Onlar ve muhafazakarlar!..
Gördünüz, adamlar resmen panzerin üzerine çıkıyor...
Polis taşlıyor, bir otomobile “içinde sivil polis var” zannıyla şemsiyenin sivri tarafıyla saldırıyor...
Tokatlıyor...
Ve içlerinden biri olsun ya da onların adına yönetimden biri olsun “kastı aşan hareket” yorumunda dahi bulunmuyor.
Bu tavırların alayını şiddetle protesto ediyoruz...
İşin bir tarafı böyle...
Diğer tarafına gelince...
Bu adamlarda ne cesaret; böyle yapmakla kendilerini resmen hedef haline getirdiklerini bilmiyor değiller...
Elbette biliyorlar ve milyonların nefretiyle ve dahası derin mahfillerden gelebilecek birçok organizasyonla karşı karşıya kalmayı göze alıyorlar.
İnsanı kim koruyabilir ki; işte İbrahim Tatlıses vak’asında gördük; koruma moruma bir yerde hiç!..
Demem o ki adamlar, batıl davaları için nice tehlikeyi göze alıyorlar.
Bunlar, ne vekillik ne de başkanlık için göze alınabilecek tehlikeler.
Maddi karşılığı da yok...
Peki bunlara, bu kafasına kadar batıla gömülmüş bu adamlara bu cesareti, cür’eti veren nedir?
Öbür tarafa gelelim; davaları en azından söylemde “Hak” olan, hukuki meşruiyet çerçevesinde hareket eden “bizim adamlar” kendi çizgilerinde bu cesaretin milyonda birini gösteremiyorlar...
En meşru taleplerini dillendirirken bin dereden su getiriyorlar...
Nedir bu hal;
“Batıl” davanın müntesipleri böylesine “cesur” hatta “cüretkâr davranırken”, milletin taleplerine karşılık vermek durumunda olan “bizim muhafazakarlar” niçin böyle ürkekler?..
Cenab-ı Allah’tan gelmeyen bir zararı kimsenin getiremeyeceğini, yararı da sağlayamayacağını bilmiyorlar mı?..
Problem nerede?..
“Hakk”a hücum etmekteki cesareti, “Hakk”a hizmet etme iddiasındaki “kişi” ve “kesimlerin” gösterememesi ne acı...
Düzgün adamlar, namussuzlar kadar cesur olamıyorlarsa...
Bu işin içinden nasıl çıkılacak?..
Bakın; bütün foyaları ortalığa döküldüğü halde “Balyoz”cular ile “destekçileri” hâlâ savunmada...
Hâlâ, batıl davalarını savunuyorlar...
Ve hatta, “yavuz hırsız” misali, görevi bu tür pisliklerin üzerine gitmek olan savcıları hedef gösteriyorlar...
Bu arada tabii olarak hedefe yerleşiyorlar...
Bu ezikliği atmak lazım artık; “sabır” ile “zillet” arasında ince bir çizgi var...
Ve çoğu zaman o çizgi aşılıyor...
“Muhafazakar” dediklerimiz hâlâ, ne olduklarının değil ne olmadıklarının hesabını veriyorlar...
Şunu açıkça ifade edeyim ki; bir Rahmetli Erbakan Hoca, bir Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bir de Başbakan Erdoğan...
Ve tabii bir bütün olarak “Akit” camiası dışında...
Özlenen “cesareti” ortaya koyabilen ya yok ya da çok az!..
Cür’etkâr takımını şiddetle protesto ediyorum da...
“Bizimkilere” de az kızmıyorum hani!..