Bediüzzaman’ın ilmî yönü
Aslında toplumumuz, Bediüzzaman’ın nasıl bir ilmî şahsiyete sahip olduğunu ve pek çok sahada ortaya koyduğu önemli tesbitleri bilmiyor.
Bediüzzaman Said Nursî’nin, tam yüz sene önce Suriye-Şam Emevi Camii’nde, içlerinde yüz civarında âlimin bulunduğu on bine yakın cemaate, aslında bütün Müslümanlara ve çağlara hitaben verdiği Hutbe’nin derinliğini kavrayabilmek için, onun ilmî-mânevî şahsiyetine atf-ı nazar etmemiz gerekir. Kısaca değinelim:
1878’de doğdu. 1886’da başladığı resmî tahsilini, 14 yaşında ders ve fetvâ verecek tarzda tamamladı.
Şiddetli araştırma merakı, her meseleyi inceleme iştiyâkı, doymak bilmez araştırmacı ruhu, onu medrese medrese dolaştırdı. Bu arada resmî klâsik medrese eğitimini üç ayda tamamlamıştır.
80 temel kaynak kitabı kendi kendine mütalâa etmiş ve ezberlemiştir. Tarihçe-i Hayat’ındaki ifadeleri şöyledir:
“Molla Said, günde bir-iki cüz’ okumak sûretiyle Kur’ân’ı hıfza başladı. Her gün iki cüz ezber etmekle, Kur’ân’ın mühim bir kısmını hıfzına aldı; fakat, iki sünûhat ile, tekmili müyesser olmadı:
Birincisi, Kur’ân’ın çok sür'atle okunması bir hürmetsizlik olmasın diye; ikincisi, Kur’ân hakâikının hıfzının daha ziyade lüzûmu var diye kalbine gelmiş. Onun için, Kur’ân hakâikının anahtarı olacak ve şübehata karşı muhafaza ve mukabele edecek hikmet ve fünûn-u İslâmiyeye dair kırk risâleyi iki senede hıfzına aldı. Hergün bir parça ezberden okumak sûretiyle, hepsini üç ayda ancak devrediyordu.1
Bu kitaplar içinde hadis, kelâm, bazı tefsirlerin önemli bölümleri olduğu muhakkak. Ki, her biri birkaç cilttir.
Keskin zekâsı, derin ilmi, muhteşem fotoğrafik hâfızası ona “zamanın eşsiz güzelliği” anlamında “Bediüzzaman” ünvanını verdirir.
n Henüz 18 yaşında iken, Kelâm ve eğitim sisteminin İslâm hakkındaki şüpheleri reddine kâfi olmadığını tesbit eder ve 1896’larda Van Valisi Tahir Paşa’nın konağındaki zengin kütüphanede tarih, coğrafya, matematik, jeoloji, fizik, kimya, astronomi gibi fen ilimlerini kendi kendine mütalâa ederek kitap yazacak ve uzmanlarıyla tartışıp onları mağlûp edecek çapta öğrenir. Nitekim mantık ve matematikle ilgili eserler de kaleme alır.
1907’de, var olup zedelenen Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirecek, İttihad-ı İslâm’ı temin edecek, ilim birliğini sağlayacak Medresetü’z-Zehra adını verdiği ve bütün detaylarıyla ortaya koyduğu Şark Üniversitesi projesini, Van’da tesisi için İstanbul’a gider. II. Abdülhamid’e projesini sunar. Tabiî fikirlerini pervasızca söylemesi, o günün idârecilerini telâşa düşürür. Birkaç sefer onu tımarhâneye gönderip, çıkarırlar. Bediüzzaman Zaptiye Nezareti’ne gönderilir. Yıldız Arşivi’nde bulunan iki belgede “Vanlı Said Efendi’ye bin kuruş maaş bağlanması”nı ve “Van’a dönüş masraflarını karşılamak üzere iki bin kuruş ödenmesi”ni emreden iki iradeye rastlanır. Abdülhamid, Zaptiye Nazırı Şefik Paşa aracılığıyla Said Nursî’ye 80 altın hediye gönderir. Ancak, Badiüzzaman, “şefkatli ve veli bir padişah” diye vasıflandırdığı II. Abdülhamid ile, istibdat yanlısı olduğundan uzlaşmaz, hapis ve tımarhaneyi tercih eder.
Dipnot: 1- Tarihçe-i Hayat, s. 40.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.