Çözülmesi zor bulmaca..
Bir bulmaca ki; doğru cevabı tam buluyorsunuz, bir harf kalmış, uygun harfi yerine yerleştiriyorsunuz, “Tamam” dediğinizde bir bakıyorsunuz ki; son karenin ucundan yeni yeni kareler çoğalıp, birden başka sorular çıkmış karşınıza.
AK Parti davasıyla milletimiz, sonu ve başı belli olmayan bir bulmacayla başbaşa bırakılmış. Her çözmeye kalkan, bulmacanın içinde boğulup kalıyor. Bir türlü uygun kelimeleri karelere yerleştiremiyor.
Bu hal, İstanbul ve Ankara’dan ziyade, Anadolu’da çok daha net yaşanıyor. Ankara ve İstanbul’da malûm çevreler; “Emeksiz ve zahmetsiz rantları uğruna” iktidara ve AK Parti'ye gösterilen her tepkiyi alkışlarken, Anadolu’da durum tam tersine, “Eyvaah, AK Parti'ye bir şey yaparlarsa ne olur halimiz..” diye kara kara düşünüyor.
Ankara ve İstanbul’da belli çevreler rant peşinde koşarken, Anadolu’daki insanımız geçim derdinde koşuyor. Hem de bu gerçeğe, Türkiye’nin diğer illerine göre refah düzeyi daha yüksek olan İzmir ve çevresinde yaşandığına şahit oluyorum.
Hafta sonu İzmir ve çevresindeydim. İzmir ki; Türkiye’de ne olursa olsun, halkı en relaks olan şehirdir. Stresin pek uğramadığı, ülke meselelerinin sadece okunup ya da izlenip geçildiği ve üzerinde pek durulmadığı bir yerdir.
Bir tek CHP belli çevreleri kışkırttığında İzmir’den sesler yükseliyor. Bu kışkırtma da, mevzu ne olursa olsun; “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganından ibaret oluyor. Ankara ve İstanbul’da nasıl rantçıların sesi çıkıyor ve yaptıkları her gürültü gündeme geliyorsa, İzmir’de de tuzu kuru, toplumla paylaşacağı pek bir şeyi olmayan, ensesi ve cüzdanı şişik belli kökten CHP’lilerin çıkıyor. Geri kalan halk, bu garip bulmacayı çözemiyor.
AK Parti davası gerçekten Türkiye’yi çok yormuş. İnsanlarımız yorgun ve bitkin, romatizmalı ihtiyar hastalar gibi, kalkarken inliyor, otururken inliyor, su içerken bile inliyor.. “Tam umutlanmıştık, kendimize gelmiştik, elimiz iş, kursağımız ekmek görmeye başlamıştı ki; umudumuz yine suya düştü, düzelmeyecek mi bu hal?..” diye insanlar önüne gelene soruyor.
Burada iktidara büyük işler düşüyor. Dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, ister aleyhte, ister lehte sonuçlansın, halk kendisine sahip çıkacak, umutlandıracak, yüreklendirecek, en azından yanında devlet adına birilerinin olduğunu görmek ve bilmek istiyor. Umutlanmak ve umudunu yeşertmek istiyor.
Belirsizlik düşünce kamburluğuna sebep olmuş, insanların düşüncesi ve sözleri kamburlaşmış, üzerlerine bir ağırlık çökmüş, yürekli bir sözü bile algılamakta zorlanıyor ve bulmacanın hangi karesine “Bu sözü yazayım” diye düşünüyor. Kırk ölçüp, bir biçiyorlar. Biçiyorlar biçmesine ama ölçü birden ya uzuyor, ya kısalıyor.
CHP’yi bilmem; fakat MHP’li ve AK Partili milletvekilleri, kendi seçim bölgelerini dolaşarak, seçmenleri olsun olmasın, halkla yüzleşmeliler. Elbet MHP iktidar partisini savunmaz, ama en azından memlekete siyasilerin sahip çıkacağını ve siyasetin yöneteceğini anlatmalılar. Vatandaşın nezdinde siyasi kurumların güçlenmesi önemli bir ihtiyaç.
Türkiye’nin CHP zihniyetiyle yönetilemeyeceğini, bugünkü Türkiye’nin CHP zihniyetini çoktan aştığını ve geri dönüşün mümkün olmayacağı anlatılmalı. Tuzu kuru zenginlerin dışında halkın en büyük korkusu, CHP zihniyetine, yani İnönü devrine dönüş endişesi. Bu endişenin giderilmesi elzem.
Ege illerimiz de diğer illerimiz gibi, Milli Şef döneminin çok büyük acısını çekmiş bir bölgemizdir. Tarihler yazmasa da, insanlarımızın hafızasında Milli Şef döneminin zulümleri hâlâ canlılığını korumakta ve bu gidişten o sebeple endişelenmekteler.
Vatandaşımız bir kısım gazete ve televizyonların kendilerini aldattığına inanıyor. İktidar gece gündüz demeden, Türkiye’yi karış karış dolaşarak, milletimize açık ve net bir şekilde ülkede olup bitenleri anlatmak mecburiyetinde. Halkımızın böyle bir beklentisi var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.