Hatta Kahraman Olmalılar
Bir önceki yazımızda “adaylar cesur olmalı” demiştik. Şimdi de ilave ediyoruz: “hatta kahraman olmalılar.”
Bir de İmam-ı Azam’ın tutumu ile İmam Ebu Yusuf’un tutumu arasındaki değerlendirmeden bahsediyorduk.
Bu değerlendirmeyi sanırım ilk yapan da Ebu Yusuf’tur.
İmam Azam’ın bir numaralı talebesi İmam Ebu Yusuf’a sormuşlar:
- Hocanın ölümü pahasına kabul etmemekte sonuna kadar direnip can verdiği baş yargıçlık görevini sen niçin kabul ettin? Diye.
Cevabı şöyle olmuş:
- Hocam, görevi kendisi kabul etmediğinde, o göreve getirilecek olanların yine ehliyet ve liyakat sahibi kimseler olduğundan emindi. Fakat benim zamanıma gelince iş tamamen değişti. Eğer bu görevi ben kabul etmeseydim, ilmin namusunu satacak olan şarlatanlar sırada bekliyordu.
Unutmayalım ki Koca İmam kendince haklı sebepler yüzünden devletin teklifini reddederken nasıl kahraman idiyse, İmam Ebu Yusuf da kabul ederken bir o kadar kahramandır. Zira yeri geldiğinde devlet başkanını yargılayıp haksız çıkarmıştır.
İşte kurulu düzenle hesaplaşma ve ilkeleri koruma kahramanlığı…
Bugün dava sahibi şuurlu Müslümanlar, destekledikleri siyasilerden bir İslam Devleti beklemeyecek kadar gerçekçidirler.
Ne kadar acı değil mi?
Kimi kardeşlerimiz de kendi partilerinin bunu gerçekleştireceğini iddia ediyorlar.
Ne korkunç bir yanılma!
Ne cari sistemi, ne güç dengelerini, ne de bunu gerçekleştirecek kitleleri, hatta ne de kendi içlerindeki potansiyel enerjiyi, imanın gerektiğinde malı ve can hiçe saydıracak derecedeki yakîn ve itminanını tanıyorlar.
Talut ve ordusunu yeniden okumamız gerekiyor…
Her neyse, dindarların beklentisi, kendilerini temsil iddiasıyla ortaya çıkanların, temsil ettikleri kitlelerin boyunlarını bükecek, onurlarını iki paralık edecek tavırlardan uzak durmaları ve ülkede herkese verilen haklardan, hukukun üstünlüğü, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı olarak Müslümanların mahrum edilmesine mani olmalarıdır.
Sevgili kardeşlerime buradan bir hatırlatma yapmak istiyorum: “Parti ile olur mu olmaz mı?” gibi bir “metot Kavgası”na düşmektense, bulunduğumuz yerdeki elde olan tüm imkânları İslam için değerlendirmeyi düşünmek daha yararlı olacaktır.
Ne var ki bu sistemin insanımızı nasıl yuttuğunu maalesef yaşayarak çok gördüğümüz için, “aman cesur aday” diye çırpınıyoruz.
Evet, ey adaylar! Dünyalığınızı elbette düşüneceksiniz ve zaten elde edeceksiniz. Fakat bu arada milletin hak ve hukukunu da düşünecek, onlara karşı çıkan zalimlerle mutlaka mücadele edeceksiniz.
Bu mücadele bilgi, tecrübe ve imkân kadar aynı zamanda mangal gibi yürek de ister.
Sizlerde bu varsa ne âlâ!
Yoksa yol yakınken vazgeçiniz. Dünya, uğrunda yanmaya eğmez.