Allah gururu, kibri, nefs-i emmaresine kul olmayı, benliğini put haline getirmeyi yasak kılmış, mü'minlere tevazuu emr etmiştir. Veyl mütekebbirlere!
Allah'a isyan eden, Resulullah'ın sünnetinden yüz çeviren, Şeriat-ı garra-i Ahmediyye'nin ahkamına riayet etmeyen günahkar ve isyankar bir toplumun zenginliği, refahı ne kötü bir zenginlik ve refahtır.
Kurtuluşa ermek ve Cennet'e ulaşmak Allah'ın rızasını kazanmakla, Resulullaha itaat etmekle, Şeriata boyun eğmekle mümkün olur.
Allah'ı ve Resulünü bırakıp da Tağutların, Deccalların, Kezzabların, Nemrudların, Firavunların izinden gidenler iflah olmaz, necat bulmaz.
Kur'anda Hidayet de, dalalet de (sapıklık da) açıkça bildirilmiştir.
Bunları bilenlerin halka haber vermesi, onlar üzerine kesin bir borç ve vazifedir.
Bu vazifeyi yerine getirmeyenler de mes'ul olacaktır.
Türkiye halkını Allah'a ve Resulüne itaat, Kur'ana itaat, Sünnet'e itaat konusunda uyarmak üzere çok geniş, çok genel, çok yoğun bir seferberlik başlatılmalıdır.
Milyonlarca insanın imanı, ebedi saadeti, necatı bahis konusudur. İhmal etmeye gelmez.
Allah'ın müjdeleri kullara haber verilsin, Allah'ın uyarıları ve azabı da haber verilsin.